The Handmaid’s Tale: Herkes mutlaka izlemeli

Burcu B. Bilgin

”Meclis binasında katliam yaptıklarında sesimizi çıkarmadık, suçu teröristlere attılar. Anayasa’yı askıya aldılar, uyuduk, yine sesimizi çıkarmadık. Geçici olduğunu söylediler. Hiçbir şey bir anda değişmez. İçinde olduğun kazan yavaş yavaş ısınırken farkında olmazsın, haşlanarak ölürsün”…

Meclis’te katliam yapan teröristlere karşı olağanüstü hal ilan edilir, zamanla bu durum militer bir rejime doğru gider, sonunda ortada ne ordu, ne Meclis, ne de demokrasi kalır. Bu, sonun başlangıcıdır, daha da kötü şeyler olacaktır.

The Handmaids Tale

Tüylerinizi ürperten, ama bir o kadar da ”gerçek” gelen bu olaylar dizisi, şu günlerde en çok konuşulan dizi olan The Handmaid’s Tale’den… Margaret Atwood’un 1985’te yazdığı, Türkçe’ye ”Damızlık Kızın Öyküsü” ismiyle çevrilen romandan uyarlanan dizinin 4. bölümü izleyici karşısına çıktı ve şimdiden 2. sezonu onaylandı. İşte distopik bir evrende geçen bu dizinin bu kadar izlenmesinin sırları:

1-Kadınlar için cehennem: Dizide, yeni kurulan kökten dinci, teokratik diktatoryanın ilk işi kadınları kilit altına almak oluyor. Onları ”askerleri” ve yöneticilerinin evlerinde köle haline getiren sistem, bu kadınlara kırmızı Ortaçağ kıyafetleri giydiriyor. Ortaçağ giysileri, geriye gidişi mükemmel biçimde anlatan, zekice kullanılmış bir metafor.

Bu kölelerin hem geçmişlerini, hem de eski adlarını unutmaları isteniyor ve ”Offred”, ”Ofglen” gibi ev sahibi olan erkeğin adından türetilen isimler veriliyor. Yani ev sahibi Fred ise ”Fred’deki”, Glen ise ”Glen’deki” manasında… Böylece kadın nesneleştiriliyor.

Sonrasında olanları süprizi bozmamak için anlatmıyorum lakin bu diziyi izlerken özellikle kadın seyircinin çok daha fazla gerileceğini söylemem lazım. Çünkü kadınlar için tam bir cehennemi tasvir ediyor.

The Handmaid's Tale

2-Tanrı uysalları korur: Kadınların iş hayatı, yaşam koşulları ve bireysel kararlarıyla çok fazla çocuk dünyaya getirmemesine karşı kutsal kitaba dayanarak bol bol doğurmaları emrediliyor. Hatta kadınların ay hali, ”Aylık üzüntü” diye adlandırıyor. Kadınlar bu sebeple mecbur kılınan şekilde birbirine ”Günaydın”, ”İyi günler” yerine ”Meyveyle kutsan” diyor.

Kendilerine ”Yakup’un Oğulları” adını veren bu yeni yöneticiler, ”Doğurganlık, Tanrı’nın lütfudur”, ”Tanrı uysalları korur” gibi sözlerle kadınları yola getirmeye çalışıyor.

The Handmaid's Tale

3-Tek tipleştirme ve sisteme uydurma: Kadınlar bu sistemin içinde tek tipleştirilen, özgürlükleri ellerinden alınan, ”insan haklarına” sahip olmayan birer eşya gibi. Evdeki köle kadınlar kırmızı kıyafete sahipken, yönetici ve askerlerin eşleri de özgür değil yine tek tip yeşil kıyafet giyiyor.

Kadınları sisteme uydurma görevi de yine kadınlara verilmiş durumda. Hemcinslerine ”ihanet etmiş” bu kadınlar kaba kuvvet ve şiddeti araç olarak kullanıyor, dine dayandırdıkları kendi kurallarını zorla dayatıyor, bunlara uymayanlara korkunç cezalar veriliyor.

The Handmaid's Tale

4-Korku imparatorluğu ve güveni kırma: Dünyanın her yerinde savaşlarla beraber gelen korku iklimi, diktatörlüklerin gözünü kan bürümüş yöneticilerinin acımasızca şiddeti kullanması, II. Dünya Savaşı’ndaki gibi sindirme ve soykırım ve ayrıştırma asırlardır var.

