Fi (Çi): 2. sezon umut verdi mi?

Burcu B. Bilgin

(Fi 2. sezon 1. bölümü izlemiş olanlar okumalıdır)

Geçen sezonun en çok izlenen yerli internet dizisi Fi, 2. sezonuyla geri döndü. Azra Kohen’in çok satan üçlemesinin ikinci halkası olan Çi’nin ilk sezonu ya da alıştığımız ismiyle Fi’nin 2. sezonunun 1. bölümü sonunda ekrana geldi.

Puhu TV’de yayınlanan dizinin seyirciden olumlu not alan ilk sezonunun ardından çok şey bekleniyordu. Peki ilk bölümüyle sınıfı geçti mi?

-İşkenceye mi dönüşüyor?: Dizinin ilk bölümü karşımıza gelir gelmez ilk olarak bir ING reklamı bizi karşıladı, öyle ki zaten bölüm boyunca da bizi en heyecanlı anlarda terk etmedi. Halbuki seyirci, internet dizilerini reklam yok diye seviyor.

Bana kalırsa bu değişiklik, geçen sezon oldukça eleştirilen gizli reklamların gözümüze sokulmasına son vermek amacıyla yapılmış gibi görünüyor. ”Hayatım bu çikolata şahane” gibi şeyler duymayız umarım, çünkü aralara giren onca reklama ancak o şartla katlanılır.

Fi

Diğer mesele de sürenin 1 saat 30 dakikaya çıkması. Evet kesinlikle işte buna hiçbir şartla katlanılmaz. Ekrandaki bir yığın dizinin sürelerinden yılmışken internet dizisinin süresini böyle artırmak kimin başının altından çıkmışsa iyi yapmamış.

Zira ilk bölümü izlerken pek çok kişi gibi ben de başka şeylerle ilgilendim, Instagram’a, Facebook’a filan baktım. Sıkıldım yani…

Fi

-Yerli Mavi Göl: Özetin ardından tam başlıyorduk ki Teoman’ın ”Güzel Bir Gün Ölmek İçin” şarkısı eşliğinde karakterlerin geçen sezondan bu yana geldikleri noktaları izlemeye başladık.

Burada bir Can Manay/Duru’nun (Ozan Güven/Serenay Sarıkaya) su altı sahnesi vardı ki gözlerim kanadı. Ozan Güven, İkinci Bahar dizisinde oynadığında şimdinin yakışıklı jönleri gibiydi, ama güzel yaşlanmadı, bi Mehmet Günsür olamadı. Karakter rollerinde görmeyi tercih ederiz, çünkü Mavi Göl’deki Christopher Atkins değil neticede…

(Artı şu nedir ve ne gerek var şimdi)
fi

-Deniz şarapçı olmuş: Duru ile aşk yaşarken bayağı cool olan Deniz Hocamız (Mehmet Günsür), ayrılınca tinerciye bağlamış. Bu adam ne ara bu kadar sevdalandı bilemiyorum. Deniz’in sokaklarda siyah naylon torbaya sarılmış köpek öldüren şarap içmeleri, kusması, yerlere düşmeleri vs. üzüldük gerçekten.

(eleman olmuş İncir Reçeli’ndeki Halil Sezai, yazık ayol)

Fi

-Yaşasın dünyayı kurtardılar: Geçen sezon Duru’yu elde etmeyi kafaya takan Can Manay, bu sezon yine Gargamel’den çıkamamış. Bu defa da aynı eve taşınmayı kafaya taktı. İlla takacak.

Ev ararken bir de sosyal medya üzerine ahkam kesmeleri vardı ki… ”Herkes Instagram’da aynı dekorasyon dergilerinden çıkma evler, aynı organik yaşamlar, kocişler, aşkımlar peşinde”, ”Instagram herkesin dengelerini biraz bozdu bence”… Kamu spotu bunlar işte, halbuki şimdi Black Mirror stili alt metinle mesaj vermek trend…

(sanki sizin hayatınız çok farklı, al sana Instagram hayatı)

Fi

-O nasıl bir İngilizce’dir: Deniz, alkol denizinde yüzdüğü günlerden sonra biraz toparlanarak yollara düştü ve Mehmet Günsür’ün ikametgah adresinde buldu kendini.

Pantheon’un önünde ve benim de geçen yaz kaldığım otelin sokağında turladıktan sonra bir restorana girdi.

(buraları normalde hep Mehmet’in mekanları)

Fi

(önünde toprak saksı olan yere gidin, pizzası güzel)

Fi

Orada Nilay (Nehir Erdoğan) ile epey uzun bir süre İngilizce konuştuktan sonra ikisinin de Türk olduğu ortaya çıktı. Ama o İngilizce diyalog yok mu bu sefer de kulaklarımız kanadı. Çoğumuz Benedict Cumberbatch aksanına sahip değiliz ama bu kadarı da olmamış yahu. Yazın İngilizce kursuna filan gitselerdi.

