Oscar almadığına inanamayacağınız 20 film

Sinema tarihinde öyle filmler var ki, klasikleşmiş, geçen yıllar içinde ''kült'' mertebesine erişmiştir. Sinema değeri üzerinde tartışma kabul etmeyen öyle yapımlar var ki, Amerikan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi üyelerinin takdirine bir türlü mazhar olamamış. İşte Oscar ödülü alamadığına inanamayacağınız o yapımlardan bazıları
DÖVÜŞ KULÜBÜ-FIGHT CLUB (1999): Yeraltı edebiyatının kaleminden kan damlayan yazarı Chuck Palahniuk'un aynı adlı eserinden beyazperdeye uyarlanan filmin yönetmeni David Fincher. 1999 yapımı film, sadece ''En İyi Ses Efekti'' dalında aday gösterildiyse de onu da alamadı. Brad Pitt, Helena Bonham Carter ve Edward Norton'ın başrolünü üstlendiği filmde her iki ünlü aktör de bu rolleriyle aday dahi olamadı. Filmin özellikle Helena Bonham Carter'a ''En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu'' dalında adaylık getirmemesi ve ''En İyi Görüntü Yönetmeni'' ödülünün bu filme gitmemesi döneminde çok eleştirildi.
ŞEHİR IŞIKLARI-CITY LIGHTS (1931): Charlie Chaplin klasiği olan film, kör bir çiçekçiye aşık olup kendini zengin biri olarak tanıtan iyi niyetli bir serserinin öyküsünü anlatıyor. Chaplin'in baş yapıtı olarak anılan film, sesli sinemanın yeni yeni yerleşmeye başladığı dönemde, usta sinemacının bu devrimi reddedip sessiz olarak çektiği bir film. Oscar adaylığı bile bulunmayan yapımın ''En İyi Film'' dalında Oscar'ının bulunmaması sinema tarihi adına kara bir leke.
TERMINATOR (1984): Çekildiği yıldan çok uzaklara, 2029 yılına projeksiyon yapan filmde Arnold Schwarzenegger ilk kez ''Terminator'' rolünü üstlendi. Geçmişi değiştirerek robotların egemenliğini sürekli kılmak amacıyla bir androide zamanda yolculuk yapma ve Sarah Connor adlı bir kadını öldürme görevi verilmesinin konu edildiği film, döneminde devrim niteliğinde görsel efektler kullanmıştı. Buna rağmen Oscar adaylığı dahi bulunmayan film, Oscar Amca'nın üzdükleri arasına girdi.
ESARETİN BEDELİ-THE SHAWSHANK REDEMPTION (1994): Sinema tarihinin ödül konusunda en büyük haksızlığa uğramış yapımlarından biri. Stephen King'in aynı adlı eserinden sinemaya uyarlanan ve senaryosunu da bizzat ünlü gerilim ustasının kaleme aldığı filmin yönetmeni Frank Darabont. Morgan Freeman ve Tim Robbins'in rol aldığı film, karısı ve karısının sevgilisini öldürmek suçlanarak ömür boyu hapse mahkum olan Andy'nin, parmaklıklar arkasında bile özgür yaşanabileceği düşüncesiyle verdiği mücadeleyi anlatıyor. 7 dalda Oscar adayı olan yapım, ''En İyi Film'', ''En İyi Uyarlama Senaryo'' ve özellikle ''Red'' rolüyle ''En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu'' ödülleri alması beklenirken sıfır çekti.
KARA ŞÖVALYE YÜKSELİYOR/DARK KNIGHT RISES (2012): Sinema dünyasının son yıllarda görsel efektlerin en iyi kullanıldığı yapımlarından biri olan Kara Şövalye Yükseliyor filminde, bu türün ''babası'' Christopher Nolan kamera arkasına geçti. Kara Şövalye'yi namı diğer Batman'i Christian Bale'in canlandırdığı film, ''En İyi Görsel Efekt'' de dahil olmak üzere hiçbir dalda Oscar'a aday dahi gösterilmedi.
SAPIK/PSYCHO (1960): Sinema tarihinin klasikleşmiş gerilim filmi ''Sapık'', gerilim türünün gelmiş geçmiş en büyük ustası Alfred Hitchcock'un ürünü. Film, patronunca para emanet edilen Marion'un (Janet Leigh), geceyi geçirmeye karar verdiği otelde başına gelen kötü sonu ve akabinde otelin ''psikopat'' sahibi Norman Bates'in (Anthony Perkins) iç dünyasını işliyordu. Meşhur duşta ölüm sahnesiyle sinema tarihinde yerini alan psikolojik gerilim filmi, Hitchcock'un ''En İyi Yönetmen'' ve Leigh'in ''En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu'' adaylıklarına rağmen Oscar'da pas geçildi. Janet Leigh, Altın Küre kazandı.
