Burcu B. Bilgin
(Sherlock 4. sezon 2. bölümü izlemiş olanlar okumalıdır)
Sherlock izleyicisi, sürprizlerle dolu baş kahramanlarının kapalı kutu olmayı sevdiğini ve ”ondan bile beklenmeyecek” şeyleri gayet soğukkanlılıkla yapabildiğini bilse de son bölümde Sherlock kendini de aştı.
Sherlock, 4. sezona yürekleri burkan bir bölümle başlamış ve Watson’ın eşi Mary, Sherlock’un hayatını kurtarmak isterken ölmüştü. Bunun ardından müthiş twistlerle dolu ”The Lying Detective/Yalan Söyleyen Dedektif” adlı 2. bölüm geldi. Birkaç sezondur izlediğim en iyi bölümlerden biri olan ”The Lying Detective”, 1.5 saat boyunca konuyu alıp beklenmedik noktalara sürükledi. Peki Sherlock ve Watson’ın kaderini değiştiren bu bölümde neler anlatıldı ve gelişmeler beraberinde neleri getirecek?
1- Sherlock’un garip ziyaretçisi: İlk bölümde en yakın dostu Watson ile ilişkisi kopma noktasına gelen Sherlock, bu bölümde karşımıza eski kötü alışkanlığı olan uyuşturucuya yeniden başlamış, hatta evinin mutfağını Breaking Bad’in Walter White’ı gibi adeta bir meth laboratuvarına dönüştürmüş olarak çıktı.
Kafasının en dumanlı olduğu günlerden birinde de beklenmedik bir ziyaretçi çaldı Sherlock’un kapısını… İnsanların hafızalarındakileri silmeye yarayan özel bir maddeyle tehlikeli deneyler yapan, hatta onları öldürmeyi seçen Culverton Smith adlı son derecede tehlikeli bir adamın kızı olduğunu söyleyen Faith, Sherlock’un dikkatini bu kişinin üzerine çekti.
Daha önce Wayward Pines dizisinde de çılgın ve garip deneyler yapan benzer bir karakteri canlandıran Toby Jones, üstün performansıyla bu bölümün yıldızıydı.
2-Ziyaretçi nereye gitti?: Sherlock ile kısa bir gezintiye çıkan bu meçhul ziyaretçi, ona babasının tehlikeli deneylerinden söz etti. Babasının mutlaka durdurulması gerektiğini söyleyen Faith, Sherlock’a da, ”Beni şaşırttın. Beklediğimden daha iyisin” diyerek büsbütün kafasını karıştırdı.
Uyuşturucunun etkisinde olan Sherlock, arkasına döndüğünde Faith’i göremedi. Bankta otururken bıraktığı Faith’in gerçekten olup olmadığı konusunda tereddüte düşen Sherlock iyice dağıldı.
3-Watson ve Mary’nin hayaleti: Mary’nin ölümünün acısını üzerinden atamayan Watson, Sherlock’u görmek istemezken, hem Mycroft, hem de Mrs. Hudson’ın çabalarıyla kendini yine bir dönem onunla beraber oturduğu Baker Caddesi 221B’de buldu.
Eşi Mary’nin hayaleti de sürekli Watson ile konuşurken, ona ”iç ses” gibi ne yapması gerektiğini söylüyordu. Nitekim onu Sherlock ile buluşmaya ikna eden de bu oldu.
4-Yine bir Moriarty vakası: İlk sezonlarda mücadele ettiği, hatta ölümüyle bile rahat nefes alamadığı Moriarty’den sonra yine tehlikeli bir adam olan Culverton Smith ile karşı karşıya gelen Sherlock, onu Watson ile beraber kahvaltılık gevrek reklamı için kamera karşısına geçtiği mekanda ziyaret etti.
Bu sırada Smith’in telefonunu alan Sherlock, ona telefondan mesaj gönderdiğini söylese de adam bunu son derecede soğukkanlılıkla karşıladı.
Culverton ile Sherlock-Watson ikilisinin bir sonraki randevusu hastanede oldu. Bir grup çocuğun da bulunduğu ortamda garip konuşmalar yapan Culverton, Sherlock ile Watson’ı da tuzağına çekti.
5-Watson, Sherlock’u dövüyor: Culverton Smith’in seri katil olduğuna inanan ve bunu ispatlamaya çalışan Sherlock, umutsuzca bunu ispatlamaya çalıştı. Hastanede büyük hisse sahibi olan Culverton, ikiliyi çeşitli oyunlarla morga getirdi. O sırada Culverton’ın kendisine neşterle saldırdığını iddia eden Sherlock’un zihni iyice bulandı.
