Burcu B. Bilgin
(The Crown 2. sezonu izlemiş olanlar okumalıdır)
Dünyanın en meşhur ve en uzun süre tahtta kalan kraliçesi olan 91 yaşındaki II. Elizabeth ile kraliyet ailesinin yaşam öyküleri çevresinde İngiltere yakın tarihine ışık tutan The Crown dizisi 2. sezonunu tamamladı.
Peter Morgan imzalı dizi şu günlerde boy boy haberlerle gündemin ilk sırasına yerleşti. İlk sezondakinden de daha cesur olan dizinin ekrandaki 2. sezonunda özellikle Elizabeth rolündeki Claire Foy, başarılı performansıyla hem eleştirmenler, hem de seyirciden büyük övgü aldı.
Dizinin 2. sezonunda bugüne kadar açığa çıkmamış ya da fazla dillendirilmemiş bazı konuları da bölümlerde izledik. Peki bu olaylar tarihte gerçekten oldu mu ya da nasıl oldu ona bir bakalım…
-Gözü dışarıda bir koca olarak Prens Philip: 1. sezonda Elizabeth’in uçarılıklarına başlayan yakışıklı eşi Philip ile izleyici olarak empati kurmuş, onun Kraliçe’nin katı tutumu ve protokol merakı nedeniyle sıkıldığını düşünmüştük. Ama 2. sezonda ibre Elizabeth’ten yana döndü.
(Philip ve Charles dizide/gerçek hayatta)
Özel kalemi de olan yakın arkadaşı Michael Parker ile nerede akşam, orada sabah gezen Philip, dostlarıyla kurduğu Perşembe Kulübü’nde fazlaca vakit geçirmeye başladı.
Elizabeth, eşini Ana Kraliçe’nin önerisiyle olimpiyatların yapıldığı Melbourne’ün de aralarında bulunduğu o dönemin İngiliz topraklarını ziyaret etmek üzere Kraliyet Gemisi ile 6 aylık bir tura yolladı.
Tur öncesinde Kraliçe, eşinin çantasında ünlü bir balerinin fotoğrafını bularak sarsıldı. Ancak ”körün istediği bir göz, Allah vermiş iki göz” misali bu gezide iyice serbestleşen Philip ve Parker’ın keyfi yerindeydi.
Bu arada, eşinden boşanmaya çalışan Eileen Parker, istediği delili sonunda elde etti. Parker’ın, gezideki bir duraklarında yerli kadınlarla yaşadığı macerayı da anlatarak kulübe gönderdiği mektup eşinin eline geçti.
(Dizideki ve gerçek Michael Parker)
Mektubu eşinin metresi olan Perşembe Kulübü’nün garsonundan alan Eileen kocasını boşarken, Philip’in de başı derde girdi. Konu İngiliz basınının manşetlerine taşındı. Sonunda Philip, dostunu özel kalemden uzaklaştırmak zorunda kaldı.
Oldukça çapkın olan Parker 3 evlilik yaptı. Dizide onu canlandıran yakışıklı aktör Daniel Ings ile fiziksel benzerlikleri yok. Bu arada merak edenler için Prens Charles’ın eşi Camilla Parker, Michael Parker’ın kızı değil, sadece soyadı benzerliği.
-Philip prens oluyor: Ancak Philip, ilginç biçimde başına gelen bu tatsızlığı da avantaja çevirdi ve Kraliçe’nin ”Kalman için ne gerekli?” sorusu üzerine iki şart koştu: Protokolde oğlu Charles’tan dahi geride olduğu için bir düzenleme yapılması ve ”saraydaki bıyıklıların” ona karışmaması…
Sonuçta Philip düzenlenen törenle ”prens” unvanını elde etti. Saraydaki bıyıklılardan şikayeti ise özel kalem Michael Adeane’ın bıyıklarının kesilmesiyle son buldu.
Peki Philip sahiden o kadar çapkın mıydı? İngiliz basınına göre evet… Birçok gazete onu ”kadınları çok seven” bir adam olarak nitelendirse de eşine bakılırsa Philip onu hiç aldatmamış.
-Windsor Dükü, Nazi destekçisiymiş: İngiliz tarihine merakı olup araştıranlar belki biliyordu ama ben şahsım adına şimdiye dek Windsor Dükü denildiğinde aşkı uğruna tahttan vazgeçen bir adam olmasının dışında çok da bilgi sahibi değildim.
The Crown ise tahtını bırakan sabık kral 8. Edward’ın bizim bildiğimiz gibi salt romantik bir tarihi figür olmadığını ortaya koyuyor ve belgelerle de bunu destekliyor.
Halk da en az bizler kadar o dönemde Dük’e karşı sempati duyarken, savaş sırasında gömülen ”Marburg belgeleri” ortaya çıkıyor ve Edward’ın Nazi sempatizanı olduğu görülüyor.
