Burcu B. Bilgin
(Mr.Robot 2. sezon 1. bölümünü izlemiş olanlar okumalıdır)
Televizyon ekranlarının Game of Thrones ve Sherlock’tan sonra belki de en çok beklenen dizisi olan Mr. Robot nihayet aramıza döndü. Sezon, toplum üzerindeki otoriteye, sosyal medyaya ve onun aracılığıyla insanların maskeler takmasına, modern toplumun ferdi esir almasına göndermelerde bulunan ilk bölümle başladı.
Bu bölümde, Elliot’ın korkularının başlangıcını çocukluğuna flash back yaparak gördük. Anne ve babası, beyin travması geçiren Elliot’ın tedavi masrafları konusunda tartışırken, doktor, Elliot’a bakarak traji-komik bir şekilde, ”Merak etme Elliot önünde uzun ve sağlıklı bir hayat olacak” dedi. O sırada ne doktoru, ne de ailesinin kavgasını duyan Elliot’ın kafasının içindeki seslerin o zamanlara dayandığını da gördük.
-Sert anne figürü
Artık yeni bir yaşamı olan Elliot, annesinin evinde kalmaya karar verirken, annesi ise oğluna karşı sert ve katı. Psikologla terapisinde, ”Neden özellikle annen?” sorusuna, ””O tanıdığım en sert insan” yanıtını veren Elliot, baskıcı anne metaforuyla toplumdaki otorite figürüne vurgu yaptı.
Çocukluk travmasının sorumlusu annesine teslim olan Elliot, ”Tanımadığın şeytandansa tanıdığın şeytan daha iyidir değil mi?” diyerek yaptıklarının sorumluluğunu taşıyarak kendini cezalandırdığını gözler önüne serdi. Terapistin, ”Eski hayatını özlemiyor musun?” sorusuna da ”Özlesem de o hayatta kendime güvenemem” diyen Elliot’ın yeni yaşamında kendi deyimiyle ”onu baştan çıkaracak” bilgisayar ve internet bağlantısı yok.
Yeni bir hayat kurma ve ikinci kişiliğiyle mücadele etme arzusundaki Elliot ise her gün aynı şeyleri yaparak bu sorunların üstesinden gelme çabasında. ”Bugün de aynı dün gibi başladı. Ve ondan önceki gün de… Ve ondan önceki gün de… Geçen ayki her gün gibi. Bir döngü, kusursuz bir şekilde inşa ettiğim bir döngü” diyen Elliot, aynılıkla huzuru bulma çabasında. Bölüm boyunca ABD Başkanı Obama da sık sık ekrana gelerek Fsociety’nin ekonomiye indirdiği darbeyi anlatıyor. Obama aracılığıyla değişime karşı otorite figürünün ön plana çıkarıldığı bu sahnelerde Elliot’ın katı annesi de otoritenin bir başka simgesi.
Her güne kafeteryada arkadaşı Leon ile başlayan ve neredeyse tüm öğünlerde onunla yemek yiyen Elliot, iç sesiyle neredeyse hiç cevap vermediği arkadaşıyla bir arada olma sebebini de, ”Cevap vermem gerekmiyor. Sadece dinliyorum” diye özetledi.
