Kulüp: Olmasaydı sonumuz böyle

(7.5/10)

(Dizinin 2. kısmını izlemiş olanlar okumalıdır)

Burcu B. Bilgin

Türkiye tarihinin en kara sayfalarından biri olan 6-7 Eylül olayları ile neticelenen dönemde geçen Kulüp dizisi, ilk kısımdaki altı bölümüyle izleyiciden büyük ilgi görmüştü.

Dizinin ikinci kısmındaki dört bölümü artısıyla eksisiyle sizler için değerlendirdim:

-Bir şeyler değişmiş ama: İlk kısım finalinde kulübü habire karıştıran “Aziz Somuncuoğlu” kod adlı Çelebi’yi yetkileri tırpanlanmış, hamile olan Raşel’i nişanlısı Mordo ile İsrail’e doğru yola çıkmış, Fıstık İsmet’i Amerikalı sevgilisiyle, Matilda ve Selim’in kulislerinde şöhreti kucaklamışken, Orhan’ı ise derin devletin pençesinde endişeyle kıvranırken bırakmıştık.

Kulüp Selim Songür Salih Bademci

Kahramanlarımızla yeniden buluştuğumuzdaysa Selim, Matilda ve Raşel ile aynı evde yaşarken görüyoruz. İsmet, Amerikalı kızla ilişkisini ilerletmişken, Çelebi sınırlı yetkileriyle, Orhan ise başındaki dertlerle kulübü yönetmeye çabalıyor.

Hikaye Selim’in Paris dönüşüyle neşeli başlasa da bir dizi olayın arkasından Raşel’in, babasının annesi tarafından öldürüldüğünü öğrenmesiyle birinci dramatik dönüm noktasına varıyoruz ve macera start alıyor.

-Yeşilçam tesadüfleri tam gaz: İlk kısma dair incelememde belirttiğim üzere dizide Yeşilçam filmlerindekine benzer tuhaf tesadüfler bolca var.

Bu kez de yine ilginç bir şekilde merdiven başındaki Raşel, tam da annesinin babasını öldürdüğünden bahsedilirken bu konuşmayı duydu. Olmasın artık böyle şeyler bu devirde.

Kulüp Gökçe Bahadır Matilda

-Mordo buhar olup uçtu: Bu arada bir başka enteresan nokta da ilk kısım finalinde gemide bıraktığımız Raşel ile Mordo’nun nasıl ayrıldığını öğrenememiş olmamız.

Bir şekilde Raşel, Selim ve Matilda ile oturuyor ama Mordo ile neler oldu, nasıl oldu, nereden nereye geldik bilemiyoruz. Sanki yer yarıldı, içine girdi. Üstelik ilk sezonda bolca gördüğümüz bu iyi kalpli ve fedakar karaktere bir flashbackle dahi veda etsek olmaz mıydı?

 

Kulüp

 

-Hep babalar Türk, anneler gayrı müslim: Dizide bir çok gayrı müslim ve Müslüman çift görüyoruz. Ancak daima kadın tarafının gayrı müslim olması, bana Tarkan, Malkoçoğlu, Kara Murat filmlerini anımsattı.

O filmlerde de femme fatale gayrı müslim kadınlar, baş kahramanımızla ateşli ilişkiler yaşar, onu yoldan çıkarırdı. Burada devamlı mağduriyet ekseninde gelişse dahi mesela Rum erkeği Orhan/Niko, Müslüman bir kadınla aşk yaşamıyor.

Kulüp

-Selim’e Bülent Ersoy yasakları: Gösterişli, parlak kıyafetleri, sahne şovlarıyla biraz Zeki Müren’e, biraz Erol Büyükburç’a benzetilen Selim, altıncı bölümde Paris’ten getirdiği 14. Louise çağrışımlı sahne kostümünü giymek için can atıyordu.

Ancak habire kulübe gelip duran Kürşat’ın ve milliyetçi lobinin gizli baskıları sonucu Orhan tarafından “normal” giyinmesi uyarısına maruz kalan Selim’in yaşadığı olay, yakın Türkiye tarihinden bir başka durumu anımsattı.

