Enfes Bir Akşam: Kimse bunu istemiyor

Burcu B. Bilgin

(2.0/10)

Netflix’in başrolünü Engin Akyürek ile Aslı Enver’in paylaştığı yeni yerli projesi Enfes Bir Akşam/Old Money, geçtiğimiz haftalarda izleyici karşısına çıktı.

Diziyi izleyip sizler için değerlendirdim:

Enfes Bir Akşam

 

Senaryosunu Meriç Acemi’nin kaleme aldığı, Uluç Bayraktar’ın yönettiği dizinin başrolünü Engin Akyürek ve Aslı Enver üstleniyor. TIMS & B Productions imzası taşıyan dizide diğer rollerde Dolunay Soysert, İsmail Demirci, Serkan Altunorak, Taro Emir Tekin, Selin Şekerci, Sedef Avcı, Zeynep Oymak, Armağan Oğuz ve Ahmet Utlu yer alıyor.

Dizi, Fransa’da sürdürdüğü iş hayatını, babasının işlerinin bozulması sonucu İstanbul’a dönmek zorunda kalan Nihal’in (Aslı Enver) yaşadığı Boğaz’daki eski yalıya dönüşü ve yalının temizliği dahil kendi başına yapıyı yeniden ayağa kaldırma çabalarının sergilendiği açılış sekansıyla başlıyor.

Enfes Bir Akşam

Diziye İngilizce ismini veren “Old Money” yani “eski para” sahibi olan Nihal, tanımlandığı üzere birkaç kuşak öncesinden beri zengin olan, belli ki “paşa torunu” gibi bir pozisyona sahip.

Ancak dizinin ilerleyen kısımlarında belirtildiği üzere aileden kalma parasına karşın Fransa’da dişiyle, tırnağıyla çalışan, hatta “parklarda yatan”, küçük işlerde çalışarak yükselen Nihal, yokluğunda babasıyla tarihi yalılarını ellerinden almak üzere kumpas içeren bir iş anlaşması yapan Bulut ailesinin üyeleriyle karşı karşıya geliyor.

Enfes Bir Akşam

Ana akım yerli dizilerin senaristlerinin çok bayıldığı “zenginlerin bitmeyen dertleri” bu dizinin de ana teması. Sonradan kazanılmış, dizinin deyimiyle “yeni para” sahibi Bulut ailesinin geçmişi ise gayet travmatik.

Buraya hem izleyicinin üzerinde dramatik bir hava yaratmak, hem de “yeni paranın” edinilme yollarına karşı sempati oluşturmak için bir de 1999 Marmara Depremi detayı konulmuş.

Enfes Bir Akşam

Sözüm ona depremde yıkılan Bulut isimli apartmandan sağ çıkan matematik öğretmeni Songül (Dolunay Soysert), yanına Osman (Engin Akyürek), Arda (Tarık Emir “Taro” Tekin) ve apartman görevlisinin oğlu Mahir’i (İsmail Demirci) de alarak bir aile kurmuş.

Oluşturdukları aileye de ortak soyadı olarak yıkılan apartmanın ismi olan Bulut’u almış, o günden sonra Songül Öğretmen’in hırsı ve üç kardeşin çabaları sonucu Türkiye’nin en zengin ailelerinden biri olmuşlar.

Enfes Bir Akşam

Bir Brezilya pembe dizisinden fırlamışçasına yazılmış bu garabet senaryodaki tuhaflıklar bununla da bitmiyor. Osman’ın, Nihaller’in yalısına takmasının da enteresan bir sebebi var.

Güya küçükken “asıl” annesiyle vapurla bu yalının önünden geçmişler, annesinin “Bak Osman nasıl da mutlular,” demesi üzerine küçük Osman, yalıyı gözüne kestirmiş. Sözde yalıyı alıp o da mutlu olacak. Bu denli bir psikopatlığı A Kiss Before Dying filminde Matt Dillon sergilemiş, evlerinin önünden her akşam aynı saatte geçen trenin üzerindeki ilana bakıp bakıp o ailenin üyesi olacağım derken ikiz kızlarının hayatını perişan etmiş, birini de öldürmüştü.

Enfes Bir Akşam

Her neyse böyle saçma bir saikle ortaya çıkıp “eski para” sahibi ailenin başının belası olan Osman, sanki yaşadıklarının sorumlusuymuş gibi Nihal’e habire psikolojik şiddet uyguluyor.