Ancak ilginç şekilde neşter aslında Sherlock’un elindeydi. Smith’i öldürmeye yeltendiği sırada Watson araya girdi. Sherlock’a zaten öfkeli olan Watson, onu yumruk ve tekmelerle döverek müthiş şekilde hırpaladı. Aciz durumdaki Sherlock ona hiç karşılık vermedi ve sonunda kendinden geçti.
6-Mycroft neyin peşinde?: Sherlock’un her zaman kafasında ilginç planlar olan ağabeyi Mycroft, Watson’ı devreye sokarak Sherlock’a yardım etmesini istedi.
Ancak bu sırada yaptığı ilginç konuşmalar, aynı zamanda da Culverton’ın sürekli Holmes ailesinin gizemli bireyinden bahsetmesi Watson’ın dikkatini başka bir noktaya çekti. Watson, Mycroft’a Sherlock dışında bir kardeşlerinin daha olup olmadığını sordu. Ancak cevap alamadı.
7-Mary’nin vasiyeti ve Sherlock’un oyunu: İlk bölümde Sherlock’a gönderilen bir CD aracılığıyla Mary’nin ona vasiyetini dinlemiştik. Ancak bunun buzdağının sadece görünen kısmıydı. Mary’nin ”Watson’ı koru” sözlerinin devamında bunu nasıl başarabileceğini de Sherlock’a anlatmış olduğunu yeni bölümde öğrendik.
Watson’ın ona ihtiyaç duyulduğunda kendini ortaya attığını çok iyi bilen Mary, Sherlock’a planı için yol gösterdi. Böylece Sherlock, son derece zeki bir şekilde kurduğu plan sayesinde Watson’ın saldırısına uğrayarak Culverton’ın hastanesinde tedavi görmeye başladı.
Sherlock, önce Smith’i ölmek istediğine inandırdı. Bu sayede zaten insan öldürmeye eğilimli olan Culverton, önce ona verilen serumla oynadı, sonra da ağzını, burnunu kapatarak onu boğmaya çalıştı.
Bu sırada da Sherlock, ona yaptıklarını itiraf ettirdi. Sherlock’un nasılsa öleceğini düşündüğü için her şeyi anlatan Culverton Smith, bir anda karşısında Watson ile kapıda görevli polisi buldu. Sherlock, Watson’ın getirdiği bastona yerleştirilmiş kayıt cihazıyla her şeyi kaydetti ve Smith gözaltına alındı.
8-Onu sen öldürmedin: Dizinin final sekansından önceki iki sahnesi ise en vurucu kısımlardı. Evinde Sherlock’u görmeye gelen Watson, bir süre sonra kızı Rosie’ye bakmak için ondan izin istedi. Bu sırada Mary’nin hayaleti odadaydı ve John’a sık sık Sherlock’u bırakmaması, yeniden onunla oturması ve çalışması, hatta ona alamet-i farikası olan şapkasını yeniden giymesini sağlaması için telkinlerde bulundu.
Sonunda Watson’ın kafasına yattı ve 20 dakika sonra geleceğini söyleyerek odadan çıkarken Sherlock, ona ”İyi misin?” diye sordu. Watson, iyi olmadığını ve hiçbir zaman da olmayacağını söyledikten sonra ekledi: ”Mary’yi sen öldürmedin. Mary seni kurtarırken öldü. Kendi seçimiydi, kimse onu zorlamadı. Demek istediğim onu sen öldürmedin”…
Sherlock ise bu fedakarlığıyla Mary’nin onun hayatına değer kattığını, bu nedenle hayatını o kadar kolay gözden çıkaramayacağını söyledi. İki dostun arası böylece düzelmiş oldu.
9-O kadın: Watson yeniden gitmek üzereyken Sherlock’un telefonuna ”o meşhur tonla” mesaj geldi ve aniden geri döndü. Watson, bıyık altından gülümseyerek Sherlock’a Irene Adler’ın yaşayıp yaşamadığını sordu. Sherlock’un hayatta aşık olduğu tek kadın olan ve ”O kadın/The woman” diye andığı Irene’in yaşadığını, hatta ona sık sık mesaj gönderdiğini öğrenen Watson, Sherlock ile hayatının konuşmasını yaptı.