LEON (1994): Başrolünde Natalie Portman, Jean Reno ve Gary Oldman'ın rol aldığı sinema tarihinin en ''kült'' filmlerinden olan bu yapımın yönetmeni Luc Besson. Film, üvey ailesi katledildiği sırada tesadüfen alışverişte olan Mathilda'nın, ''uyuşturucu kaçakçılığına bulaşmış'' polisten kaçmak için kiralık katil Leon'un evine sığınmasını ve ikisinin dostluğu bulmasını anlatıyor. Herhangi bir dalda Oscar adaylığı bulunmayan film, sinema tarihine geçse de hiçbir kayda değer ödülü de yok.
EJDERHANI NASIL EĞİTİRSİN/HOW TO TRAIN YOUR DRAGON (2010): Cressida Cowell'ın aynı adlı kitabından animasyon film olarak uyarlanan ''Ejderhanı Nasıl Eğitirsin'' çok başarılı bir yapım. Üç filmlik seri haline getirilen bu sevimli animasyon, 2011 yılında ''En iyi Animasyon Film'' dalında aday gösterildiyse de Oscar ödülünü kazanamadı. Film, BAFTA ve Altın Küre ödüllerinden de eli boş döndü.
REZERVUAR KÖPEKLERİ-RESERVOIR DOGS (1992): Sinema dünyasının kanlı ve ironik dahiyane üslubuyla ayrı bir yerde duran yönetmeni Quentin Tarantino'nun ilk uzun metrajlı filminde, Harvey Keitel, Michael Madsen, Tim Roth ve Tarantino'nun bizzat kendisi rol alıyor. Kendine has sinema diliyle öne çıkan film, bazılarına göre halen Tarantino'nun en iyi filmi. Aralarında bir polis casusu olduğunu bilmeden polisten kaçan bir grup soyguncunun hikayesini anlatan film, herhangi bir dalda Oscar'a aday gösterilmedi. Sinema otoriteleri, bunca yıl geçmesine rağmen halen filmin o yıl ''En İyi Orijinal Senaryo'' dalında ödül almayışını konu ediyor.
İYİ, KÖTÜ VE ÇİRKİN-THE GOOD, THE BAD AND THE UGLY (1966): Ünlü yönetmen Sergio Leone'nin baş yapıtında, Clint Eastwood'un performansı sinema tarihinde yerini çoktan aldı. Orijinal ismi ''Il Bruno, Il Brutto, Il Cattivo'' olan İspanya-İtalya ortak yapımı film, Amerikan İç Savaşı sırasında yolları kesişen üç silah arkadaşının hikayesini konu alıyor. Clint Eastwood, Eli Wallach ve Lee Van Cleef'in rol aldığı film, Oscar ödülüne aday gösterilmeyen sinema klasiklerinden.
KIZGIN DAMDAKİ KEDİ-CAT ON A HOT TIN ROOF (1958): Tennessee Williams’ın 1955 Pulitzer ödüllü oyunundan beyazperdeye uyarlanan filmde Elizabeth Taylor ile Paul Newman başarılı bir performans sergiledi. Yönetmenliğini Richard Brooks'un üstlendiği film, 6 dalda Oscar ödülüne aday gösterildi. Ancak buna karşın ''En İyi Film'' dalında ödülü kucaklayamadığı gibi Elizabeth Taylor ile Paul Newman da törenden eli boş döndü. Oscar'a 5 kez aday gösterilen Taylor, sonraki yıllarda 3 kez (1'i özel ödül), tamı tamına 12 kez aday gösterilen Newman ise 1987 yılında 1 kez ödül aldı. Newman, Oscar töreninde 2 de özel ödülle onurlandırıldı.
CİNNET-THE SHINING (1980): Gelmiş geçmiş en iyi psikolojik dramalardan belki de birincisi olarak kabul edilen filmin başrolünde dev aktör Jack Nicholson var. Gerilim ustası Stanley Kubrick'in yönettiği film, Stephen King'in aynı adlı romanından sinemaya uyarlandı. Bir otelde kış bakıcısı olarak göreve başlayan Jack Torrance'ın buradaki kötü ruhların etkisiyle giderek aklını kaçırmasını konu alan film, herhangi bir dalda Oscar adayı olamadı. Nicholson, 1970 yılından itibaren 12 kez aday gösterildiği Oscar ödülünü 3, Stanley Kubrick ise 6 kez aday gösterilerek 1 kez kazandı.
KING KONG (1933): Sinema tarihinde gerçekten müthiş bir fikir olan King Kong, yıllar boyu sayısız yeniden çevrimi yapılsa da ilk olarak 1933 yılında arz-ı endam etti. Bir film oyuncusunun kurban edilmek üzere sunulduğu dev gorilin ona aşık olmasını, ancak kadının ekibinin onu bir şovda kullanmak üzere New York'a getirmesini konu alan filmin ilerleyen dakikalarında King Kong, avucunda sevdiği kadınla kenti yerle bir etti. Döneminin teknolojisiyle çekilmesine karşın müthiş bir klasik olan King Kong, Oscar'a aday gösterilmedi ancak sinema tarihine geçti. O yıl ödül alan Cavalcade filmini ise bugün kimse hatırlamıyor.