Sonra da şöyle bir şey diyor: “Sizler bizi anlamakta lütfetmiyorsunuz. Ben hiçbir takımın oyuncusu değilim. Sizlerin de bizlerin de o ideolojinin de bu bildiğinizi sandığınız şeyin de parçası değilim. Ayrıca bu ‘Seni çoktan biliyorum,’ tavrını da hakaretamiz buldum,” diyor. Nihal de karşılık olarak, “Lafı bükmeyin. Çünkü ben de hiçbir takımın oyuncusu değilim, “karşılığını veriyor.

Enfes Bir Akşam

Şimdi tabii burada eğri oturup doğru konuşalım. Bu dizilerin pazarlandığı Latin Amerika ülkeleri, İspanya, İtalya, Ortadoğu coğrafyasındaki ülkeler gibi yerlere bunları gayet yutturabilirsiniz ama Türkiye’deki kitle elbette ki bunu seyrederken size gülüyor.

Memlekette nasıl zengin olunduğunu/olunamadığını, eskiden zengin olanların da şimdi zengin olanların da aşağı yukarı “aynı takımın” oyuncusu olduğunu, zira sermayedar olup bunu sürdürmenin şartlarını biliyoruz. Üstelik de böyle üstü söz oyunları ile mesaj vermeye çalışmak da artık eskidi. O topa ya girin ya da hiç girmeyin, bırakın kalsın.

Enfes Bir Akşam

Diğer taraftan da aslında her iki ailenin de aslında “aynı takim” gibi durduğunu, eski ya da yeni para sahibi olmalarının yaşam tarzlarında herhangi bir “değişikliğe” sebep olmadığını da belirtmek lazım.

Belki Osman ayak bileklerini sergileyen kısa, dar paçalı pantolon giyip nargile kafelere gitse, çay, kahve, su harici bir içecek tüketmese, Rolex saati ve son model Mercedes’iyle boy gösterse, diğer aile de milli bayramlarda yalıya Türk bayrağı assa fikrimiz değişirdi ama her ikisi de üç aşağı beş yukarı aynı yaşıyor. Kısacası “siz” ve “biz” olmaları da pek gerekmiyor gibi.

Enfes Bir Akşam

Bu arada ta Gurur ve Önyargı dönemlerindeki Bay Darcy karakterinden bu yana eskimeyen “kendisine ters davranan erkeği elde etme” rahatsızlığı Nihal’de de var, yani her pembe dizi protagonisti gibi.

Dolayısıyla nedense Osman’a kafayı takıyor, Osman da tüm bu pembe dizilerin erkek baş karakterleri gibi “o güne kadar kapılarını kapattığı” aşkı Nihal’de buluyor. Bir de ilginçtir kızı gerçekten sevdiğini “kimseyle paylaşmadığı kesme bardakları” ile ona içki ikram etmesinden anlıyoruz.Enfes Bir Akşam

Bununla da bitmiyor, bir de yan karakterlerin enteresan aşkları var. Ailenin büyük oğlu, yani aslen Bulut Apartmanı görevlisinin çocuğu olan Mahir, Selin Şekerci’nin canlandırdığı pop şarkıcısına aşık oluyor.

Aslında tuhaftır senaryo içinde azıcık daha gerçek gibi görünen tek karakter de Mahir. Kökenini unutmaması, halen bıçkın tavırlarda gezmesi, aileye dışarıdan kimseyi istememesi gibi halleriyle biraz daha kendine yakın hissettiriyor. Diğer taraftan Yeşilçam filmlerinde de böyle karakterler hep şarkıcıların peşinde koşar.

Enfes Bir Akşam

Öykünün Nuri Alço, Önder Somer karışımı karakteri Engin’in (Serkan Altunorak) ise altın varaklı dekorasyonu, pahalı sofra takımları, aileden kalma tabloları, bir ucundan diğer taraftakinin görülmediği uzun masasıyla bir robdöşambrı eksik.

Tabii Yeşilçam usulü dizimizdeki bu boşluğu dolduran Engin, doğal olarak Türkan Şoray’ın, pardon Nihal’in peşinde. Öyle kafayı takmış ki işin içine kızın babasını katacak kadar entrika düşkünü. Bu arada Serkan Altunorak sakallarını kesince rahmetli Can Gürzap’a nedense çok benzemiş.

