Burcu B. Bilgin
Komedi filmleri furyasının işgali altındaki sinemamız başarılı bir dram filmi çıkarır umudunu taşıdığımdan sağlam bir kadro ve ilgi çekici bir öyküye sahip görünen Martıların Efendisi filmini merakla bekliyordum.
Gösterime girdiğinin hemen ertesi günü izleme fırsatını bulduğum yapım, Kaybedenler Kulübü filminin ikincisi için de yönetmen koltuğuna oturan Mehmet Ada Öztekin’in imzasını taşıyor.
Başrolünü Mehmet Günsür’ün üstlendiği Martıların Efendisi’nde Bige Önal, Timuçin Esen, Nejat İşler, Barış Yıldız, Hakan Kurtaş, Ezgi Coşkun ve Mehmet Esen rol alıyor.
Film, İstanbul/Tuzla’da deniz kıyısındaki bir evde, iki yardımcısıyla dış dünyadan kopuk, hayal aleminde yaşayan bir adamın (Mehmet Günsür) günün birinde istemediği biriyle evlendirildiği için kendini denize atarak intihar etmek isteyen güzel bir kızı (Bige Önal) denizden kurtarmasını, ancak bununla beraber hayatının hiç beklenmedik biçimde değişmesini konu alıyor.
Kendi belirlediği bir misyon çerçevesinde hayatını ”özgür ülke” adını verdiği bir ütopyaya kavuşmaya adayan ”Martıların Efendisi”, hayalinde ”Rüya” adını verdiği kızı bulduğunu sanınca macera başlıyor.
Asıl sürprizler, öykünün bundan sonraki kısımlarında saklı olduğu için filmin devamında gelişen olaylara dair ipucu vermek istemiyorum.
Martıların Efendisi aslında ”sağlam bir fikre” dayanıyor. Senarist Meriç Demiray, bulduğu bu iyi fikri senaryolaştırırken ise kopuk kopuk bir anlatıma gitmiş. Özellikle ilk yarıda öykü kendini toplayamazken, ikinci yarıda hareketleniyor.
Ancak Kuzey Güney, Bodrum Masalı gibi dizilerin de yönetmeni olan Öztekin, dizi alışkanlığıyla süreyi uzun tuttuğundan bir dizinin bölümleri gibi bir noktadan sonra neredeyse aynı sahneleri izliyoruz.
Filmin alt metinsel olarak minik ilhamlar aldığı da dikkati çekiyor. Martıların Efendisi’nin yanında çalışan Suphi (Barış Yıldız), ile ilişkisi, özellikle oklarla şehrin yolunu tuttuğu sahnede Don Kişot/Sancho Panza anımsatması yapıyor.
Rüya ile hayata geçirdiği bazı ilginç hayali misyonlar da akla Don Kişot’u getiriyor.
Filmin, türünün çok iyi örneklerinden olan, Engin Akyürek’in başarılı oyunculuğuyla da taçlanan Bi Küçük Eylül Meselesi’ne benzediği de gözden kaçmıyor.
Günün birinde çıkagelen kızla kahramanımızın içine kapanık hayatının değişmesi, deniz kıyısında, masalsı bir evde geçen öykü, kendi dünyasında yaşayan ve ruhsal sorunları olan bir adamla beraber iki öykü oldukça paralel gidiyor.
Ancak Bi Küçük Eylül Meselesi’nde gördüğümüz büyüleyici atmosfer, çekilen mekanların da çok müsait olmasına karşın burada yakalanamamış.
Tuzla sahilinin güzelliği ve mekan olarak seçilen evin de çok uygun olmasına karşın görüntü yönetimi oldukça zayıf kalmışb Yönetmenin de buna katkı sağlayamamasıyla Martıların Efendisi’nin hayali dünyası izleyiciye iyi yansıyamıyor. Ama Toygar Işıklı’nın film müziğini çok beğendim.
Bunlara rağmen film izlenebilirlik vaat ediyorsa bunda rolünü adeta bir eldiven gibi üzerine geçirerek adeta yaşayan Mehmet Günsür’e borçlu.
Diğer karakterlere gelince Suphi rolündeki Barış Yıldız, ”modern Sancho Panza” olarak bazı sahnelerde gerçekten başarılı. Yine Hakan Kurtaş filmin iyilerinden.
Rüya/Birgül rolündeki Bige Önal, Günsür’e eşlik etmekte oldukça zayıf kalırken, Engin Akyürek/Farah Zeynep Abdullah arasındaki uyumu ikilinin arasında pek de göremiyoruz. Yine ilginç bir şekilde Önal’ın kimyası Hakan Kurtaş ile de tutmuyor.
Kısa rollerde karşımıza çıkan Nejat İşler ve Timuçin Esen rollerinin hakkını verse de karakter derinliğine inilmediği için havada kalıyor. Mesela Günsür’ün tekrar eden sahneleri yerine İşler’in canlandırdığı kahveci Cafer’i biraz daha tanıyabilirdik.
Ancak taksici rolünde sadece birkaç dakika görünen Aras Bulut İynemli’nin zihinde kalan performansına dikkat kesilin derim.
Netice olarak Martıların Efendisi senaristinin zihninde belirlediği hikayeyi senaryosuna yediremediği, alt metin açısından zengin olmasına karşın bunları da çok iyi işleyemediği, görüntü yönetimi açısından zayıf kalan bir film. Ancak buna karşın sadece Mehmet Günsür’ün üstün performansı ve rolüne verdiği emek açısından dahi izlenmeyi hak ediyor.
Yorum Yapılmamış: "Martıların ''kanadı kırık'' Efendisi"