Burcu B. Bilgin
(8.5/10)
Sinema ve tiyatro sahnesinden sonra ekran projeleriyle de isminden çok söz ettiren yazar, senarist ve yönetmen Berkun Oya’nın merakla beklenen yeni Netflix dizisi Kuvvetli Bir Alkış izleyiciyle buluştu.
Ekrana 29 Şubat 2024 tarihinde gelmeye başlayan altı bölümlük diziyi izleyip değerlendirdim:
Toplumun beklentilerini karşılamak, evliliklerini kurtarmak, hayatta bir meşgale sahibi olmak veya gerçekleştiremedikleri hayallerini “yeni bir bireyin” başarması için çocuk sahibi olan sayısız insana ayna tutan Kuvvetli Bir Alkış, çok güçlü alt metni ve mesajlarıyla dijital platformun son dönemdeki en iyi işlerinden biri.
Berkun Oya’nın dijital platformlardaki Son, Masum, Cici ve Bir Başkadır adlı projelerinin ardından dördüncü çalışması olan dizi, ortalama otuzar dakikalık altı bölümden oluşuyor.
Aslıhan Gürbüz, Fatih Artman ve Cihat Süvarioğlu’nun başrolü paylaştığı dizide üçlüye Cengiz Bozkurt, Uraz Kaygılaroğlu, Devrim Yakut, Menderes Samancılar, Settar Tanrıöğen, Nur Sürer, Murat Kılıç gibi ünlü isimlerden oluşan bir kadro eşlik ediyor.
Dizi, kötü giden evliliklerinin içinde boğulduklarını birbirine göstermeden çocuk sahibi olan Zeynep (Aslıhan Gürbüz) ve Mehmet’in (Fatih Artman), on yıllara yayılan öyküsünü konu alıyor.
Dizinin açılış sekansı, günümüz modern, kentsoylu toplumunun dinamiklerini ve hayata bakışını eleştirerek başlıyor.
Tüketim çılgınlığı içindeki çift, henüz bebekleri anne rahmine dahi düşmeden alışverişe çıkarak pusetinden mamasına, kıyafetlerinden odasına kadar alıyor ve “doğmamış bebeklerine” adeta don biçiyor.
Devamlı meditasyon yapan, mistik iç yolculuklara çıkarak arınmaya çalışan Zeynep’i salonda karşısına geçip dakikalarca seyreden Mehmet, aslında “onun iç dünyasına” dokunmaktan kilometrelerce uzak.
Birbirine uyumlu gibi görünen, ama hiç de öyle olmayan çiftin, Zeynep’in hamileliğinin ilk günlerinde evlerinde misafir ettiği arkadaşları Burak (Uraz Kaygılaroğlu) ve Sevda (Zeynep Ocak) da tam anlamıyla evlere şenlik bir çift.
Instagram pozları için yaşayan sahte mi sahte Sevda ile ondan aşağı kalmayan sevgilisi Burak, gösterişçi, başkaları için yaşayan şımarık birer modern çağ insanı.
Geceyi Zeynep ile Mehmet’in evinde geçiren ikili, Mehmet’in rüyasına girerek “Ya çocuğum onlar gibi olursa,” korkusuna sebebiyet veriyor. Bu rüya sahnesi de dizinin kara mizah, absürt komedi ve büyülü gerçekçilik türlerindeki çizgisinin ilk işaret fişeği oluyor.
Dizinin Leyla ile Mecnun adlı kült diziyi de anımsatan gerçek üstü sahneleri, Kuvvetli Bir Alkış’ın güçlü yanlarından. Bunların en başarılılarından biri, Mehmet ile Zeynep’in seçim günü oy kullanmak için gittiği okulda gerçekleşiyor.
Sandık sırası bekleyen Zeynep’in karnındaki “doğmamış oğluyla” işte tam bu sahnede tanışıyoruz, üstelik de doğmadığı halde yirmili yaşlardaki bir yetişkin olarak.
