Burcu B. Bilgin
(6.0/10)
Ana akım kanal dizilerinden sıkılan izleyicinin umut bağladığı Netflix, özellikle yerli projeleriyle büyük hayal kırıklığı yaratıyor.
Dijital platformda son günlerin en çok üzerinde konuşulan dizilerinden biri de başrolünü Çağatay Ulusoy ile Şifanur Gül’ün paylaştığı Terzi. Diziyi sizler için izleyip inceledim.
OGM imzalı Terzi’nin senaryosunu Bekir Baran Sıtkı ile Rana Maratlıoğlu kaleme aldı. Cem Karcı’nın yönettiği dizide Ulusoy ile Gül’ün rol arkadaşları Olgun Şimşek, Salih Bademci, Ece Sükan, Celile Tolon, Engin Şenkay, Evrim Alasya, Lila Gürmen, Vedat Erincin, Murat Kılıç ve Zeynep Özyurt Tarhan.
Dizi, iki çocukluk arkadaşı Peyami (Çağatay Ulusoy) ile Dimitri’nin (Salih Bademci), yolları Esvet adlı genç kızla kesişince değişen hayatlarını konu alıyor.
1-Hareketli başlangıcın vaat ettikleri ve olanlar: Dizinin ismi ve ilk yayınlanan fragmanlarındaki sahneler moda sektörüne dair bir konunun işleneceğini düşündürüyordu.
Nitekim dizi, tam da bu doğrultuda hareketli bir başlangıç yapıyor. Defilenin hazırlanışı, kulisteki telaş, o sırada Dimitri’nin bir modelle ilişki kurması, bu yüzden mankenin geç kalması ve kovulması, sonunda defilenin başarıyla gerçekleşmesi enteresan bir başlangıçtı.
Söz konusu sekansa eski bir model olan ve dizide Suzi karakterini canlandıran Ece Sükan’ın katkısını bilemiyorum ama son derecede iyi kotarılmış. Ayrıca kıyafetler de çok iyi bir elden çıkmış.
Sonrasındaki parti sahnesi de aynı şekilde yaşadıkları hayat konusunda fikir sahibi olmamızı sağlıyor. Her şey buraya kadar iyi ama bir noktadan sonra değişiveriyor.
Esasında dizinin ilk bölümü için totaliyle kıyaslandığında “kötünün iyisi” diyebiliriz. Peyami’nin köyüne gittiğinde İstanbul’daki hayatıyla kıyas olanağı bulunması, aslında çok farklı bir geçmişten geldiğinin ortaya çıkması gibi ipuçları da başlarda diziyi besliyor.
Terzi’ye dair yazacağım tek olumlu kısmın bu olduğunun altını çizeyim. Çünkü sonrasında büyük bir işkence start alıyor.
2- Gözleri kapalı da dikerim: Dizideki saçma detaylar, Peyami’nin yakın arkadaşı Dimitri’nin evine müstakbel eşi için gelinlik provasına gitmesiyle başlıyor.
Anlaşılmaz şekilde nişanlısını herkesten saklayan ve kankasına dahi göstermeyen Dimitri, onu gözleri bağlı olarak ölçü almaya zorluyor. Tabii bunun Peyami’nin Esvet’i (Şifanur Gül) önceden görmemesi için senaristlerin hikayeye koyduğu kendilerince “zekice bir hamle” olduğunu sonradan anlıyoruz. Bu arada, mahir terzimizin gözü kapalı bile mesleğini icra etmesi de işin cabası.
Tam bu sahnelerde kendimizi bir Kırmızı Oda ve türevi dizilerin içinde bulmaya başlıyoruz. Bolca psikolojik sorunları olan ve asla tedavi edilmemiş bireylerin yarattığı problemleri izlemekten doğrusu ok sıkıldık.
Dizi içerisinde çocukluğuna da inilerek gösterilen Dimitri’nin dengesizlikleri dur durak dinlemiyor ve Salih Bademci’nin başarılı performansına karşın insanı yoruyor.
3-Yerli bir Rainman: Dizi, psikoloji dünyasına girmeye o kadar meraklı ki Kars’taki sahnelerden başlayarak Mustafa (Olgun Şimşek) adlı özel bireyle tanışıyoruz. Doğuştan engelli olan Mustafa buna karşın evlenip çoluk çocuğa karışmış, ancak eşi bir şekilde ortadan kaybolmuş, oğlu ve annesi de kendisiyle iletişim kurmak istemiyor.
Aslına bakılırsa çok özgün olmasa bile hikaye buradan yürüyüp gitse ortaya konulan bulamaçtan çok daha cazip olabilirdi diye düşünüyorum.
Olgun Şimşek’in oyunculuğu o kadar gerçekçi ki gerçekten alkışı hak ediyor. Ancak bu karakterin zincire vurulması, merhamet gösterilmemesi, özellikle annesi Sülün’ün (Celile Tolon) oğluna şefkat duymaması, devamlı azarlanması dizinin sevimsiz detayları olarak öne çıkıyor.
