Game of Thrones: Amcana bir öpücük ver

Burcu B. Bilgin

(7. sezon 2. bölümü seyredenler okumalıdır)

Game of Thrones’un 7. sezona başladığı ilk bölüm Dragonstone, dizi hayranlarının bir kısmı tarafından ”ağır tempolu” bulunmuştu. Her ne kadar yeni sezona hazırlık niteliği taşısa da kimi fanları mutlu etmeyen bu bölümün ardından oldukça hareketli bir bölüm izledik: Stormborn

Özellikle ilk yarım saatten sonra heyecan dolu gelişmelere, kan, gözyaşı ve acıya sahne olan bu bölümde akrabalık bağları gündeme geldi ve bir kez daha anladık ki GOT alemi, değil amcanıza, halanıza, esasen babanıza bile güvenemeyeceğiniz bir kurtlar sofrası.. Peki bu bölüm izlediklerimiz bize neler anlattı ve hangi gelişmelerin önünü açtı?

-Varys mi yaman Daenerys mi?: Daenerys Targaryen’in iyi yönleri çok… Hırsı, gözüpekliği, hedefe kilitlenmesi, merhameti… Ama bir sıkıntısı var ki fazla geçmişte yaşıyor, önüne bakamıyor. Yeni sezonun ilk bölümünde de geçmişin travmaları yine sarışın güzelin peşini bırakmadı. Lord Varys’e habire sordu da sordu: ”Benim öldürülme emrimi kim verdi?”, ”Neden babamı bırakıp Robert’ı seçtin?”, ”Madem adalet arıyordun niye Cersei’nin yanındaydın?”

Varys ve Tyrion her ikisi de malum tabiri caizse ”kapak ustası”… Varys, ”Ben her zaman halkın yanındayım, yönetici seçmem, adaleti seçerim” gibi sözler etse de Tyrion olmasa neredeyse bir kafa uçurma veya ejderha tarafından yakılma sahnesi izleyecektik. Belki de o sırada gelen Melisandre imdada yetişti. Şimdilik anlaşmış görünüyorlar. Aman Dany yerler kaygan, dikkat et de örümceğin ağlarına takılma…

-Azor Ahai kim?: Azor Ahai bana kalırsa Daenerys Targaryen gibi herkesin zaten beklediği biri değil. Jon Snow ise ölümsüzlüğü, hem Stark, hem de Targaryen olması, kurtarıcı rolüne yakınlığı ile bir ihtimal…

Melisandre’nin Jon Snow/Daenerys Targaryen mutabakatını sağlamak için hatırlattığı Azor Ahai, belki de Jon/Daenerys işbirliği… Hem prens, hem de prenses… Üstelik de romanın adını destekliyor: Buz ve Ateşin Şarkısı… Melisandre demişken, bir zamanlar beddualar ettiğimiz cadının sonunda Jon Snow ile Daenerys’i birleştirecek güç olmasına şaştım da kaldım.

-Jon ve Daenerys anlaşabilir mi?: Buradaki kilit isim Tyrion Lannister. Çünkü hem Jon Snow, hem ejderhaların kraliçesi, hem de hiç kimselere güvenemeyen Sansa Stark ona inanıyor. Gelgelelim Daenerys Targaryen’in bir saplantısı var, o da önüne gelene ”diz çöktürmek”… Neyse ki Tyrion mektubunda bu ”ilginç detaydan” dem vurmadı.

Jon Snow, dostu Samwell Tarly’nin kuzgununu aldı, şimdi gözü Dragonglass’a ulaşıp Gecenin Kralı ve ordusunu yok etmekten başka bir şey görmüyor ama ona kimsenin diz çöktüremeyeceği de bir gerçek…

-Size hala diyebilir miyim?: Şimdi tabii Snow ile Targaryen’in başta biraz kapışsa da eninde sonunda işbirliği yapacaklarını tahmin etmek zor değil. Çünkü Rhaegar Targaryen ile Lyanna Stark’ın oğlu olduğunun ipucunu 6. sezonda Bran’in warg düşünde gördüğümüz Jon, atarlı Khaleesi’nin öz be öz yeğeni…

Her ne kadar dediğim gibi ”yeğen olmak” GOT evreninde pek bir şey ifade etmese de yine de yedi krallığın umudu bu ikisinde. Aman arkadaşlar sakin sakin gidin.

-Kuzeyin oğlu yollarda: Daenerys’in elindeki Dragonglass için onu ikna etmeye gitmeye hazırlanan iyi yürekli, bol gönüllü Jon Snow’umuz, Yabaniler’i getirdiği için Kara Kale hainlerince öldürülmüştü. Ama yılmamış olacak ki bu kez de kendi halkı Kuzeyliler ile Daenerys ve Tyrion’a güvendiği için aynı sıkıntıyı yaşıyor.

Kızkardeşi Sansa’dan başka en büyük destekçisi sert ufaklık Lyanna Mormont’tan dahi ”Size Kuzey’de ihtiyaç var” çıkışını duyan Jon, her şeye karşın Winterfell’i Sansa’ya emanet edip yollara düştü. Eh gidip de dönememek, gelip de bulamamak adettendir Game of Thrones’ta ama umarım bu ayrılık kısa sürer.

-Sansa/Arya buraya, yumruk havaya: Açıkçası herkesin beklediği, Jon’un yokluğunda Sansa Stark’ın yönetimdeki Winterfell’in bir baskına uğraması ve düşmesi.

Zira geçmişte Theon sayesinde öyle olmuştu. Lakin şimdi işler değişiyor. Çünkü Sansa yalnız değil, daha doğrusu olmayacak. Çünkü yanına takviye olarak yedi krallığın en bileği bükülmezi, intikam planları ustası, suikastlerin prensesi kardeşi Arya geliyor.