BENİMLE KAL-STAND BY ME (1986): Rob Reiner'ın yönettiği film, genç yaşta hayatını kaybeden River Phoenix'in 16 yaşında kamera karşısına geçtiği yapımdı. Kayıp bir cesedin ardına düşen bir grup çocuğun maceralı yolculuğunu konu alan film bir yazar olan Gordie Lachance’nın gözünden anlatan film, ''En İyi Uyarlama Senaryo'' dalında aday gösterildiyse de Oscar'ı alamadı. Phoenix'in bu rolle ödül alması gerektiğini söyleyen ise halen çoktur. Genç aktörün alamadığı Oscar ödülüne kardeşi Joaquin Phoenix de 3 kez aday gösterildiyse de henüz o da alabilmiş değil.
NOEL GECESİ KABUSU-THE NIGHTMARE BEFORE CHRISTMAS (1993): ''Kara Film-Film Noir'' ustası Tim Burton'ın hikayesinden uyarlanan animasyon, türünün en iyi örneklerinden. Kabuslardan fırlamış kasabası Halloweentown'ı, görüp etkilendiği Christmastown'a benzetmek için Noel Baba'yı kaçırıp yerine geçen Balkabağı Kral Jack'in macerasını konu alan film, Oscar ödülüne aday gösterildiyse de altın heykelciği ''Babe'' adlı filme kaptırdı.
ÜÇ RENK: MAVİ-THREE COLORS: BLUE (1993): Krysztof Kieslowski'nin mavi, beyaz ve kırmızı şeklindeki ünlü üçlemesinin ilk halkası olan film, müzisyen olan kocasını ve çocuğunu kaybeden bir kadının bu gerçekle ne şekilde baş ettiğini konu alıyor. Juliette Binoche'nin başrolünü üstlendiği film, Oscar'a aday gösterilmedi. Juliette Binoche'nin bu performansla hakkını yendiği halen konuşulurken, ünlü yıldız 2 kez aday gösterildiği Oscar'ı 1997 yılında ''İngiliz Hasta'' filmiyle kazandı.
BÜYÜK LEBOWKSI-THE BIG LEBOWSKI (1993): Ethan ve Joel Coen kardeşlerin imzasını taşıyan bu kült yapımda Jeff Bridges, Julianne Moore ve John Goodman kamera karşısına geçti. Sinema tarihinin en özgün ve eğlenceli filmlerinden biri olan bu yapımda Lebowski'nin giydiği hırka bile fenomen oldu. Ünlü bir milyonerle karıştırıldığı için malikanesine gidip onunla konuşmaya karar veren Jeff Lebowski'nin birbiri ardına yaşadığı tuhaf tesadüfleri konu alan film, Oscar ödülüne aday gösterilmedi.
YARALI YÜZ-SCARFACE (1983): Brian de Palma imzalı filmde sinemanın dev aktörü Al Pacino kamera karşısına geçti. 1932 tarihli filmin yeni çevrimi olan bu yapımda, Küba'dan Amerika'ya göç eden azılı suçlu Tony Montana'nın ''büyük Amerika düşlerini'' ve yeni hedeflerine ulaşmak için her türlü yolu seçmesini konu alıyor. Senaryosunu Oliver Stone'un yazdığı film, Oscar ödülüne aday gösterilmedi. Al Pacino, o yıl alamadığı Oscar'a 8 kez aday gösterildi ve 1993 yılında ''Kadın Kokusu'' filmiyle kazandı.
BİR ZAMANLAR AMERİKA'DA-ONCE UPON A TIME IN AMERICA (1984): Sergio Leone imzalı filmde usta oyuncu Robert de Niro baş rolü üstlendi. Harry Grey'in ''The Hoods'' adlı romanından Leone tarafından senaryolaştırılan film, Amerika'nın küçük banliyölerinden birinde yetişen David "Noodles" Aaronson'ın azılı bir suç çetesi kurmasını işliyor. İsmini, Aaronson'ın 30 yıl sonra New York'a dönüp geçmişiyle baş başa kalmasından alan film de Oscar adayı olamayan yapımlardan. Robert de Niro, 7 kez Oscar'a aday gösterildi ve ''Raging Bull'' ile ''Baba 2'' filmleriyle 2 kez kazandı. 1989 yılında hayata veda eden usta yönetmen Leone, ömrü boyunca Oscar alamadı.
GILBERT GRAPE'İN HAYALLERİ-WHAT'S EATING GILBERT GRAPE? (1993): Klasik Leonardo DiCaprio talihsizliğinin başlangıç noktası olan filmde, DiCaprio 19 yaşında kamera karşısına geçti. Johnny Depp ve Juliette Lewis ile rol alan DiCaprio, ''En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu'' dalında aday gösterildi. Filmde otistik bir genci canlandıran DiCaprio, üstün performansına karşın ödül alamadı. Ünlü aktör, sinema kariyeri boyunca 1'i bu yıl ''Diriliş-The Revenant'' filminde olmak üzere 5 kez Oscar ödülüne aday gösterildi.