Korku imparatorluğunda tek bir gerçeklik yaratarak sorgulamayan nesiller oluşurken, korkudan sesini çıkaramayan ve sürü psikolojisiyle yaşayan insanlardan oluşan tek tip toplum amaçlanıyor. Dizi de bu atmosferi bütün yalınlığıyla veriyor. Bir sahnede Offred bunu şöyle açıklıyor: ”Kimse birbirine güvenmiyor. Önemli olan birbirimize olan güveni kırmak”

The Handmaids Tale

5-Eşcinsellik en büyük günah: Dini gerekler dolayısıyla birçok şeyi ”günah” olarak reddeden bu sistemde, çocuk sahibi olmamak kadar kusurlu bir başka seçim de eşcinsellik. Eşcinselleri sistem dışına atılırken, ”O, tanrıya karşı geldi. O iğrenç bir yaratık” deniyor.

6-Erkek olmak da kurtuluş değil: Sistemin içinde erkek olmak da kurtuluş değil. Konulan kurallara karşı çıkanları her zaman kötü sonlar bekliyor.

The Handmaid's Tale

7-Elisabeth Moss mucizesi: Dizinin başrolünde Mad Men dizisiyle tanınan, Top of the Lake dizisindeki üstün performansıyla Altın Küre ödülü kazanan Elisabeth Moss var. Offred/June rolünü başarıyla canlandıran Moss, dizide adeta mucize yaratıyor. Bence yeni Altın Küre, Emmy ödülleri yolda.

Kumandan Fred rolünde Joseph Fiennes, eşi Serena Joy’u Yvonne Strahovski canlandırıyor. Dizideki bir başka ilgi çekici performansı ise Ofglen rolündeki Alexis Bledel sergiliyor.

Nick rolündeki aktörü eğer birine benzettiğinizi düşünürseniz size bir tüyo. Max Minghella, ünlü yönetmen Anthony Minghella’nın oğlu.

The Handmaid's Tale

8-Başarılı müzik seçimi: Dizinin çok başarılı bir müzik seçimi var. Kadınların vücutlarının eşya gibi kullanılmasına atfen Leslie Gore’un You Don’t Own Me/Benim Sahibim Değilsin adlı parçası kullanılıyor.

Yine ”geçmişi unutturulmak istenen”, ismi bile değiştirilen Offred’in eskiyi anımsadığı sahnelerde Simple Minds imzalı Don’t You Forget About Me/Benim Hakkımdakileri Unuttun Mu geliyor. Blondie imzalı Heart of Glass ise diktatoryaya karşı sokak protestolarının yapıldığı sahnede yer alıyor.

9-”Neyse ki gerçek değil” demeyin: Hikayenin bu kadar tutulmasının en önemli sebebi aslında korkunç bir evrenin kapılarını aralarken, esasen hepimizin içinde yaşadığı, adım adım gittiğimiz o korkutucu olası geleceği anlatması.

Bizler izlerken ”eyvah işte aynısı” diyoruz. Amerikalılar, Trump ABD’sine benzetmişler, hatta Guardian’a konu olmuş. İngilizler, Brexit ile benzer sonu yaşayacaklarına inanıyor. Yani aslında yeni kurulmaya başlanan diktatoryal ve özgürlüklerin kısıtlandığı, adım adım yaklaşılan dünya düzenini anlatıyor A Handmaid’s Tale…

İzlerken size cennetin kapılarını açmıyor, tam aksine cehenneminkini aralıyor. Ama yaşananlardan ders çıkarmak için yüzleşmek gerek. İşte bunun için herkes bu diziyi mutlaka izlemeli…

2 Yorumlar: "The Handmaid's Tale: Herkes mutlaka izlemeli"

  • comment-avatar
    Dilek SAMSUN 6 Mayıs 2017 (00:17)

    Siteyi açar açmaz harika bir öneriyle karşılaştım ama şaşırdım mı? Yooo bir sinekafe.com klasiği 🙂 Hemen başlayayım buna da. Az daha karıştırayım bakayım dizileri 🙂

  • comment-avatar
    bikahvearası 17 Şubat 2019 (18:19)

    Çok merak ediyorum yazınızı okuyunca daha da meraklandım en kısa zamanda izleyeceğim emeğiniz için teşekkürler! 🙂

Yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.