Burcu B. Bilgin
(7.5/10)
”Mendil ıslatma garantili” duygusal filmlerin yönetmeni Çağan Irmak, son iki projesinde güvenli sularından çıkmıştı. Çok başarılı olmayan Mahir Ünsal Eriş romanı uyarlaması Benim Adım Feridun ile deneysel bir psikolojik gerilim olmasına karşın hak ettiği ilgiyi görmeyen Çocuklar Sana Emanet’in ardından Irmak, Bizi Hatırla ile eve dönüş yaptı.
Aile ilişkileri, kuşak çatışması, küçük çevre, özellikle Ege insanının sıcaklığı ve toplumsal dönüşümü hikayelerinin baş konusu yapan Irmak, 2005 yapımı Babam ve Oğlum ile baba-oğul, 2008 yılındaki Issız Adam ile anne-oğul ilişkilerini işledi.
2011’de Dedemin İnsanları ile toplumun geçirdiği değişimi bir çocuk ve dedesi aracılığıyla anlatan Irmak, aynı seriyi tamamlayan dördüncü filmi Bizi Hatırla’da ise kasabadan çıkıp zoru başaran oğul ile onu binbir güçlükle yetiştiren babasının yaşamını mercek altına alıyor.
Filmin açılış sekansında Foça’daki küçük çevresinde sevgi ve saygı üzerine kurulu mütevazı yaşamında son derecede mutlu olan Eşref Bey’i görüyoruz.
Tek çocuğu Kaan (Tolga Tekin) ise ”büyük denizde boğulmak” için geldiği İstanbul’da acımasızlık, yoğun ve biteviye çalışma, başkalarını ezme üzerine kurulu sistemin dişlisi haline gelmekle kalmıyor, işyerinde adeta baş aktörü oluyor.
Çalışanlarını horlayan, sürekli iş düşünen, her anı programlanmış Kaan bir plazada çalışıyor, rezidansta oturuyor, betonlaşma, telefon trafiği ve yoğun çalışma temposu içinde sürüklenip gidiyor.
Eşi (Özge Özberk) ise katı, çocuklarına ilgisiz, yanında çalışan gündelikçiyi azarlayan, net dile getirmese de kayınpederini uzak tutmaya çalışan bir metropol kadını. Kaan ile aralarında bir sorun yok, çünkü birbirlerine ayıran vakitleri de yok.
Oğlu İstanbul’da yükselme hırsıyla koşuşturup, babası kasabasında sakin ve mutlu yaşarken günün birinde Eşref’in geçirdiği ani rahatsızlık, bir süredir ”hayat gailesi” sebebiyle fazla görüşemeyen baba ile oğulu buluşturup hayatlarını iç içe geçiriyor.
Bu noktadan sonra Eşref, Kaan ve ailesinin hayatlarının içine giriyor ve onları sevgisiyle dönüştürmeye, Kaan ise yıllardır hayli tatminkar bulduğu hayatını sorgulamaya başlıyor.
Babası ile arasında müthiş bir sevgi olan Kaan, onu aslında ”ideal insan” olarak görüyor. İstediklerini elde etmesine karşın ”babası gibi olamamanın” eksikliğini yaşayan Kaan, esasen sanıldığı kadar ”sert” biri de değil.
Emektar gündelikçisini (Binnur Kaya) eşinin ısrarlarına karşın işten çıkarmayan, kendisini yetiştiren genel müdürün yerine geleceği için üzülen Kaan, sık sık ifade edildiği şekilde şefkatli babasının ”yetiştirme tarzından” aslında fazlasıyla nasiplenmiş.
Baba-oğul arasındaki ilişkinin pik noktası ise Eşref’i gece rakı sofrasına davet eden Kaan’ın, ”Ne o oğlum bu saatte?” diyen babasına verdiği cevapla yaşanıyor. Kaan, uzak kaldığı babasına ”Çok mu geç?” diye sorarak filmin en iyi repliğine imza atıyor.
Filmde metaforlar da ustalıkla kullanılıyor. Eşref’in bahçeye ektiği domates fidesi kentleşmeye karşı yeşeren doğayı, aralarında kırık bir aşk hikayesi olduğu aşikar olan kasabadaki kafe sahibine (Sumru Yavrucuk) diktiği kırmızı elbiseyle de yarım kalan sevdalar simgeleniyor.
İlk yarısında karakterleri çok iyi tarif eden, konuyu güzel sürükleyen film, ikinci yarısında biraz ivme kaybediyor. Özberk’in canlandırdığı karakteri biraz fazla sivriltilmiş kalırken, sonlara doğru bu defa sert bir dönüşümle inandırıcılığını yitiriyor.
Yine bu karakterin geçmişte yaşadığı travmanın gündeme getirildiği sahnede ise son yılların toplumda en büyük yarayı açan konusunu filme ekleme kaygısı gözleniyor. Irmak, bu konuyu işlemeyi başka bir filme saklayabilirmiş.
Finale doğru şehir yaşamının getirdiği betonlaşma ve ilişkilerdeki yozlaşmayla kaybolan hayatlar, kasabadan gelen sıcacık, hasta bir adamın yarattığı samimi atmosferle yeni bir yön çiziyor. Duygusal sahnelerle ise izleyicinin kalbine ateş ediliyor.
Kadrosundaki her oyuncunun görevini fazlasıyla yaptığı filmde çok iyi bir uyum yakalayan Erkekli-Tekin ikilisi için ayrı bir parantez açmak lazım. Usta oyuncu Erkekli yine kendine hayran bırakırken, kaslı, yakışıklı ama yeteneksiz aktörlerle çevrili olduğumuz bu dönemde Tekin sinema adına gerçek bir ”vaha”…
Netice itibarıyla Bizi Hatırla, aile ilişkileri ve toplumsal dönüşümü bir potada eriten filmler çekme konusunda rakipsiz Çağan Irmak’ın bu seriyi sürdürdüğü yeni filmi…
Sinema adına dünyayı yeniden keşfetmese de şehir yaşamının bize kaybettirdiklerini, sıcak aile ilişkilerini, özellikle de babasını çok ama çok özleyenleri mutlu edecek, bolca da ağlatacak bir film. İzlenmesini tavsiye ederim.
Yorum Yapılmamış: "Bizi Hatırla: Babam ve Oğlum Vol.2"