Arya’yı ise her ne kadar Hot Pie’dan Winterfell’in ailesine geçtiğini öğrendiğinde Jon Snow’a kavuşmak umuduyla yola çıksa da onu başka bir misyon bekliyor artık. Jon’a niyet, Littlefinger ve Sansa’ya kısmet. Bu arada, Jon Snow, Lord Baelish’i oracıkta boğmadıysa da Arya boğar, söyleyeyim.

-Ah be Nymeria: Bu bölümde burnumuzun direğini sızlatan sahne ise Arya/Nymeria buluşmasıydı. Yıllar sonra çok sevgili kurdunu karşısında bulan Arya’yı ne yazık ki ilk göz ağrısı, uğruna Joffrey’yi çıldırttığı Nymeria tanımadı. Elbette ki yıllar geçti, köprülerin altından çok sular aktı. Şimdi devir değişti, ama Nymeria da değişti. (iki metre olmuş)

Gözlerimizin pınarlarında biriken yaşlar, Nymeria’nın gidişiyle öylece kaldı. Ama ben umutluyum, mutlaka tekrar dönecek Nymeria… Zaten dizideki Nymeria kadrosu azaldı, hiç olmazsa o boşluğu doldursun. Bu arada hatırlatayım, ulu kurtlardan görünürde bir kendisi kaldı.

-Açma tabip yaram derin: Citadel dolaylarına geldiğimizde ise Samwell Tarly, geçtiğimiz hafta başladığı mide bulandırma seanslarını sürdürüyor. Vefanın sadece semt adı olduğu Game of Thrones’ta Jeor Mormont’u unutmayan Samwell, onun hayattaki tek oğlu Jorah’ı iyi etmek için kolları sıvadı.

Sıvadı sıvamasına ama izlerken kahvaltıdaydım peynir, zeytin yılan oldu gözüme… Jorah şifayı bulacak ama Samwell lütfen gelecek haftaya yeni bir bulantı seansı yaşatma. Bu arada Jorah’ın iltihaplarından Hot Pie’ın turtasına geçilmesi konusunda yönetmene alkış…

-Cersei şaşırma, sabrımızı taşırma: Bu haftaki en enteresan gelişmelerden biri de Qyburn tarafından Cersei’ye, Drogon ve biraderlerini öldürebileceği dev bir arbaletin takdim edilmesiydi.

Güya Balerion ”Black Dread/Kara Dehşet” de böyle öldürülmüş. Ama istediğiniz kaynağa ve romanlara bakın, göreceksiniz ki Balerion, yaklaşık 2 yüz yaşına kadar yaşamış, Aegon’dan sonra da 100 yıla yakın hayatta kalmış, Visery I zamanında ölmüş.

Evet kafatası Robert Baratheon tarafından Ejderha Odası’nda saklanıyor ama bu ejderha familyasının enayi gibi avlanıp da alnının çatından rahatça vurulacağı anlamına gelmiyor. Zira Cersei’nin oku attığı gibi bir mesafeden kim yaklaşıp vurabilecek merak ettim doğrusu. O kadar yaklaşırsa da bu sezon kavurma yiyeceğiz demektir.

-Amcasının bir tanesini hor görmesinler: Bütün bunlardan sonra gelelim haftanın olayına… Tyrion’un zeka kokan planı, Westeros’un öz be öz aileleri olan Dorne, Tyrell ve Greyjoylar’ın King’s Landing’i ele geçirmesi, Dothrakiler ile Lekesizler’in ise Casterly Rock’ın ele geçirilmesinde rol oynaması üzerineydi.

Ancak Dorne ve Greyjoy güçleri, hain amca Euron Greyjoy tarafından pusuya düşürüldü. Gemiler yakıldı, yıkıldı. Denizin üzeri alev alev yanan gemiler ve cesetlerle doldu. Bu sırada Euron, Yara’ya bombayı patlattı: Ver amcana bir öpücük bakalım…

-Reek geri döndü: Hep söyledim, yine söylüyorum. Game of Thrones’un en iyi oyuncularının başında Theon Greyjoy rolündeki Alfie Allen geliyor. Amcasının karşısında Theon’dan, Ramsay Bolton’ın kuklası Reek’e dönüşündeki mimiklerini oyunculuk dersi alanlar tekrar tekrar izlemeli. Yine hastası olduk.

Bu arada, Ramsay demişken Euron ”hediye” olarak Ellaria Sand’i tutup Cersei’ye götürür ama bu sezon Ramsay gibi ölüm piyangosu ona vuracak sanırım. Rahmetli Erol Taş’ı anımsatan gülüşlerini özler miyiz bilemedim.

-Bundan sonra ne olur?: Öncelikle Tyrion’un planı şimdilik sekteye uğradı ve Daenerys’in kurduğu ittifak ağır yara aldı. Ancak bu durum olası Daenerys/Jon Snow ortaklığının önemini daha da artırdı.

Sansa Stark’ı büyük bir sınav bekliyor. Jon’un güvenini Littlefinger’a uyup inşallah boşa çıkarmaz. Bu arada üç vakte kadar bir sevdiğine kavuşacak.

İşte o kişi de Arya… ”Miss No One”, heyecanla evin yolunu tuttu ama Jon ile değil küçükken pek yıldızının barışmadığı Sansa ile rastlaşacak. Artık kavuşacaklar mı dövüşecekler mi orası karışık…

Cersei cephesine gelince son gülen iyi güler diyorum. Cersei/Jaime şu noktada kazanmış görünseler de başta kazanan sonda kaybeder bu dizide… 3. bölümde görüşmek üzere…