Burcu B. Bilgin
(7.5/10)
Nahid Sırrı Örik’in aynı adlı romanından ekrana uyarlanan Kıskanmak adlı dizi, NOW ekranında ve Disney’de izleyiciyle buluşmaya başladı.
Diziyi izleyip sizler için değerlendirdim:
Örik’in 1937 yılında Tan’da yayımlanmaya başlanan ve 1946 yılında da roman olarak tefrika edilen kitabı, ailesi ve çevresi tarafından aşırı ilgiye, sevgiye boğulmuş, benmerkezci ve şımarık bir ağabeyle, anne babasınca hor görülmüş, bir kenara atılmış, çirkin ve yeteneksiz olduğu gerekçesiyle ihmal edilmiş kız kardeşinin hikayesini anlatıyor.
Ay Yapım imzasını taşıyan dizide Seniha’yı Özgü Namal, Halit’i Mehmet Günsür, Nüzhet’i Selahattin Paşalı, Mükerrem’i ise Hafsanur Sancaktutan canlandırıyor. Dizide diğer rollerde Ayda Aksel, Beril Pozan, İpek Tuzcuoğlu, İştar Gökseven, Hande Doğandemir, Cem Uslu, Dilara Aksüyek, Lila Gürmen ve Zeynep Yüce yer alıyor. Dizinin yönetmeni Nadim Güç.
Dizinin açılış sekansı, son derecede esrarengiz ve merak uyandıran bir sahneyle başlıyor. Lüks bir konakta ünlü bir şarkıcı olan sevgilisi Türkan (Hande Doğandemir) ile eğlenceli bir gece geçirmeye hazırlanan Halit’in keyfini kızkardeşi Seniha’nın yanlarına gelmesi bozuyor.
Seniha’yı sevgilisine “Bayan Hiç Kimse” olarak tanıtan Halit yüzünden Türkan, onu evin çalışanı zannediyor. Sekansın devamında bu durumdan alınan Seniha gidip annelerine (Ayda Aksel) ağabeyinin evde bir kadınla olduğunu haber veriyor. Anne koşarak oğlunun yanına gidip ortalığı karıştırıyor ve macera başlıyor.
İlerleyen sahnelerde manastırdaki rahibeler gibi devamlı yerlere kadar uzun ve kapalı, siyah bir elbise giyen Seniha’nın ailesince çocukluğundan itibaren hiçe sayıldığını, eğitiminin yarıda kaldığını, nişanlısı tarafından aldatıldığı için ayrıldığını, sonrasında ise ailesinin de etkisiyle evlen(e)mediğini, ailesi ile de bağlarının kopuk olduğunu öğreniyoruz.
Bu durum Seniha karakterini eli, kolu bağlı bırakırken kendini hiç öyle olmamasına rağmen “ucube” olarak görüyor, devamlı çok çirkin olduğundan dem vuruyor. Sırf o yüzden de Halit dahil çevresinde mutlu olanları kıskanıyor, sürekli manipülasyonlar yaparak onların da mutsuz olmasını sağlamaya uğraşıyor.
Buna karşın devamlı planlar kurup oyunlar oynasa da aslında Seniha’nın “Ah Müjgan Ah” filminin protagonisti Hüsnü’nün deyimiyle aslında “fukara hayalleri” var: Afla geri dönmeyi istediği hukuk fakültesindeki eğitimini bitirmek, babasından kalma Beyoğlu’ndaki derme çatma büroda çalışıp alt katındaki eski evde yaşamak, bir de babasının ona miras bıraktığı aile yadigarı broşa sahip olmak.
Bunun için de tek çıkar yolu ağabeyi Halit’in evlenmesinde bulan Seniha, kardeşi eğer kendi hayatını kurarsa onun da yolundan çekilebileceğini düşünüyor. Bu sebeple varını, yoğunu onun evlenmesine adıyor. Planları yürür gibi görünse de işin içine Nüzhet (Selahattin Paşalı) adlı genç girince her yönden işler karışıyor.