Çocuğunun “Annem hep içine atmış,” dediği Zeynep’in öyle sıkıntılı bir iç dünyası var ki bebeğin doğmak için gün saydığı “anne karnı” dağınık bir oda gibi.
Bebek Metin (Cihat Süvarioğlu), doğmamış bir başka bebek olan Kudret (Cengiz Bozkurt) ile sohbet ederken bu sekansta bolca Albert Camus, Jean Paul Sartre, Friedrich Nietzche, Arthur Schopenhauer gibi nihilist ve varoluşçu düşünürlere göndermeler yapılıyor.
Hiç doğmamak isteyen Metin’e, hayatı bir mücadele olarak gören Kudret’in tavsiyesi ise şöyle oluyor: “Bul bir mücadele, savaş bir ömür, geber git.”
Daha dünyaya geldiği andan itibaren kendisi adına seçimler yapan aile, toplum ve dünya düzeni tarafından şekillendirilen bireyin isyanını dile getiren Metin, doğduktan kısa bir süre sonra anne karnına dönmek istiyor. Hikayenin kalanında ise topluma karşı direnmeyi seçiyor ve bir türlü mutluluğu, hayattan tatmini yakalayamıyor.
Metin, henüz beş yaşındayken toplumsal kutuplaşmaya çözüm arıyor, ilkokul çağlarında 7 ile 3’ü çarpamazken rap şarkısı yazıyor ama ailesi tarafından bir türlü anlaşılamıyor.
Kendi iç sıkıntılarını aşamazken hayatta yapamadığı her şeyi çocuğundan bekleyen, bir ömür boyu mutsuz bir anne ile yargılayıcı, çocuğunun düşlerini desteklemeyen bir baba arasında sıkışmış Metin’in macerası altı bölüm süresince kara mizahın üst notalarında gezinerek sürüyor.
Daha kendileri olamamış, otuz yılı aşkın ortak yaşamlarında diyaloğu becerememiş Zeynep ile Mehmet’in gerçek üstü öğelerle bezeli on yıllara yayılmış öyküsü, aslında toplumdaki pek çok ailenin hayatının özeti gibi.
Eğitim sisteminden gündelik yaşama, sosyal medyadan kalabalıklar içinde yalnız kalınan gündelik yaşantıya kadar her şeyi masaya yatıran dizi, başarılı referanslarla mesajlarını bir bir veriyor.
Senarist ve yönetmen Berkun Oya, tüm bunları yaparken de farklı tekniklerden de bolca yararlanıyor ve dizi deneyselliğiyle de öne çıkıyor.
Metin’in dizi sahnesinden çıkıp bir anda Kuvvetli Bir Alkış’ın set ekibini “Çekmeyin,” diyerek azarladığı sahnede “yabancılaştırma efektine” yer veren Oya, seyirciyi ekranda izledikleri diziden ayırıp gerçekliğe götürüp getiriyor.
Bir başka sahnede küçük Metin (Rezdar Taştan), aralarında “o anlamasın” diye İngilizce konuşan ailesine inat bir anda İzlandaca konuşmaya başlıyor.
Ólafur Arnalds imzalı Árbakkinn-Island Songs I parçasının girişinde Einar Georg Einarsson tarafından okunan bu şiirle bezeli sahne, dizinin “zirve anlarından” biri oluyor.
Yağız Yavru’nun görüntü yönetimi ile de zenginleşen yapımın müzikleri de bir başka artısı.
Sezen Aksu’nun Sızı, Zeki Müren’in Annem, Ahmet Özhan’ın Hüzün gibi şarkılarının yer aldığı dizide ayrıca Shahram Nazari imzalı Shirin, Leigh Gracie’nin Edge of Fear, Philippe Sarde’ın Les Choses De La Vie ve Zeki Dizdar ile Gökay Geçgel’den Bir Garip Oyun kullanılmış.