Kulüp

1970’li yıllarda Türk Müziği’ne farklı bir soluk getiren Bülent Ersoy, bir süre sonra feminen tavırlarıyla dikkat çekmişti. Tıpkı Selim gibi o dönem yönelimini açıkça dışarı vuramayan Ersoy, kimi filmlerde aktrislerle aşk dahi yaşamıştı.

Ancak ilerleyen zamanda “erkek bedeninde hapis kalmaya” isyan eden Ersoy, cinsiyet değiştirdiyse de yasak üzerine yasak yemiş, ancak “erkek kıyafetiyle” sahneye çıkabileceği deklare edilmişti. İşte Selim de buna benzer bir uyarıyla karşılaştı.

 

Bülent Ersoy

 

-Selim’in cinsel yönelimi: Netflix’in cinsel yönelimlere eşit olarak yer verme politikasının ülkemizde sıkça eleştirildiği malum. Hatta bir yerli dizide eşcinsel karakterin senaryodan çıkarıldığını öğrenmiştik.

Selim’in cinsel yönelimiyse Çelebi tarafından, “Basın sizinle ilgili bir şeyler araştırırsa…” sözleriyle yine üstü örtülü olarak dillendirildi. İlk kısımda Orhan ile Selim arasında bir şey var sanmış ama anlayamamıştık. Zaten bu sebeple anlayamazdık da…

Kulüp Selim Songür Salih Bademci

-Çelebi’nin karakter dönüşümü: Dizinin ikinci kısmında Çelebi ile ilgili merak ettiğimiz sır perdesi de aralandıysa da çok farklı bir şey öğrenmedik.

Matilda’yı uzaktan sevdiği, bir mektup yazarak Mümtaz ile ilgili gerçekleri Matilda’ya anlatmaya çalışması, Matilda’nın babasının şirketinden hırsızlık suçlamasıyla atılarak hapse girmesi ilk kısımda da aralara serpiştirilmişti.

Kulüp Çelebi Fırat Tanış

Ancak bunun ardından Çelebi’nin evrimi, dizide belki de yaşanan tek karakter dönüşümüydü. Çelebi sırrını açınca yaşadığı farklılaşma, bu karakteri canlandıran Fırat Tanış’ın başarılı performansıyla birleşince diziyi hareketlendirdi.

Özellikle final sekansında masadaki bakışıyla son sahnelere damga vurdu, sosyal medyada paylaşımlara konu oldu Çelebi.

 

Kulüp Çelebi Matilda Fırat Tanış Gökçe Bahadır

 

-Çelebi ile çaycının yürek ısıtan sahnesi: İlk kısım bölümlerinde bolca terör estirdiğini ve çalışanlara kötü davranışlarını gördüğümüz Çelebi’nin, kulis çevresinde koşuşturan küçük bir çaycı çocukla çarpışma sahnesi ise anlamlıydı.

Kendisi de bir ilk gençliğinde çaycılık yapan ve insanların gözünde adeta görünmez olan Çelebi’nin, kendisine çarpan küçük çaycının telaşı üzerine başını okşayarak kurduğu empati, senaryoya konulmuş başarılı bir detaydı.

Kulüp Çelebi Fırat Tanış

-Selvi boylum, Fıstık İsmet’im: Dizinin odak noktaları arasında yer alan Raşel ile taksi şoförü Fıstık İsmet’in aşkı, ikinci kısımda da sekanslar boyunca uzayan bir hikayeydi.

Alışıldık, bilindik taksi şoförlerinin aksine sofistike zevkleri olan, Amerikalı kadınlarla flört eden, azınlık haklarına sahip çıkan, viski içerek Nazım Hikmet şiirleri okuyan İsmet, bu modernitesine karşın “baba travmaları” yüzünden dikiş tutturamadı.

Kulüpl İsmet Barış Arduç

Aşkına emek vermeyişiyle ve yaşadığı çalkantılarla Selvi Boylum Al Yazmalım’ın meşhur kamyon şoförü İlyas’ını çağrıştıran İsmet, bu dizinin Cemşit’i olan Mordo’ya tercih edilse de yine de olmadı.

İşin içine bir de Barış Arduç’un kötü oyunculuğu girince Raşel ile İsmet’in sahnelerinin pek de zevkli bir seyirlik olduğu söylenemezdi.