Her gün aynı saatte aynı şeyleri yapan Elliot’ın aktiviteleri arasında basketbol maçı izlemek de var. Aslında spor izlemeye meraklı insanları da tuhaf bulduğunu da itiraf eden kapüşonlu kahramanımız, ”İnsanların sporu neden bu kadar sevdiğini anlayamıyorum. En tuhaf şeyler onların duygularını harekete geçiriyor” diyerek sporun bireyler üzerindeki ”uyuşturucu etkisini” de özetledi bir bakıma…
Kilise toplantılarına dahi giden Elliot’ın yeni yaşamında kendi deyimiyle ”onu baştan çıkaracak” bilgisayar ve internet bağlantısı da yok. ”Benim için geriye kalan tek şey günün döngüsünü sonlandıracak sıradan analog bir uyku. Böyle yaşanmayacağını düşünüyor olabilirsiniz. Ama neden olmasın ki? Hiç düşünmek zorunda olmadan her gün aynı görevleri tekrarlamak. Herkesin yaptığı bu değil mi?” Rahat olan bu değil mi? Aynılık”… İşte size her günü aynı yaşayan modern toplum insanına bir tokat daha…
Elliot’ın babasının hayalini yeniden görmeye başladığına da tanık olduğumuz sekansta ise Elliot, babasının kimliğinde eskisi gibi bir şeyler yapmaya yönlendiren ikinci kişiliğiyle savaşmak için ısrarla günlüğüne notlar tutuyor. Suç ortağı Tyrell’in yerini ise sadece babası (Christian Slater), yani Elliot’ın ikinci kişiliği biliyor. Kafasına silah dayayan babası onu sık sık kafasından vuruyor. Ama Elliot’ın acıları ve sıkıntıları bir türlü ölmüyor.
-Gün ışığını ancak öyle görebiliriz-
Ev sistemi aracılığıyla bütün yaşamını programladığını zanneden bir kadının, bütün sistemi bozulmasıyla sık sık alarmın çalışması, klimanın çok düşük derecede çalışması, elektriklerin kapanması, televizyonun ve müzik sisteminin sık sık devreye girmesi gibi hayatını kabusa çeviren ”modern yaşamla” savaştığı sahne de çok vurucu.
İnsanın hayatını kolaylaştırmak adına aslında ne kadar zorlaştırdığını gördüğümüz sahnede galiba birçoklarımız, ”İyi ki evimde böyle bir sistem bulunmuyor” demiştir. Ben dedim açıkçası.
Eski patronu Gideon’ın e-mail hesabına giren hackerı bulması için Elliot’tan yardım istemeye geldiği sahnede ise babasının kimliğinde Elliot ile vicdanı konuşuyor. Bu sahnede babası onu yine başından vuruyor. Elliot’ın kendi kendine konuşması ve tutarsız davranışları karşısında şok olan Gideon ise izlenmeye değer.
Babasından kurtulmak için kendini günlük rutine boğan, günlüğüne yazan Elliot’ın, ”O gittiğinde gerçek ben olacağım. Ama bu maskeyi nasıl çıkarırsın? Eğer o maske bir parçamsa artık” sözleriyle sergilediği çaresizlik iç burkan cinsten. İşte bu sahnede bölümün özeti geliyor. Sosyal medya aracılığıyla ikinci kimliğe bürünen insanlara ”maske” metaforuyla vurgu yapan Elliot, selfie çeken bir grup coşkulu insanın görüntüleri üzerinden akan konuşmasında, ”Direnmeye devam ediyoruz. Maskesini çıkardığımız dünya gibi gerçek kimliklerimizi yeniden bulacağız. Belki kötü niyetli Facebook arkadaş isteklerinin, Vine fenomenlerinin temizlendiği gün ışığı görebiliriz” sözleriyle artık günümüz insanını tehdit eden sosyal medyayı çok iyi biçimde anlattı. Sosyal medyanın insanların maskesi olduğunun, eğer bu maskeyi çıkarabilirlerse o zaman gerçek ışığı görebileceklerinin altını çizdi.
Elliot’ın kızkardeşi Darlene’in bir grup insanla beraber hala Elliot ile başlattıkları dünyayı kurtarma hareketini sürdürdüğünü de gördük. Darlene, yerlerini belli edecek şekilde selfie çekip cep telefonu kullanan dava arkadaşının telefonunu kırarak bir önceki sahnenin adeta devamını getirdi ve modern çağın en zehirli aletini paramparça etti.
Dizinin son sekansında ise ev sistemi bozulan kadının, tüm sistemi hacklenen bir bankanın hukuk müşaviri olduğunu gördük. Hackerlar 5.9 milyon dolar karşılığında sistemlerini geri alabileceklerini banka yetkililerine bir mesajla iletti ve macera yeniden başladı.
Yorum Yapılmamış: "Mr.Robot: Kahrolsun sosyal medya"