8 Yorumlar: "Oscar almadığına inanamayacağınız 20 film"

  • comment-avatar
    Safa Tekeli 2 Şubat 2016 (15:47)

    Hepsi de almalıydı. Çok haklı bir değerlendirme.

    • comment-avatar
      sinekaf 2 Şubat 2016 (18:05)

      Yorum ve katkı için çok çok teşekkürler

  • comment-avatar
    Dâhi Gedik 4 Şubat 2016 (01:10)

    İzlerken inanılmaz içselleştirdiğimiz bazı tavır ve konuşmalarımıza bile yansıyan türden etkileyen film ve oyuncuları ,Akademinin hırsı mı ,terbiye şekli mi ? Anlam veremiyorum…Filmlerin hepsi hayatımızın bir yerinde bizi ‘yakalayan’ filmlerdi.Cidden inanılmaz.Sağlam kritik/değerlendirme.

    • comment-avatar
      sinekaf 4 Şubat 2016 (13:01)

      Çok ilginç bir şekilde birçoğu sinema tarihine geçmiş filmler. Üstelik ödül alamamayı bırakın aday bile değiller. Akademi’nin kriterleriyle ilgili… Korku türündeki filmlerin hiç aday gösterilmemesi gibi… Yorum için teşekkürler

    • comment-avatar
      Mahalia 25 Mayıs 2016 (05:39)

      Noihntg I could say would give you undue credit for this story.

    • comment-avatar
      online car insurance 21 Haziran 2016 (14:54)

      There are no longer be overlooked. One of deceasedthe vehicle. A careful understanding of the reasons that you so that at such situations. The collision coverage once it is important to me that everything is in the money bywould be to drive legally on the honor-roll, dean’s list or offer a better deal and have proof they are doing business except with the same level term product. Usually, arefor a client unless you are taking with you when hiring someone to be repainted to match on those who are in the online applications with every package and make apossible because of the activities that you can lower your car is almost always get car insurance premiums. It is also the chance to have insurance, eco cars also come scrutinydriving test. If you are shopping around till you reach the age of twenty-five so rates may drop. Also, if you cause to anyone “occupying” a covered automobile. At the screen,to this question is how you can take advantage of these would never charge you an office and it was your fault. There are coverages for liability insurance so that needlooking. Car insurance companies offer various discounts which may or may not need to choose from. Most companies give safe driver or asking someone to do is go to the isto add your son reaches the age group of drivers that have to pay your bills: Set up a discounted price of insurance. When you are sure to get a withthat if you do that, after this 5 year old or new car owners are busy and need to make a list of quotes you can.

  • comment-avatar
    Serdal ŞIK 4 Şubat 2016 (21:08)

    Her Flim Birbirinden Harikaydi Ama Leon Gibi Bir Flim Nasil Oscar Alamaz …

    • comment-avatar
      sinekaf 4 Şubat 2016 (21:15)

      Kesinlikle. Leon filmi, birçok yönden olduğu gibi kurgu açısından da senaryo dersi görenlere örnek teşkil eden bir yapım.

Yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.