Kulüp

-Kim bu Kürşat?: Dizinin, Ruhi Sarı tarafından başarıyla canlandırılan derin devlet figürüne enteresan bir isim verilmişti: Kürşat.

Tarihte esir düşen yeğenini Türk kağanı yapmak için Çin Sarayı’na akın düzenleyen bir Türk kahramanı olarak geçen Kürşat, daha doğrusu “Kür Şad”, Hüseyin Nihal Atsız tarafından Bozkurtlar’ın Ölümü adlı kitapta da anlatılmıştı. Milliyetçi gelenekte çocuklara sıkça verilen Kürşat ismi, bu kez dizinin kötü adamına verilmişti.

 

Kulüp

 

-Yeşilçam ile benzerlikler Part 2: Blu TV’nin, Çağan Irmak imzalı dizisi Yeşilçam, Kulüp’ten önce ekrana gelmişti. İki dizinin arasındaki benzerliklere ilk yazımda değinmiştim.

İkinci kısımda da söz konusu paralellik sürdü. Kulüp’teki Kürşat ile Yeşilçam’da Semih’e dadadan derin devletçiler bayağı bir benziyor. Sanki iki senarist grubu beraber yazmışlar.

Kulüp

-Orhan’ın acı sonu: En başından beri büyük hayaller kuran, Kulüp fikrinin mimarı, iyi patron, iyi evlat Orhan’ın akıbeti ise fenaydı.

Annesiyle Rumca konuştuktan sonra “Orhan sen meğer benimmişsin,” diyen Kürşat’a genç patron, “İspatlayamazsın,” dese de Mevhibe’yi işaret edip duran kötü adamın sonu da yine anneden geldi.

 

Kulüp Orhan Metin Akdülger

 

Buna karşın Orhan annesini öldürüp cebindeki zehri içerek canına kıydı.  Böylece başından beri eğlence sektörüne atılım yaptırmak isteyen idealist bir karakter korkunç bir sonla cezalandırıldı.

Bu sahnelerde devleşen Metin Akdülger, Kulüp dizisinin ikinci kısmındaki unutulmaz sahnelere imza attı. Umarım ileriki günlerde yeni rollerde yeniden karşımızda olur.

Kulüp

-6-7 Eylül olayları: Dizinin son iki bölümüne ise 6-7 Eylül 1955 tarihinde yaşanan korkunç olaylar damga vurdu. Öncelikle bu sekanslar, sanat yönetimi, sinematografi açısından ve dramatik yönden çok başarılıydı.

Bu sekansın, gerçek fotoğraflarla beslenmesi de kesinlikle çok iyi fikirdi. Yağmalanmış, yakılmış, yıkılmış dükkanlar, caddede oluşan giysi ve eşya yığınları, ters çevrilmiş araçlarla bu sahneler, titiz bir çalışmanın eseriydi.

6-7 Eylül olayları

-Olaylardan burnu kanamadan çıkanlar: Buraya kadar iyi ama bir de madalyonun diğer yüzü var. Babasının kışkırtmasıyla dakikalarca sopalarla dövülen İsmet’in sadece kaşının üzerindeki küçük bir yarayla kurtulması çok enteresandı.

Böyle dayak yemiş bir kişinin bırakın ağzı, yüzü dağılmayı iç kanama geçirmeden, hastanelik olmadan kurtulmasına imkan yok. Dahası İsmet ölse daha inandırıcı olabilirdi.

Kulüp

-Bolca mantık hatası: Karnı burnunda Raşel’in bu korkunç olayların ortasında bir köşede düşüp kalmaması da bir başka mucizeydi. Hele anne kızın üst baş tertemiz, AVM’de gibi kollarına taktıkları küçücük çantalarıyla kavuşma anları çok tuhaftı.

Kulübün kapılarının Matilda, Raşel ve yardım isteyenlere açıldığı sahnede, saldırganların da içeriye dalmaması da ilgi çekiciydi. Yerlerdeki eşyaları bile toplamak için üşüşürken, bu kaos ortamında kimse içeri atlamadı.

