(6.0/10)
Burcu B. Bilgin
Bundan birkaç sene evvel dijital platformlar ülkemizde yokken ana akım TV kanallarındaki yerli dizilerden yakınır dururduk. Gel zaman git zaman artık bu dizilere reyting ölçümcülerinin tanımıyla “AB” türündeki seyircinin ilgisi azaldı ve dijital platformlarla tanıştık. Yalnız bu defa başka bir batağa saplandık: Klasik Netflix dizileri.
Arada elbette bazı örnekler var ve zevkle izliyoruz ama genelde birbirine benzeyen bir “Netflix dizisi şablonu” var ve bizden bu dijital platforma dizi çekenler de bunu takip ediyor. Ülkemizde denetleme mekanizmasını ellerinde tutanların verdiği gözdağı da eklenince dizilerin kalitesi bozuluyor.
Uzun lafın kısası bunca olumsuzluktan da nur topu gibi birbirinin eşi, kötü diziler doğuyor. İşte bunlardan biri olan Kuş Uçuşu’nu sizler için izleyip değerlendirdim.
Dizimiz, genç, hırslı ve etik dışı gördüğü Z kuşağını “kuşlar”, etik değerlere bağlı gördüğü X kuşağını “aslanlar” metaforuyla tanımlıyor. Bir dış ses de habire ağızda pas gibi bir tat bırakan aforizmalar sıralayıp duruyor.
Bu arada şuraya not düşeyim; bu dış ses de Nejat İşler’e ait. Aslan ile kuşun savaşı ise ayrı bir enteresan. Keşke doğada çatışan iki hayvan grubu bulunsaydı diyeceğim ama bunca mantıksızlık içinde en küçük sorun bu galiba zaten.
Konumuza gelecek olursak; aklına ünlü bir televizyoncu olmayı takmış olan Aslı Tunca (Miray Daner), bir gün okullarında açık oturuma konuk olan, Öteki Taraf isimli haber programının sunucusu, tanınmış gazeteci ve kendisinin de “rol modeli” Lale Kıran (Birce Atalay) ile tanışıyor.
Okulun tuvaletinde ayak üstü konuştuğu Lale’den beklediği tepkiyi alamayan “alıcı kuş” Aslı, bunun üzerine bir dizi planla programın yer aldığı TV kanalına giriyor. Türlü entrikayla oradaki herkesin ve başta Lale’nin hayatını cehenneme çeviriyor.
Aslında elinde bir dönemin hit dizisi Newsroom gibi bir malzeme elinde bulunmasına ve tam bir “kurtlar sofrası” olan televizyonculuk dünyasını işleme potansiyeline karşın dizi, Poison Ivy’nin adımlarını izliyor ve TV kanalını entrikaya buluyor.
Meriç Acemi imzalı senaryoya sahip olan dizi, senaristinin artık sektörde hiç de soyadı gibi olmamasına karşın her zamanki klişe merakının ve kolaycılığının kurbanı oluyor.
Dizinin konusu ve akışı öyle klişe, öyle boş, öyle anlamsız detaylarla dolu ki gelişmeleri art arda okuyan biri aslında spoiler almış olmuyor. Çünkü her şey öyle beklenen bir havada ilerliyor ki zaten şaşırtmıyor.
Şaşırtan şey ise ikide bir “aslanlar” diyerek goygoyladığı “kurt gazeteciler” ordusunun neden hepi topu 19-20 yaşlarındaki genç bir stajyerin verdiği bilgileri hiç teyit etme ihtiyacı duymuyor oluşları.
Hırslı ve sosyopat genç kızımız bütün gün elinde telefonla sahte hesaplar üzerinden manipülasyon yapıyor, istediği gibi kanaldaki CEO’nun, yönetmenin, baş editörün, sunucunun odasına giriyor, yalan yanlış bilgiler veriyor, manipülasyonlar yapıyor. Hatta evlere giriyor, iki dakikada sunucunun eşinin kafasını karıştırıyor.
Ancak bir Allah’ın kulu da bu aldığı bilgileri, okuduğu haberleri bırakın kaynaktan araştırmayı birbiriyle de konuşmuyor. “Sana şunu mu dedi, vay canına bana da bunu dedi,” diyen yok.