(Nilay, Deniz’e feci yazıyor)

Fi

-Nehir Erdoğan’ı özlemişiz: Esasen şuraya kadar hep dövdük, biraz da sevelim. Nehir Erdoğan’ı özlemişiz, acaba İstanbul sahnelerinde de devam edecek mi bilmiyorum ama renk getirdi diziye…

Mehmet Günsür’ün İngilizce olarak ”İtalyanca bilmiyorum” demesine de güldüm. Tam biraz yüzümüz gülmüşken ”Turist değil gezginim. Turistler eninde sonunda evlerine döner”, ”Turistler plan, program yaparak çıkarlar yola. Gezginler ya bir şeyden kaçarlar ya da bir şey ararlar”… Yapmayın bunları, atasözü yaratmayın.

(bu kızın sonu hüsran, söyleyeyim)

Fi

(bu saç yakışmamış, Mehmet’i yaşlı göstermiş)

Fi

-Yok böyle dans: Eski yavuklusu Deniz’i bırakıp Duru ve okuluna dönüyoruz. Nedense şu okulda sahnelenen eserlere kafayı takmış durumda olan Duru, bu kez de Afife müzikali seçmelerine giriyor, hem de Can Manay ile dünyayı gezdiğinden seçmeyi kaçırdığı için başkasının ismini kullanıyor.

(Can böyle kötü olmasını istiyor, o da şeytanlaşıyor, tırstık, Exorcist’teki Regan sankim)

Fi

Hiç dans bilmeyen birinin ders alarak daha fazla olmasını beklemiyoruz ama koreografide de pek iş yok.

(Ama o kendini Bolşoy sahnesinde sanıyor)

Fi

-Özge’nin başarılı yatak/yorgan sahnesi: Yine başarılı bir şeyin altını çizelim. Özge’nin (nam-ı diğer Berrak Tüzünataç) depresyona girip yorganın altından çıkmadığı sahnelerde kamera kullanımı başarılıydı.

Önce yorganın içini tepeden alan, sonra çarşaf ve yastığın arasından Özge’yi zumlayan, son olarak da Özge’nin bakış açısından ve kaldırdığı yorganın üzerinden teyzeyi (yenge miydi yoksa) gören sahneyi bir kenara not alalım, iyiydi.

(klasik depresyon cenin pozisyonu)

Fi

Fi

Fi

-Dehşetli disko sahnesi: Bu sezon Özge bir karakter dönüşümü yaşıyor ve artık oyunu kurallarıyla değil Can Manay, Sadık Murat Kolhan (Osman Sonant) nasıl oynuyorsa öyle oynamaya karar veriyor.

Sokakta Deniz gibi o da dağıtıyor, çattığı adamlardan biri eski tanışı çıkıyor, beraber diskoya takılıyorlar, burada nasıl bir cinnet geçiriyorsa içeridekilere artık ”Topunuzun amk” diye bağırıyor, sonra delice dans ediyor. Of nenem of…

(beni siz delirttiniz ulaan)

Fi

-Sen SMK’sın büyük düşün: Bu dizide en sevdiğim ve en özgün bulduğum karakter TV kanalı sahibi işadamı Sadık Murat Kolhan (Osman Sonant). Bu sezon karakter dönüşümünün alasını ise bu yaşıyor. Adam bildiğiniz ergenlik çağına döndü, Özge uğruna geçici körlükler geçiriyor, hiç uyumuyor, yarasa gibi saatlerce koltukta baş aşağı duruyor.

Fi

Hele bir de kızın evine gizlice girip emekleyerek yerlerde özel eşyalarına doğru süründüğü, tişörtünü koklayıp tahta parke üzerinde yattığı sahneler yok mu? Sen SMK’sın büyük düşün, olmuyor böyle…

(tabii bu sahnenin de hakkını veriyor, müthiş oyuncu)

Fi

-Yeni villain, Altın Ayı, delirmiş Can, hırslı Duru ve perde: Bundan sonrasını özetliyorum, çünkü dizi öyle uzun ki yazarken sıkıldım. Can’ın yeni çalıştığı Kanal 22’nin de patronu SMK gibi psikopat. Onu bu rollerin adamı Teoman Kumbaracıbaşı canlandırıyor.

Nedense TV patronları dizide hep psikopat, neden acaba? Adama şantaj yapan Özge onun sayesinde magazin programı sunmaya başlıyor. Yani çok kötü oluyor, en bi kötü oluyor, iyice kötü oluyor, bunları da asansörde SMK’ya anlatıyor. Ama bizce o da seviyor. Lezbiyen değil miydi bu kız, demek ki biseksüel.

(bu da yeni villain, ama özgün diil, SMK’nın çakması)

Fi

Deniz’in müziklerini yaptığı film Altın Ayı alıyor, vay arkadaş. Son olarak da Can ile yaşamayı kabul etmesi karşılığında Duru, ruhunu şeytana satıyor ve müzikalde başrolü istiyor. Umarım haftaya biraz toparlar, hadi arkadaşlar bi şans daha verelim… Yine televizyonlardaki dizilerden azıcık daha iyi gibi.

Haftaya görüşmek üzere….

(şu adam bırakılıp Can’a koşulur mu?)

Fi

2 Yorumlar: "Fi (Çi): 2. sezon umut verdi mi?"

  • comment-avatar
    seda gnş 19 Aralık 2017 (02:01)

    kitaptan çıkmış kesinlikle ticarii olmuş hiç beyenmedim ve devamını merak etmiyorum emeğinize saygı duyuyorum ama olmamış….

    • comment-avatar
      sinekaf 19 Aralık 2017 (13:34)

      Ben teşekkür ederim (editör)

Yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.