 

Kulüp

 

-Finaldeki aile sofrası: Bu sahnelerin ardından gelen final sekansında ise Matilda, ağabeyi David ile ABD’ye gitmek istemedi. Açıkçası böyle bir tercih yapması için bayağı yürek yemesi lazım.

Ağabeyine, “Benim ailem burada,” dediği yemek sofrasında ise kendisi, kızı ve Tasula hariç gayrı müslim olan yoktu. Böyle bir siyasi iklimde bu gruplaşmanın oldukça romantik olduğu söylenebilir.

 

Kulüp

 

-Hepimiz sahiden kardeş miyiz?: Ülkede bilindiği gibi yıllardır bir kardeşlik mesajı verilir ama bu da sadece sözlerde kalır. Aslında herkes kendi kampına çekilmiş, pek de kardeş değildir.

Esasen dizinin finalindeki gibi bolca renkle dolu, herkesin kucaklandığı bir sofra keşke gerçek olabilse.  Eh, belki hayali bile güzel. Gönül tabii bu sahnede dizinin kamikazesi Orhan’ı da görmek isterdi.

Kulüp

-Daha iyi olabilir miydi?: Genel bir değerlendirme yapacak olursam, bu dizi yakın geçmişimizdeki kara bir sayfayı bir gece kulübünün kuruluş öyküsüyle birleştiren ilgi çekici bir yapım.

Her ne kadar savaş alanı gibi bir ortamdan burnu kanamadan çıkanlar, geçerken duyulan sırlar gibi tuhaflıklar olsa da senaryonun fena olmadığı söylenebilir.

Kulüp Selim Songür Salih Bademci

Dizinin 6-7 Eylül sahnelerindeki sinematografi, sanat yönetimi ve dramatik yoğunluk başarılı olsa da mantık hataları işi biraz bozmuş.

Karakter dönüşümleri pek fazla olmasa da özellikle Çelebi’nin yaşadığı gelişim ilgiyle izlemeye değerdi. Bu gibi başka dönüşümler izlemek güzel olabilirdi.

Kulüp

Özellikle ilk kısımda şarkılar ve sahne şovlarıyla zenginleştirilen dizide Barış Arduç dışındaki tüm oyuncuların performansları yardımcı oyuncu kadrosu dahil olmak üzere başarılıydı.

Peki bundan iyisi olabilir miydi? Sözünü ettiğim aksaklıklar giderilse daha pürüzsüz bir yapım ortaya çıkabilirdi. Ama sadece tarihimizden kara bir sayfayı başarıyla işlemiş bir dizi olmasından dolayı bile seyredilmeye değer.

Kulüp Matilda Gökçe Bahadır

5 Yorumlar: "Kulüp: Olmasaydı sonumuz böyle"

  • comment-avatar
    ahmet necip 14 Ocak 2022 (21:35)

    o zamanlar filitreli sigara yok,digital duvar saati yok,(dizinin ilk bolumunde),

  • comment-avatar
    Özden 14 Ocak 2022 (23:34)

    Bi de propslara özen gösterilseydi. Dev dalgaları aşıp bir karış suda boğulmasalardı. Jaluzi, çiçek, pasta, çikolata, sigara, neonlar, hediye paketi vb, yeni türkçe kelimeler ( ertalendi afişi) gibi… gıcır arabalar gibi.. bütün emeği geçenlerin ellerine sağlık.

  • comment-avatar
    Nükhet taşman 15 Ocak 2022 (17:36)

    Önemli olan konuyu ele alma cesaretleri, tam da faşizmin göbeğindeyken bizler, gerisi teferruat

  • comment-avatar
    Serpil Alp 15 Ocak 2022 (19:07)

    Hayranlıkla izledim.Fırat Tanış İtalyan Al Paçino’ yu anımsattı, pek sevmediğim Gökçe Bahadır hayran oldum

  • comment-avatar
    Sona Küçükyan 18 Ocak 2022 (15:42)

    Tarihin çirkin ve sessize alınmış sayfalarının siyasette değilse de en azından sanatta işlenmesi, mağduriyetlere bir nefes alanı açar. Bu açıdan tüm pürüzlere rağmen yapımcıları gösterebildikleri kadar cesaretlerinden dolayı kutlamakla kalmayıp teşekkür ediyorum.

Yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.