Teknolojinin kirli yüzünden 21. yüzyıl toplumunun alışkanlıklarına, giderek hayatımızı işgal eden sosyal medyadan siyasetin çirkin yüzüne kadar pek çok konuda ”aynayı yüzümüze tutan” televizyon ekranının eleştirel dizisi Black Mirror, Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesinden sonra iyice dikkatleri üzerine çekti.
Black Mirror dizi eleştirisi için tıklayın
”The Waldo Moment/Waldo Zamanı” adlı bölümde neredeyse günümüz Amerikan toplumunun Trump’ın seçilmesine kadar giden hatalar dizisini gözler önüne sermesi ve çizgi karakter Waldo’nun sanki Trump’ı simgeleyen bir metafor olması, seçimlerin ardından günlerce dizinin bu müthiş öngörüsünün gündeme gelmesine neden oldu.
Dizinin İngiliz yaratıcıları Charlie Brooker ve Annabel Jones, New York’ta düzenlenen Vulture Festivali’nde yine aynı soruların muhatabı oldu. Panelde New York dergisi yazarı Andrew Sullivan, ikiliye bir domuz ile simgesel Başbakan’ın cinsel ilişkiye girdiği bölümde Trump olsa neler yaşanabileceğini sordu.
-Getirin onu bana…-
Sullivan’ın bahsettiği, daha dizi başlar başlamaz bu kadar vurucu olmasının en büyük sebebi olan ve hala zihinlerden silinmeyen Ulusal Marş/The National Anthem adlı bölümdü.
1. sezonun bu ilk bölümünde İngiliz Başbakanı, günün birinde İngiltere Prensesi Susannah’nın kaçırıldığını, eğer Başbakan kameralar önünde bir domuzla cinsel ilişkiye girerse onu bırakacaklarını belirten bir şantaj videosu alıyordu. Sosyal medya aracılığıyla oluşturulmuş kamuoyunun baskısıyla bunu yapmak zorunda kalan Başbakan’ın başına gelenler ibretlikti.
Bu bölümün Donald Trump versiyonun çok daha komik olacağını düşünen Charlie Brooker, ”Eğer bu Başbakan, Trump olsaydı kesinlikle ‘Getirin bana o domuzu, getirin de bir becereyim şunu’ derdi” diyerek güldü. Bütün bunlar olduktan sonra da Trump’ın inkar edeceğine inanan Brooker, ”Sonra da tutup bağırırdı: Böyle bir şey olmadı, hepiniz biliyorsunuz ki bunlar yaşanmadı ve görmediniz”…
-Çirkin samimiyet-
Politikanın kirli yüzünü ve siyasetçilerin zaman zaman şarlatanlığa kadar uzanan entrikalarını konu alan bölüm aslında 25 Şubat 2013 tarihinde ekrana gelse de sanki bir kehanet gerçekleşti. Bugün bile Trump’tan konuşulurken bu bölüm akla geliyor.
Canlı olarak yayınlanan bir programda film karakteri ayı Ted gibi ağzı bozuk olan Waldo’nun bir politikacıyla tartıştıktan sonra ”parlak bir fikirle” milletvekili seçimine sokulmasının öyküsü anlatılıyordu. Vizyonsuz, içi boş politikalarla ortaya çıkan, kaba saba, aklı evvel ve küfürbaz Waldo’yu Trump’a benzetenler günlerce bununla ilgili espriler yaptı, hatta Waldo’nun başına Trump saçı eklediler.
Brooker, günümüzde Boris Johnson, Nigel Farage, Donald Trump gibi politikacıların çizgi karakter Waldo’ya fazlasıyla benzediğini söyledi.
Halkın politikacıların samimiyet beklediğini, ancak bu politikacılardan gördüğünün ancak ”çirkin bir samimiyet” olduğunu dile getiren Brooker, onun için bu bölümü bu kadar tuttuğunu ifade etti. Zaten konu yeterince Trump olduğu için ise başka bir ek yapmadı.
-”Teknoloji düşmanı değilim”-
Aslında dizinin teknolojinin kirli yüzünü gözler önüne sermesine ve sosyal medyayı yerden yere vurmasına karşın yaratıcısı Charlie Brooker, aslında teknoloji ve sosyal medya konusunda biraz iyimserlik taşıdığını söyledi.
Brooker, “Teknolojiden nefret etmiyorum. Bizler daha sosyal medyanın sosyolojik etkilerini yeni yeni anlamaya başlıyoruz. Aslında bizim söylemlerimizi bozdu ama yine de sona ermesi gerektiğini düşünmüyorum. Wouuw hatta birdenbire gördüğünüz gibi iyimser oldum” dedi.
Bunlarla büyüyen yeni neslin sosyal medya ile daha iyi hesaplaşacağına inandığını da aktaran Brooker, aslında Trump’ın başkanlığı konusunda da iyimser olunacak bir yön gördüğünü söyledi. Brooker, ”Bütün bunlar bittiğinde nasıl hissedeceğinizi düşünün. Sanki uzun bir iş gününden sonra evinize gelip ayakkabılarını çıkarmışsınız gibi olacak” sözleriyle bu konudaki görüşlerini özetledi.
Yorum Yapılmamış: "Black Mirror: Domuzlu bölümde Trump olsaydı"