Bu akış ile 1940’larda yayımlanan orijinal roman arasında paralellik var mı diye bakacak olursak bir kere günümüze uyarlanırken ana değişikliklerden biri kitapta çoktan ölmüş olan annenin burada öykünün baş karakterlerinden biri olması.
Aşk üçgenini oluşturan karakterler ve hikayenin isminin “Kıskanmak” olmasını sağlayan asıl kahraman Seniha haricinde öyküyü renklendiren bazı yan karakterler de diziye eklenmiş.
Seniha’nın ayrıldığı nişanlısının ailesi de hikayeye katılırken, Halit’in hayatını birleştirdiği Mükerrem’in kuzeni Nalan Şevket (Beril Pozam) ile arasında gizli bir kıskançlık var.
Nalan, “Küçük yaştan beri sen beni kıskandın,” dediği teyzesinin kızı Mükerrem’i o ne isterse elinden almakla itham ediyor. Yani Seniha ile Halit arasındaki durumun benzeri kuzenler arasında da yaşanıyor.
Yine romanın ana mekanı Zonguldak ve Ankara iken dizi filme İstanbul ev sahipliği yapıyor. Hatta Beyoğlu’ndaki büro ve ev için de Masumlar Apartmanı adlı diziden tanıdığımız Temel Apartmanı kullanılmış.
Senaristler, bazı klasik eserlerin ekran uyarlamaları gibi dönem dizisi yapma yoluna gitmeyip Kıskançlık romanını günümüze uyarlama, yeni karakterler ve yan öykülerle zenginleştirme yoluna gitmişler.
Şimdiye kadarki akışta da senaristlerin bu tercihi yapmalarının getirdiği rahatsız edici bir yön yok. Yani “keşke orijinal döneminde kalsaydı,” dedirtmiyor.
Bunda biraz da söz konusu romanın “zamansız” oluşunun, edebiyatımızın güçlü kalemi Örik’in eseri her dönemde yaşanabilecek ölçüde güncel yazmış olmasının çok etkisi var.
Ana akım yerli dizilerde görülen uzun ekran süresi Kıskanmak dizisinde de mevcut. Ancak 2 saat 10 dakikayı bulan süresine karşın hem senaryoda hikaye örgüsünün iyi kurulmasının, hem de yine altını çizmek gerekirse asıl hikayenin vuruculuğunun çok etkisi var.
Yani Kıskanmak bunca zaman izlenmesine rağmen en azından ilk bölüm itibarıyla seyirciyi yormuyor. İlerleyen bölümlerde bu pozitif durum sürecek mi hep beraber göreceğiz.
Ajandasında, “çocukluğunda ve gençliğinde ona yaşatılan adaletsizliğin baş kahramanı olan Halit’in yaşamını altüst ederek kendisine yapılanların intikamını üstünden anne ve babasından intikam almak” ve “kaybettiği yılları geri alarak kendi yaşamını tekrar inşa etmek” şeklinde iki maddesi bulunan Seniha, düğünde ise ardı ardına gelen olumsuzluklarla yüz yüze geliyor.
Sorunlu bir karakter olan Halit’in ve ona düşkün olan annesinin de katkısıyla “dünyası başına yıkılan” Seniha, bölümün final sekansında öyle bir şey yapıyor ki izleyici büyük bir şaşkınlığa uğruyor. Bir bakıma “Beni siz delirttiniz,” diyor.
Ancak konu düğünden açılmışken burada Halit ile Mükerrem’in konuklarla beraber bir dans sahnesi var ki kimin aklına geldiyse tebrik etmek lazım.
Oldukça anlamsız ve şov amaçlı olarak senaryoya yerleştirilmiş bu sahnede sanki Halit sıradan bir avukat, Mükerrem de kendi halinde bir genç kız değilmiş gibi profesyonel dansçılara taş çıkartan bir performans sergiliyorlar ve gerçeklikten kopan bir sahneye imza atıyorlar. Eşlik eden konukların da dansçı olduğunu fark etmemek zaten mümkün değil.