Sherlock’un o gün yaşgünü olduğunu ve bunu sadece Irene’in bildiğini anlayan Watson, kaçamak cevaplar alsa da ”o kadın” konusunda Sherlock’u köşeye sıkıştırdı. Onu Irene’in mesajlarına cevap vermeye ikna etmeye çalışan John, ”O bir yerlerde, senden hoşlanıyor ve hala hayatta. Ne kadar şanslı olduğunu biliyor musun?” dediği anda izleyicinin gözleri doldu. Çünkü bu şansı Watson artık kaçırmıştı.
10-Sen de insansın: Sherlock her ne kadar romantik ilişkilerin kendisi için olmadığını iddia etse de Watson ona, ”Bu senin bir insan olduğunu gösterir” diyerek onun Irene’e aşık olduğunun altını çizdi.
”Elinde fırsatın varken mesaj yaz, ara onu. Çünkü o fırsat her zaman ayağına gelmiyor” diyerek aşkın kaçırılmayacak bir fırsat olduğunu vurgulayan Watson, ”Çünkü sen anlamadan o kaçıp gidiyor. Sen anlamadan…” diye ekledi. Bu sahnelerde yaşlı gözlerle onları izleyen Mary kalpleri parçaladı.
Watson, Mary’nin Sherlock’u aciz durumda görürse yardımına koşacağını düşündüğünü belirten Watson, ”Ama o söylemeden ben bunu yapmadım. Çünkü olduğumu düşündüğüm adam olmayı da o öğretti bana. Sen de kendine böyle bir şey bul” diye öğüt verdi.
Watson daha sonra Sherlock’a karısını nasıl aldattığını güçlükle de olsa anlattı. Anlattıkları bitince Mary’ye dönerek, ”Benim olmamı istediğin kişi, aslında benim de olmak istediğim kişiydi” diyen Watson’a karısının hayaleti, ”John Watson, git ve o kadınla konuş” dedi.
11- Sherlock’un aşk itirafı: Sherlock ise ağlayan Watson’ın yanına giderek ona sarıldı. Bu sezonda giderek karakter dönüşümü gösteren ve insani nitelikleri su yüzüne çıkmaya başlayan Sherlock Holmes, John’a, ”Sadece mesajlaşmışsınız. İnsanlar mesajlaşır, ben de, ama o kadınla. Kötü fikir. Yapmamaya çalışıyorum bazen ama içimde hepimiz insan olabilirmişiz gibi gibi bir düşünce var” diyerek aslında Irene’in hayatında olduğunu itiraf etti.
Öğretici rolleri değişirken Sherlock, Watson’a ”Bana hepimiz insan olabilirmişiz gibi geliyor” dedi. Watson da ona, ”Sen bile mi?” diye sorunca şaşırtıcı bir yanıt aldı: ”Sen bile”…
2. sezonun ilk bölümündeki ”A Scandal in Belgravia/Belgravya’da Skandal” bölümünde karşımıza çıkan Irene Adler, bölümün sonunda telefon şifresini ”Sher-locked” yaparak sevdiği erkeğin ismini ele vermişti. Daha sonra hayatı tehlikeye giren Irene’i kurtaran Sherlock, bu sırrı herkesten saklamıştı.
-Bundan sonra ne olacak?: Final sekansına ulaşırken meşhur şapkasını takarak ”eski Sherlock” olan kahramanımız, yeniden hareketli dedektiflik günlerine döndü.
Aşk kokan bu bölümde Mycroft’un da kısmeti açıldı ve iş arkadaşı kendisini aramasını söyleyerek kartvizini verdi. Gelmiş geçmiş en romantik Sherlock bölümü ne yazık ki aynı havada bitmedi. Psikolog Molly’yi görmeye giden Watson, otobüste tanışıp eşini aldatmayı düşündüğü kadının o olduğunu öğrendi. Üstelik ismi Eurus olan bu kadın Sherlock ile Mycroft’un meçhul kardeşiydi. Watson, bu sırrı öğrenir öğrenmez Molly elindeki silahı ateşledi.
”The Lying Detective” çok hareketli olduğu kadar romantik, ayrıca dizideki karakterlerin gelişiminin en yoğun yaşandığı bölümdü.
Sonunda Sherlock’un kalpsiz bir sosyopattan aşık bir erkek ve vefalı bir dosta, Watson’ın herşeyin doğrusunu yapma meraklısı doktordan hata da yapabilecek bir dünyalıya, Mycroft’un başını işten kaldırmayan gizli servis görevlisinden yavaş yavaş aklından aşkı geçirebilecek bir erkeğe dönüştüğünü gördük. Dizinin ”The Final Problem” isimli yeni bölümü ise önümüzde yeni kapılar açacak.
Yorum Yapılmamış: "Sherlock: Aşkın gözü kör mü acaba?"