Engelli Mustafa’nın, Firuze adıyla eve gelen Esvet’in sevgisiyle buluşunca geçirdiği dönüşüm, hayata adaptasyonu, ölen babasıyla ilişkisine ve evliliğine dair flashbackler eşliğinde işlenebilirdi.
4-Mantıksızlık silsilesi: Terzi dizisi, genel hatlarıyla bakacak olursak “mantıksızlıklar silsilesiyle” ilerleyen bir yapım.
Eski Yeşilçam filmlerinden aşina olduğumuz kendini başka kimlikle tanıtma, herkesin sırları kapı dinlerken veya geçerken duyması, kahramanların tembihlenmesine rağmen korku filmleri misali odayı terk etmesi, araçlara saklanması, herkesin geçmişinin karanlık olması, neyi neden yaptığını anlamadığımız aşırı kötü karakterler gibi tuhaflıkları art arda seyrediyoruz.
Garip mantıksızlıklara örnek vermek gerekirse öncesinde Suzi’nin telefon konuşmasına, sonra da Suzi ile Peyami’nin diyaloguna tanık olarak Peyami’nin evine giden Esvet adresi nereden biliyor? Odadan bile çıkamazken nasıl fırsat bulup kapıdan çıkıp gidebiliyor? Şirket aracılığıyla bakıcı bulmayı düşünen aile neden kendisinden kimlik bilgisi almadan ve evraklarını görmeden engelli bir bireyi ona teslim ediyor? Kaçtığı evde onca kişi ve çalışan varken kimse gittiğini nasıl göremiyor? Bir insan babasının engelli olmasından neden bu kadar utanır ve en yakın arkadaşına dahi duyurmaz? Bir anne engelli oğluna neden bakmaz? Bu ve bunun gibi soruların elbette ki yanıtı yok.
5-Ana akımda olması gerekirken: Bu dizi aslında “Süslü Korkuluk” ismiyle ana akım kanallar için çekilip anlaşma sağlanamadığı için dijital platforma taşınmış. Tabii en doğru karar aslında bu dizinin kanallardan birinde gösterilmesiymiş. Ancak asıl sorulması gereken soru şu: Netflix bu diziyi neden satın almış?
O bıkıp usandığımız dizilerden biri olan Terzi, buraya hiç uygun bir yapım değil ve resmen yerini yadırgıyor. Ancak belli ki bölüm süreleri kırpılmış, başına defilede mankenlerin yarı çıplak koşuşturması, Dimitri’nin modelle kurduğu ilişki ve Peyami’nin evinin bahçesinde uyuşturucu kullanması gibi sahneler eklenerek sözde Netflix’e uyarlanmış.
6-Yarım kalan hikayeler: Dizi senaryosunun problemlerinden biri de Mahsun Kırmızıgül filmleri gibi bir yığın konuyu aynı anda ele almaya çalışıp hiç birini bir yere taşıyamaması.
Peyami ile engelli babası Mustafa’nın ilişkisi, Mustafa’nın köy hayatından yeni yaşamına adaptasyonu, Peyami’nin geçmişinden gelen sıkıntılar ve kayıp annesi, Dimitri’nin ailesiyle ilgili sırlar ve ruhsal problemleri, Esvet’in evlatlık alınma öyküsü, Peyami’nin küçük bir köyden çıkıp nasıl ünlü bir modacı olduğu bütün bunlar havada kalıyor. Habire konudan konuya atlanıyor.
7-Sivri uçlu karakterler: Ana akım kanallardaki yerli dizilerin en bayıldığı şeylerden biri olan sivri uçlu karakterlerden Terzi’de de bol miktarda var.
Acayip sert, oğluna ve torununa karşı şefkatsiz, hayata öfkeli babaanne Sülün, mental sorunları olan, fiziksel ve psikolojik şiddet düşkünü, uyuşturucu bağımlısı, ultra problemli Dimitri, maruz kaldığı şiddet zirve yapmış, sevgiden yoksun kalmış özel birey Mustafa, bir taraftan korkak, diğer taraftan her daim tehlikeye atılmaya hazır ve nazır evlatlık Esvet, daha ne kadar kötü olabilirim şaşıran Dimitri’nin babası Ari, Esvet’i önce oğluna bakıcı yapan, sonra yeğenine zorla veren Lia bu biçimde karşımıza çıkıyor.
Dizinin nispeten istikrarlı karakterlerinden biri Peyami. Geçmişinden taşıdığı yük sebebiyle babasına yabancılaşan ve onu kabullenemeyen bu karakter, ismini taşıdığı dedesi Peyami’yi babası gibi seviyor. Onu örnek alıyor, tıpkı onun gibi ney çalıyor, yolundan gitmeye çabalıyor, bir taraftan kayıp annesini arıyor.
