Burcu B. Bilgin
Televizyon ekranı giderek deneysel işlere, yeni ufuklar açan çalışmalara kapılarını açmaya başladı. Bu değişim rüzgarına kayıtsız kalamayan en saygın film festivallerinden Cannes, bu yıl ilk kez kapılarını iki dizi filme açtı ve onların ilk gösterimlerini yaptı.
Cannes Film Festivali’nde Jane Campion imzalı Top of the Lake: China Girl adlı diziyle beraber prömiyer yapan Twin Peaks, böylece 25 yıl sonra ekrana dönüşünü çok görkemli bir şekilde yapmış oldu.
1990-91 yıllarında ekrana gelen Twin Peaks, karışık, karmaşık ve dahiyane işleriyle tanınan yönetmen David Lynch’in ilk göz ağrılarından. Esrarengiz bir cinayete kurban giden Laura Palmer’ın (Sheryl Lee) ölümünü araştırmak üzere Twin Peaks’e gelen FBI Ajanı Dale Cooper’ın (Kyle MacLachlan) bu tuhaf kasabada yaşadıklarını konu alan dizi, döneminde fenomen oldu.
Ekrana döneceği duyulduğunda Twin Peaks’in seneler sonra izleyici karşısına çıkan 80’lerin, 90’ların diğer dizileriyle aynı kaderi paylaşıp paylaşmayacağı merak konusuydu. Dizi, ekrana gelir gelmez imdb’de 9.6 ortalamaya kadar çıktı. Peki Twin Peaks yıllar sonra ekrana nasıl döndü?
-Körfez Savaşı’nın kurbanı olmuştu: Tek kanallı yılların ardından özel televizyonlarla tanışan Türk izleyicisinin de ilk göz ağrılarındandı Twin Peaks. O zamanlar ismi Star1 olan özel televizyonda İkiz Tepeler ismiyle gösterilen dizi, gerçekten çok büyük bir merakla izlendi, Ajan Cooper bir fenomendi.
Ancak 32 bölüm olarak çekilen Twin Peaks, 1991 yılında Körfez Savaşı patlak verince son 3 bölümü seyirci karşısına gelmeden yayından kaldırıldı. Hatta bazı tuhaf hayran teorilerine göre, 2. sezon mecazi olarak Körfez Savaşı’nı anlatıyordu.
-Ateş Benimle Yürü: Twin Peaks’in iptalinin ardından dizinin yaratıcıları David Lynch ile Mark Frost, Twin Peaks/Fire Walk with me (Ateş Benimle Yürü) isimli bir film çekti. Film, Laura Palmer’ın ölmeden önceki son 7 gününü anlatıyordu. Ama pek başarılı olmadı ve dizinin efsanesini sürdüremedi.
-20 yılda 4 film çeken yönetmen: Mulholland Çıkmazı/Mulholland Drive filmi BBC tarafından ”21. Yüzyılın En İyi Filmi” seçilen David Lynch, aslında sık sık kamera arkasına geçmeyi pek sevmeyen bir yönetmen.
Son 20 yılda 4 film çeken, hatta 10 yıldır bazı kısa belgesel ve videolar dışında yönetmen koltuğuna oturmayan David Lynch’i hareket geçirmeyi aslında en büyük tutkusu olan Twin Peaks’ten başkası başaramazdı. Evet, ilginç şekilde 20 senedir parmağını oynatmak istemeyen Lynch, 8 ay gibi bir sürede 18 bölümlük diziyi bitirdiği gibi 2 bölümünde de rol aldı. Bu da Twin Peaks’in sihri olsa gerek…
-Yıllar geçse de üstünden: Dizinin kadrosunda bulunanlardan bazıları yine var. O yıllarda 33 yaşında olan Kyle MacLahlan 58, genç ve güzel garson kız Shelley Johnson’ı canlandıran Mädchen Amick ise artık 50 yaşında. Ama yıllar, onlara pek de ”kötülük etmiş” gibi görünmüyor.
Laura Palmer’ın gizli aşkı James Hurley (James Marshall) ve asıl sevgilisi Bobby Brigss (Dana Ashbrook), 90’lı yıllarda Twin Peaks hayranı genç kızların büyük aşkıydı. Şimdi her ikisi de orta yaşların sonlarına yaklaşmış olan iki aktörü elbette ki değişmiş bulduk. Ama dizide Shelley’nin söylediğine katılmamak da imkansız: ”James her zaman çekicidir”…
James’in babası ”Büyük” Ed Hurley (Everett McGill, , kızılderili Şerif Vekili Tommy ”Hawk” Hill (Michael Horse), garip FBI dedektifi Albert Rosenfeld (Miguel Ferrer) ve Laura Palmer’ın annesi Sarah Palmer (Grace Zabriskie), babası Leland Palmer (Ray Wise) ve tabii kulakları ağır işiten FBI Direktörü Gordon Cole (David Lynch), 25 sene önceki kadrodan bugüne gelen diğer isimler.
Twin Peaks’in iki temel oyuncusu Audrey Horne (Sherilyn Fenn) ve Donna Hayward (Lara Flynn Boyle) ise yeni Twin Peaks’te yok. Buna karşın çok geniş bir kadroya sahip olan dizide David Duchovny, Jennifer Jason Leigh, Ashley Judd, Richard Chamberlain, Naomi Watts gibi ünlü konuk oyuncular var.