Dizinin oyunculuklarına geldiğimizde aslan payını çileli ve mutsuz Zeynep rolündeki Aslıhan Gürbüz alıyor.
Gürbüz, bunalımlarını aşamayan, evliliğindeki mutsuzluğunu ve hayattaki olmamışlıklarını oğlu Metin’de gerçekleştirmek isterken büsbütün çıkmaza giren, meditasyondan medet umsa da asla iç yolculuk yapamayan Zeynep’i çok iyi resmetmiş.
Komedi türünün vazgeçilmez oyuncusu Fatih Artman, evlilik ve duygusal bağlardaki “kapalı erkek modelinin” tipik örneği olan, babalık görevini de eleştirmekten ibaret zanneden Mehmet rolünde harikalar yaratıyor.
Metin rolündeki Cihat Süvarioğlu ise dizinin bir başka lokomotifi olarak öne çıkıyor ve rolünün altından başarıyla kalkıyor.
Metin’in beş yaşına kadar olan dönemini canlandıran Rezdar Taştan ise dizinin yetişkin oyuncu kadrosunun içinden sıyrılarak öne çıkıyor. Son dönemlerde izlediğimiz en iyi performanslardan birine imza atan Taştan, bu yapımın parlayan bir başka yıldızı.
Dizinin güçlü konuk oyuncu kadrosundan başarılı aktör Cengiz Bozkurt ise yer aldığı her iki sekansa da damgasını vuruyor.
Mehmet’in anne ve babası rolündeki Devrim Yakut ile Settar Tanrıöğen, Zeynep’in anne ve babasını canlandıran Nur Sürer ve Menderes Samancılar, sosyal medya meraklısı çift rolündeki Uraz Kaygılaroğlu ile Zeynep Ocak, Metin’in ilkokul çağlarındaki dönemini canlandıran Eyüp Mert ile çocukluk çağındaki kız arkadaşı rolündeki Kayra Orta, dizinin diğer iyileri.
Sonuç itibarıyla başından sonuna kadar uzun metrajlı bir film gibi izlediğimiz altı bölümlük dizi, ekran tarihinin en iyi kara mizah örnekleri arasındaki yerini alıyor.
Netflix’te ekrana gelen, yüksek bütçelerine rağmen başarısız olan onlarca yerli yapımın ardından mütevazı bütçesine rağmen işini böyle iyi yapan bir ekibi bir arada izlemek gerçekten büyük haz veriyor.
Birbirini tekrar eden, sadece ünlü oyunculara yaslanmış, senaryosu sığ ve klişe, teknik açıdan sorunlarla dolu dizi ve filmler denizinde Kuvvetli Bir Alkış adeta izleyiciye nefes aldırıyor.
Biraz da risk alarak deneyselliğe yelken açan ve bunu da çok iyi kotaran Kuvvetli Bir Alkış dizisi, ismi gibi kuvvetli bir alkışı hak ediyor.
Çocuklarında kendini temize çekmeye çalışan, onlara baskı yapan ve beklentileriyle boğan, bunun sonucunda da “hiç doğmamış olmayı” tercih eden mutsuz bireyler yaratan ebeveynler başta gelmek üzere herkesin izlemesini tavsiye ediyorum.
4 Yorumlar: "Kuvvetli Bir Alkış: Ebeveynlere sert bir tokat"
E. Sema Sezen. 4 Mart 2024 (14:50)
Çok güzel bir değerlendirme… Elinize sağlık. Gerçekten çok farklı bir işti.
Füsun KOVALU 4 Mart 2024 (18:44)
Hemen izlmeye geçiyorum. Burcu ellerine sağlık
Hakan KOÇER 5 Mart 2024 (07:43)
İlk bölümü izledim. Bu detaylı değerlendirme de tahminlerimin doğru çıkacağını gösterdi. Hemen izlemeye devam edeceğim. Teşekkürler…
Bahtiyar Tekelioğlu 6 Mart 2024 (21:19)
Otto Rank’ın doğum travması kitabından yola çıkılmış