Bunun yanında hayata karşı hırçın ve öfkeli olmasına karşın tutunacak dal arıyor. Arada panik atak nöbetleri geçiriyor. Dolayısıyla diğerlerine nazaran daha reel bir karakter.
Aynı şekilde Faruk rolündeki Murat Kılıç da zengin ailenin gölgesine sığınmasına karşın evlatlık kızına şefkat besliyor, buna rağmen eşinin de etkisiyle paraya ve güce zaafı olduğundan köşeye sıkışıyor, gelgitler yaşıyor.
Bu iki karakter dışında da başkaca elle tutulacak olanı maalesef yok. Hepsi birbirinden yapay, melodrama uyacak şekilde inşa edilmiş, gerçek hayatta karşılığı olmayacak karakterler.
8-Oyunculuklar iyi olsa da: Karakterler ne ne kadar sivriltilmiş olsalar da onları canlandıran oyuncular da bir o kadar canını dişine takmış durumda.
En başta Dimitri rolündeki Salih Bademci, her zamanki gibi rolünü oynamıyor adeta yaşıyor. Bu karakter kötü yazılmış olsa dahi ancak bu şekilde canlandırılabilir. Yine engelli Mustafa rolünde Olgun Şimşek çok başarılı bir performans sergiliyor, rolün içine giriyor, sanki doğaçlayarak yeniden yaratıyor.
Merhametsiz, gelenekçi ve katı babaanne rolündeki yılların oyuncusu Celile Tolon, bu rolde de gayet iyi. Dede Peyami rolündeki Engin Şenkan da kısaca görünse de içe işleyen bir performans sergiliyor.
Esvet’in babası Faruk olarak izlediğimiz Murat Kılıç için ayrı bir parantez açmak istiyorum. Hangi rolü üstlense ona kendinden bir şeyler katan bu başarılı oyuncu, silik ama merhametli Faruk rolünde resmen parlıyor. Her rolün altından başarıyla kalkan Kılıç, doğal oyunculuğunu bir kez daha sergiliyor.
Başrollere gelince, Yeşilçam isimli Blu TV dizisinde oyunculuğunu bir üst seviyeye taşıyan ve çok iyi bir performans gösteren Çağatay Ulusoy, bu dizide de elinden geleni yapıyor. Ancak zaman zaman tutukluk gösteriyor, sanki Yeşilçam’da üzerinde gördüğümüz rahatlık yok.
Esvet rolündeki Şifanur Gül ise henüz acemi bir oyuncu olmasına karşın kimi sekanslarda öne çıkıyor. Mesela Dimitri’nin sandığa kilitlediği ve sonrasında dışarı çıkardığı sahne bunların arasında. Bu ağlak rolün belirleyici olmadığını, umut vaat eden bir oyuncu olduğunu düşünüyorum.
9-Daha ne kadar uzayacak?: Dizinin hemen sonrasında gösterilen fragmana bakacak olursak hikayenin bıraktığı yerden evrildiğini ve sürdüğünü görüyoruz.
Dizinin 2. sezonu için 28 Temmuz 2023 başlangıç tarihi olarak belirlenmiş ve kadroya Berrak Tüzünataç da ekleniyor. Ancak mevcut tabloda bile ite kaka ilerleyen dizinin nereye gideceğini ileride göreceğiz. Tabii yepyeni melodramların eli kulağında.
10-Bundan sonrası nereye gider?: Açıkçası ana akım kanallardan aşina olduğumuz üzere yerli senaristler böyle melodramları her yere taşıyabilir.
İşin içine yeni bir aşk öyküsü, yeni kötü adamlar ve kadınlar, yepyeni dramlar ve tuhaflıklar eklenecektir. Yüksek ihtimalle Esvet ile Dimitri’nin düğününe odaklanılıp Peyami’nin hayatına yeni bir kadının girme ihtimalinin söz konusu olacağı, Peyami’nin annesi Kiraz’ın senaryoda ağırlığının artacağı, Mustafa ile Peyami’nin ilişkisinin yeni boyut kazanacağı, Peyami ve Esvet kavuşmak isterken karşılarında herkesi bulacakları banko.
Sonuç itibarıyla Terzi dizisi hareketli başlayıp ana akım yerli dizi melodramına dönüşen, işlediği hikayeleri havada bırakıp kopuk kopuk ilerleyen, sürükleyiciliği az, karakterleri sivriltilmiş, mantık hatalarına sıkça düşen, oyuncuların performansına rağmen asla akmayan bir dizi.
İkinci sezonunda bu hatalardan ne kadar dönülür bilemiyorum ama şimdiki haliyle sınıfı geçemediği ortada. Yeni sezonunda görüşmek üzere.
Yorum Yapılmamış: "Terzi: Kendi söküğünü dikemeyen dizi"