Buna karşın ufak birkaç falso dışında dizinin birinci bölümü, orijinal romanın güçlü yapısının ve senaryonun başarılı matematiğinin de etkisiyle sınıfı geçiyor.
Oyunculuklara gelecek olursak dizinin lokomotifi hiç kuşkusuz Seniha rolündeki Özgü Namal. Oyuncu, başta fiziksel olarak öyle değişmiş ki bu rolde oynadığını bilmeyenlerin ilk bakışta tanıması bile mümkün değil.
Ekranda boy göstermeye başladığı dönemden beri neredeyse değiştirmediği siyah, uzun saçlarını kızıla boyatan, neredeyse hiç makyaj yapmayan, ifadesiyle, bakışlarıyla da mutsuz ve yorgun Seniha’yı çok iyi yansıtan Namal, diziyi baştan alıp sürüklüyor.
Ancak yine de dizide bolca sarf edilen “ucube” tanımına bütün bu çabalara rağmen pırıl pırıl Özgü Namal’ın uymadığını söylemek mümkün. Hoş, zaten Seniha da çirkin değil “çirkin hissettirilen” bir birey.
Namal’dan Mehmet Günsür’e gelecek olursak oyuncu maalesef bildiğimiz gibi. Evin sevimli ve iyi kalpli oğlu rollerinden öfkeli, narsist ve sevimsiz Halit’e geçiş yapmayan uğraşan Günsür, yakışıklı ve zamana meydan okuyan bir oyuncu olmasına rağmen performansı yine oturmuyor ve bu zorlu rolün altından kalkamıyor.
Aynı şeyi eşi Mükerrem rolündeki Hafsanur Sancaktutan için de söylemek mümkün. İyi resim vermekten başka bir şey yapamayan Sancaktutan, bu önemli rolün hakkını veremiyor.
Ancak dizinin Özgü Namal dışında öyle bir önemli gücü daha var ki Nüzhet rolündeki Selahattin Paşalı. Genç oyuncu, daha ilk sahnesinden başlayarak öyle bir performans sergiliyor ki başta Mehmet Günsür olmak üzere rol arkadaşlarını ezip geçiyor. Fiziğiyle de role tam anlamıyla oturduğu görülüyor.
Yine Nalan Şevket rolündeki Beril Pozam da Paşalı gibi dizinin en iyilerinden. Romandaki karakterler içinde bulunmayan Nalan rolünü haliyle, tavrıyla, duruşuyla başarıyla ekrana getiriyor. Özellikle Sancaktutan ile olan sahnelerinde öyle parlıyor ki rol arkadaşı iyice silik kalıyor.
Yine Mükerrem’in annesi rolündeki İpek Tuzcuoğlu ve yılların oyuncusu Ayda Aksel, varlıklarıyla diziye çok şey katıyor ve izlenebilirliğini artırıyor.
Özellikle Beyoğlu’ndaki çekimleriyle görsel yönden de göz dolduran Kıskanmak, ilk bölüm itibarıyla ekranın iyi seyirlikleri arasına giriyor.
Buna karşın ana akım dizilerin ilk bölümden sonra olumlu yönlerin olumsuza çevrilmesi, uzun ekran süresi nedeniyle konunun sakız gibi uzatılması, uyarlanan romandan öz olarak da uzaklaşılması, giderek sıkıcı ve boğucu bir hal alma, sonuçta da erken final yapma olarak sıralanabilecek kötü alışkanlıklarının Kıskanmak dizisini de bulmaması gerekiyor.
Aksi takdirde alışılageldik entrikalar içinde kaybolmuş, ekrandaki benzerlerinden farkı olmayan bir dizi haline gelmesi riski de var. Mevcut gidişatını sürdürmesi halinde bu türe ilgi duyanlara tavsiye ediyorum.
Yorum Yapılmamış: "Kıskanmak: Beni siz delirttiniz"