Dizide etik kuralların yılmaz savunucusu gibi gösterilen Lale Kıran, yanlış olduğunu düşündüğü bir haberi sunmayı reddederken, 19 yaşındaki Aslı’nın dediklerini tamamen doğru kabul ediyor. Misal Aslı’dan hastanede kendisini görmek istemediğini belirten eski asistanına akabinde bir telefon bile açmıyor.
İşin saçma tarafında şu da var Aslı’nın motivasyonunu anlamak da mümkün değil. Sanki koskoca televizyon kanalı Lale Kıran’ın ayağı kaysa genç stajyeri onun yerine getirecek.
Saçmalıklar bir noktadan sonra tavşan kaynatan Fatal Attraction Glenn Close boyutuna geliyor ama bir dur diyen de çıkmıyor. Kanalın otomobilini oradan buradan yuvarlamalara kadar gidiyor iş ki sanki genç stajyer değil süper kahraman Hulk var karşımızda.
İşin bir başka boyutunda çaktırmadan kanalın içinden haberleri sosyal medyaya yayan Yusuf adlı bir genç ofis boy var. O da üniversite bitirmesine karşın bu işi yaptığı için haksızlığa uğradığını düşünüyor. Dizinin bu kısmı da elbette Gossip Girl’den aparılmış.
Kuş Uçuşu’nun, nedense Hakan Ural kıvamında Z kuşağına güttüğü düşmanlığı ve X kuşağı güzellemesini çok anlayabilmek de mümkün değil.
Sanki gençlerin tümü ellerinde telefon, sadece sosyal medya başında, hiç çalışmayan, üretmeyen insanlarmış ve dünyayı bu hale biz X ve Y kuşakları getirmemişiz gibi bunun yapılmasını tuhaf karşıladım. Dünya tüm kuşaklar yüzünden bu halde.
Netflix’te bu tarz dizileri en çok izleyenlerin de Z kuşağından gençler olduğunu düşününce de Meriç Acemi’nin neden kendi ayaklarına sıktığını da bir o kadar anlamadım.
Sözün özü ne konusuyla, ne ilerleyişiyle, ne mesajıyla bir yerlere varamayan dizi, sezon finali-ve umarım finali-olan sekizinci bölümüyle de iyice bir karnavala dönüp orada bitiyor. Hele bir evde kavga sahnesi var ki evlere şenlik. Hint dizisi veya K drama gibi.
Dizinin az da olsa iyi yönlerine girecek olursak başroldeki Birce Akalay, kelimenin tam anlamıyla parlıyor. Sağlam bir senaryoyla yazılmış bir başka yapımda böyle bir televizyoncuyu kendisinin yorumuyla izlemek isterdim.
Yine televizyon programının yönetmeni rolündeki İbrahim Çelikkol da Akalay ile birlikte dizinin diğer iyisi olarak öne çıkıyor. Ana karakterimiz hırslı Aslı rolündeki Miray Daner ise son dönemde bolca örneğini gördüğümüz, ne dediği anlaşılmayan, yapmacık konuşmaları ve ona eşlik eden vücut diliyle bu dizinin en kötüsü.
Bunun dışında dizinin iki iyi yönü daha var. Bunlardan birincisi kostümleri, diğeri ise nihayet bitmiş ve bizi kendisinden kurtarmış olması.
Netice itibarıyla Kuş Uçuşu, kötü bir senaryoya sahip, klişelerle dolu, oradan buradan aparılmış konuları aynı dizi içinde toparlayan, mantık örgüsü olmayan, Birce Akalay ve İbrahim Çelikkol’un başarılı oyunculuklarına rağmen sınıfta kalan bir dizi.
Netflix’in her dizisinde yaptığı gibi sosyal medyada ikide bir gözümüze sokması, buna dair Instagram esprileri üretmesi, medyaya “En çok izlenen diziler arasına girdi”, “Yurt dışında öyle, böyle” gibi reklam kampanyalarına girmesi de diziyi kurtarmıyor.
Çünkü sonuçta son sözü konudan anlayıp yorum yapan eleştirmenler ve en önemlisi de nitelikli izleyici söylüyor. Çok umutlu olmasam da başka örneklerinin gelmemesi dileğiyle.
1 Yorum: "Kuş Uçuşu: Klişe diziler alçaktan uçar"
Atila 17 Haziran 2022 (15:29)
❤