Sempatizanlıkla da kalmayıp ”vazgeçtiği” iddia edilen tahta yeniden geçmek için Naziler’le gizli bir anlaşması da bulunan Edward, yeni görev üstlenme umuduyla geldiği ülkesinden Elizabeth tarafından tekrar ABD’ye gönderiliyor.
(belgeler arasındaki fotoğraflardan)
Peki biz Windsor Dükü Edward rolünde müthiş bir performans gösteren oyuncuyu nereden tanıyoruz? Alex Jennings, tarihi dizilerde sıklıkla rol alıyor.
Yine Elizabeth’in hayatını anlatan The Queen filminde Prens Charles’ı canlandıran Jennings’i halen yayını süren Victoria dizisinde de en az Edward kadar batıcı olan Uncle Leopold (Leopold Amca) rolünde seyrediyoruz.
-Sarayda reform yapan gazeteci: 2. sezondaki bölümlerden birinde Elizabeth’in özel kalem tarafından kaleme alınan, otomobil fabrikasında yaptığı bir konuşmanın başına dert açtığını izledik.
Konuşmanın halktan kopuk ve çağ dışı olduğunu fark eden Lord Altrincham adlı gazeteci, köşesinde konuşmayı ve Elizabeth’in icraatlarını eleştirdi.
Halkın Kraliçe’ye kayıtsız şartsız destek vermesi beklenirken, aşırı milliyetçi emekli bir askerin yumruklu saldırısının da etkisiyle gazeteciye kamuoyu desteği tavan yaptı.
Sonunda Elizabeth, Altrincham’ı saraya davet ederek gizli bir grüşme yaptı ve onun önerilerinin çoğunu hayata geçirdi. Bunlardan biri de yılbaşı konuşmasını BBC ekranından yapmasıydı.
Peki sonraları John Grigg adını alan Lord Altrincham gerçekten Kraliçe ile böyle özel ve gizli bir görüşme yapmış mı? Belgesi olmamakla beraber kaynaklardan gelen haberler, onun sahiden de kapalı kapılar ardından Elizabeth ile görüştüğünü doğruluyor.
(Ve Kraliçe ilk kez TV ekranında)
-Margaret yine baltayı taşa vurdu: Dizinin ilk sezonunda Elizabeth’in kızkardeşi Margaret’in Peter Townsend ile hüzünlü aşk hikayesini ve ayrılığını izlemiştik. Yeni sezonda ise yetenekli fotoğraf sanatçısı Antony Armstrong-Jones ile tanışması ve evliliği ekrana geldi.
Townsend ile evlenmesine sürekli engel çıkaran ve sonunda çiftin ayrılığına neden olan Elizabeth, bu kez hem de çekincelerinin belgelenmesine karşın itiraz edemedi.
-Dört sevgilisi olan koca: Dizide Armstrong-Jones’un Margaret ile ilişkisini sürdürürken biri evli eski sevgilisi olmak üzere 4 sevgilisinin daha bulunduğunu gördük. Kraliçe’nin yaptığı araştırmada yakışıklı fotoğrafçının erkeklere de ilgi duyduğu bilgisine yer verildi.
Peki Armstrong-Jones’un sahiden bu kadar hızlı bir yaşamı var mıydı? Açıkçası evet, ancak evlilikleri süresince bu hareketli yaşamı sürerken eşi Margaret de ondan geri kalmamış.
18 yıl boyunca evli olmalarına karşın hem eşi, hem de Margaret birbirine karşı oldukça sadakatsizmiş. Ayrıca tartışma da hiç eksik olmuyormuş.
Çifte yakın kaynakların anlatımlarına göre Margaret daha geçimsizmiş. Eşine sürekli ”Sen benim kim olduğumu unutuyorsun” gibi sözlerle konumunu hatırlatıyor, kayak tatilinde gün boyu yataktan çıkmıyor, alkol alıyor, eşini yalnız bırakıyormuş.
Buna karşın 18 yıl evli kalmayı başaran çiftin iki çocukları var.
(Margaret 71, eski eşi bu yılın başlarında 86 yaşında öldü)
Margaret’in kocası Antony Armstrong-Jones’u canlandıran aktörü ise Downton Abbey dizisinde Henry Talbot rolünde izlemiştik.
-Jackie Kennedy, Elizabeth’in dedikodusunu yaptı mı? Dizide ABD’nin o dönemdeki başkanı John F. Kennedy ile eşi Jackie’nin 1961 yılında Buckingham Sarayı’nda Kraliçe Elizabeth’in konuğu olduğunu izledik.
Bu yemek sırasında Philip’in Jackie ile fazlasıyla ilgilendiği, ona sarayı göstermek istediği, ancak Elizabeth’in ”Burası benim evim, ben gösteririm” dediğine şahit olduk.
Jackie’ye sarayı tanıttığı ziyaretten oldukça memnun olan Elizabeth, sonrasında öğrendi ki First Lady onun arkasından ”Orta yaşlı, ilgisiz ve zeka yoksunu”, saray için ise ”boğucu ve eski moda” demişti.