Enfes Bir Akşam

Yine Yeşilçam filmlerinin vazgeçilmez, ele avuca sığmaz, ailenin en küçük oğlu kontenjanı da Taro Emir Tekin’e düşmüş. Onun da hikayede şirkette üst düzey yönetici olan kızla bir ilişkisi var. Arada bir İtalya sekansı da izledik bu sayede.

Ailesine sahip olmak ve onları varlığa kavuşturmak için didinen Songül (Dolunay Soysert) ise anlaşılmaz biçimde en başından beri şirket yöneticisi iken jigololuğa geçiş yapmayı kafaya takmış gibi görünen bir elemanla eşleştiriliyor. Senaryoyu anlamak imkansız.

Enfes Bir Akşam

Bu arada hikaye defalarca takla atıyor, Osman bir projenin sürmesini istiyor, bir vazgeçip parasını istiyor, bir yalıdan vazgeçip bir yeniden istiyor. Biz de izlerken tepe sersemi oluyoruz.

İş sonunda Osman’ın deyimiyle “Yalı mı kız mı?” noktasında kilitleniyor, antika bir finalle de ilk sezon veya bilemiyorum dizinin tamamı bitiyor. Bu arada güzelim İstanbul’un sadece birkaç yerinde kilitleniyoruz. Üstelik o kadar yoğun bir deniz trafiği izliyoruz ki şehir içindeki bunca trafik nereden geliyor bilemiyoruz. Bir yabancı Venedik veya Amsterdam gibi bir şehirde yaşadığımızı zannediyordum eminim.

Enfes Bir Akşam

Senaryonun saçmalığının yanında sahnelerle örtüşmeyen bir sürü yabancı şarkıyı da ardı ardına dinlemek zorunda kalıyoruz. Bir not görmüştüm müzikleri senarist Meriç Acemi özellikle seçmiş. Kendisini nasıl kutlasak bilemedim, dramatik sahnelerde salsa çalıyor çünkü.

Mantık hataları saymakla bitmeyecek dizide oyunculuklar da inanılmaz vasat, hatta çok kötü. Devamlı Instagram sayfasına bakılarak seçilen oyuncuları görüp durmaktan bıktık.

Enfes Bir Akşam

İlk yıllarında projelerini daha özenli seçen Engin Akyürek yolundan iyice saptı, Aslı Enver çoktan miadını doldurdu, Dolunay Soysert her dizide dolgu malzemesi haline getirildi. Sedef Avcı, Serkan Altunorak ve Selin Şekerci de hep benzer şekillerde araya serpiştiriliyor.

Tarık Emir Tekin’in neden bu dizide yer aldığı emin olun anlayamadım, gerçekten o kadar zayıf. Dizide yine de bu kadro içinde en göz dolduran oyuncu İsmail Demirci.

Enfes Bir Akşam

Dolayısıyla İstanbul’da başka ev kalmamış gibi bir yalıyı gözüne kestirip psikopatça sahiplerine zulüm eden bir adamla gidip ona aşık olan sadomazoşist bir kadının aşkını konu alan, alt metin olarak da güya ülkedeki eski para-yeni para mefhumlarını çarpıştırdığını sanan Enfes Bir Akşam tam bir fiyasko.

Kimler Geldi Kimler Geçti, Zeytin Ağacı, hatta Şahmaran gibi dizilere bile rahmet okutan bu kötü dizi, Netflix’in arka arkaya önümüze koyduğu berbat yemeklerden biri daha.

Enfes Bir Akşam

Netflix’in nasıl olsa izleniyor düşüncesiyle özellikle yerli izleyicisinin eleştirilerine kulak vermeden, aynı oyuncularla, aynı konular düzleminde çektiği dizilere, filmlere bir son vermeyeceği artık ortaya çıktı.

Zaten diğer dijital platformlar da ana akım yerli dizilerin işgaline uğradı ve bize kaliteli bir yerli yapım izlemek haram oldu. Bu gidişat durur mu durmaz mı bilemesek de izleyiciyle dalga geçercesine çekilen bu dizileri eleştirmemiz de şart. Zira belki birilerinin cebi doluyor ama aslında kimse bunları istemiyor.

Enfes Bir Akşam

 

Yorum Yapılmamış: "Enfes Bir Akşam: Kimse bunu istemiyor"

    Yorum yap

    E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.