Sonrasında durum özel bir çay davetinde tatlıya bağlandı ve yeniden ziyarete gelen Jackie özür diledi.
Peki bunların aslı astarı var mı? Esasen yemek bu kadar büyük çaplı olmasa da yapılmış. Kennedy ise Elizabeth’i ”ağır kanlı” ve kendisine karşı ilgisiz, sarayı da boğucu bulmuş ama Kraliçe’nin elbisesinden çok etkilenmiş. Hatta kendisini şıklık açısından gölgede hissetmiş.
Sonradan yapılacak buluşmaları ise 1963″teki suikast yüzünden gerçekleşememiş. Bütün bunlara dönemin tanığı olan gazetecilerin yazılarından ulaşmak mümkün.
-Elizabeth’in dansı: Yine dizide Jackie Kennedy’nin eleştirilerinden alınan Elizabeth’in uluslararası arenada yaptığı büyük bir hamleyle Gana’ya gittiği ve Devlet Başkanı Kwame Nkrumah ile yaptığı dans ile ilişkileri düzelttiğini izledik. Bu dansı ise şu kare doğruluyor.
Ama pist dolu, yani dizideki gibi bomboş bir pistte sadece ikisi yok.
-Philip’in travmatik çocukluğu: Son olarak aynı bölümde izlediğimiz baba-oğul Prens Philip ile Charles’ın travmatik çocuklukları izleyiciyi sarstı.
Oğlunu saraya yakın olan Eton Koleji yerine kendisinin de okuduğu İskoçya’daki yatılı okul Gordonstoun’a gönderen Philip’in acı dolu çocukluğu ve ergenliği çok hüzünlüydü.
Annesi geçirdiği bunalım yüzünden hastanede yatan, ilgisiz babasının kızkardeşinin yanına gönderdiği, bir Nazi subayıyla evli olan ablasının ise Almanya’dan kilometrelerce uzaktaki yatılı okula verdiği Philip, okulda sert bir eğitim gördü.
Bir uçak kazasında ablası, eniştesi ve çocukları ölünce babası bu trajik olaydan Philip’i suçladı. Nazi amblemleri altındaki cenaze sahnesi de çok sarsıcıydı.
-Prens Charles’ın dramı: Son olarak Prens Charles’ın yalnız ve trajik çocukluğu ekrana geldi. Sezonun ilk bölümlerinde Mike Parker, Philip’e, ”Elizabeth, Charles’a karşı soğuk. Çünkü ondan sonra tahta geçeceği için Elizabeth’e kendi ölümünü hatırlatıyor” demişti.
Cheam adlı ilkokula giderken arkadaşlarının alaylarına maruz kalan Charles için eğitimcilerden ”İçine kapanık, hassas ve kırılgan bir çocuk” şeklinde gelen raporla prensin Eton Koleji’ne verilmesi önerildi.
Ancak babası, kendisi gibi sert yetişmesi için onu kendi okuluna gönderdi. Zaten hassas bir çocuk olan Charles buraya hiç alışamazken, babasının sonraları başa çıktığı zorbalıklara katlanamadı.
Fiziksel gücü de oldukça düşük olan biçare çocuk, mukavemet yarışmasında ise en arkaya düştü. Ödülleri babasının vereceği törene gelmeyince kraliyet dedektifi aramaya çıktı ve onu sarsıla sarsıla ağlarken buldu.
Dizide Charles’ın 5 yıl daha orada okuduğu ve sonraları okulu ”Kiltler içinde Colditz (eskiden hapishane olarak kullanılan bir şato)” ve okul yıllarını ise ”Cehennem gibi yıllar” diye nitelendirdiği ifade edildi.
İşin gerçeğine gelince her ne kadar bugünlerde Gordonstoun’dan şu günlerde Charles’ın orayı çok sevdiği tekzipleri gelse de daha The Crown çekilmeden önce veliaht prensin bu sözleri basındaki mülakatlarında yer almıştı.
Yani Charles ne yazık ki babasının yanlış seçimi yüzünden bu acı dolu dönemi yaşamış ve bunu da sıklıkla ifade etmiş. Babası Philip’in ise ona karşı katı tutumu bilinirken, kendisi dizide belirtildiği gibi iki oğlunu Eton Koleji’ne yollamış.
Charles, babasının aksine iki oğlu William ve Harry ile çok yakın ve şefkatli bir baba…
3. sezon onayı alan dizinin yeni sezonunda ise ilk iki sezonda izlediğimiz Claire Foy yerini Olivia Colman’a bırakacak. Philip rolündeki Matt Smith ve Margaret rolündeki Vanessa Kirby’yi de ne yazık ki seyredemeyeceğiz.
3. sezonda görüşmek üzere….
Yorum Yapılmamış: "The Crown: Dizideki olaylar tarihte oldu mu?"