Bir de ”Kütüklü Kadın” rolündeki Catherine E.Coulson, iki sahnede yer alıyor ki bu çok önemli. Çünkü Lynch’in de favori oyuncularından olan bu usta aktris, 2015 yılında aramızdan ayrıldı. Lynch ve ekibi, onun yer aldığı sahneler için iki özel teaser hazırladı.
-Çık içinden çıkabilirsen: 1990’lı yıllarda henüz bu kadar karmaşık dizilere alışkın olmayan seyirci için kucağından düşürmediği kütüğünden mesajlar alan ya da korsan göz bantlı kadınlar, enteresan kızılderili şerif yardımcıları, var olup olmadığı belirsiz, görünüp kaybolan garip karakterler, esasen göründüğü kadar ”normal” olmayan FBI Ajanı, derin metaforlar ve kara mizah çok da alışılagelmiş değildi.
Klasik bir polisiye dizi gibi başlayan, sonraları giderek rengini belli eden Twin Peaks, artık Westworld, Stranger Things, Mr. Robot, Legion, Leftovers gibi dizilerin ekranda olduğu günümüz dünyasında yadırganmayacak noktaya geldi. Buna güvenen David Lynch de yeni Twin Peaks’te karanlığın, karmaşanın, iç içe geçen tuhaf olaylar silsilesinin dozunu iyice artırmış gibi görünüyor.
Birbirinden kopuk gibi görünen, kesik kesik olaylarla tümevarıma giden ve olayları giderek birbirine bağlamayı seçen yönetmenin bu çalışması, esasen bir ekran başyapıtı olmaya doğru ilerliyor.
-Twin Peaks dışında yeni mekanlar: Twin Peaks’in Cannes prömiyerinde ilk 2 bölüm üst üste gösterildi. 1 saat 51 dakika süren 1 ve 2. bölümler, sadece meşhur Twin Peaks kasabasının kasvetli ortamında değil, Buckhorn/Güney Dakota, Las Vegas ve New York’ta da geçiyor.
Dizinin ilerleyen bölümlerinde de yine New York ve Güney Dakota’yı mekan olarak izlemeye devam ediyoruz. Ancak konunun yavaş yavaş Twin Peaks kasabasına doğru kaymaya başladığı görülüyor. 18 bölümün sonunda hikayenin kasabada kilitleneceği çok kuvvetli bir olasılık.
-Ajan Cooper’ın başına gelenler: Eski Twin Peaks, Laura Palmer cinayetinin araştırılması üzerineydi, yeni Twin Peaks ise Ajan Cooper’ın başına gelen gizemli olayın çevresinde gelişiyor. Kırmızı, uçuşan perdelerin ve zikzak desenli yer döşemesinin olduğu bir mekanda kendini bulan Cooper, aralarında Laura Palmer ve babasının da bulunduğu, ne dedikleri çok zor anlaşılan bazı kişilerden garip mesajlar alıyor.
Bunlar olurken, New York’ta bir genç, ona verilen görev dahilinde büyük, siyah bir kutuyu gün boyu izliyor. Bu tuhaf izleme görevi çok enteresan bir noktaya bağlanıyor, spoiler vermemek için bahsetmiyorum.
Güney Dakota’da Ajan Cooper’a tıpatıp benzeyen, ancak iri yarı, kanun dışı işlere bulaşmış bir adam önüne gelenin canına kıyıp esrarengiz biçimde iz sürerken, onun hikayesi de bütün bunlarla kesişiyor.
Son olarak, New York’ta Ajan Cooper’ın FBI Bürosu’ndaki şefi ve çalışma arkadaşları. kendilerini ilginç bir soruşturmanın içinde buluyor.
Şimdiye kadar geldiğimiz bu noktada karakterlerin öykülerinin zincirleme bağlandığı Manolya, Babil, Crash gibi filmlere benzeyen bir örgü var. Lynch’in bu ilginç kurgusu merak uyandırıyor.
-Kara mizah: Dizide kara mizah da David Lynch’in güçlü silahlarından. Gözaltına alınan kocasına, ”Akşama da misafir vardı” diyen, komşusundan anahtar bulmak için oradan oraya koşuşturan kadınlar, cinsiyet değiştiren ajanlar gibi. Kara mizahın dozu, 3 ve 4. bölümlerdeki kimi sahnelerde öyle bir tavan yapıyor ki kendinizi Leyla ile Mecnun dizisini izlermiş gibi kahkaha atarken buluyorsunuz.
Yine izlerken, bazı detaylara dikkat etmenizi öneririm. Lynch’in metaforları, film ve dizilerinin anahtarları çünkü. FBI Bürosu’nun duvarındaki Franz Kafka’nın portresi gibi…
-Müthiş müzikler: Twin Peaks’in Angelo Badalamenti’nin ünlü bestesi Falling, yine jenerikte kullanılıyor. Falling, 25 ülkede haftalarca müzik listelerinin zirvesinde kalmış ve bu ülkelerde ödüller kazanmıştı. Badalamenti, bu besteyle Emmy adaylığı elde etmiş, Grammy ödülünün de sahibi olmuştu.
Her bölüm, aynı barda sahneye çıkan toplulukların nostalji kokan parçaları eşliğinde bitiyor. Yani bu diziden yeni bir hit soundtrack çalışması bekleyebiliriz.
-Neden izleyelim?: Twin Peaks, çoğu onu hiç tanımadan büyüyen bir neslin karşısına çıktı yıllar sonra… İlk bölümlerde imdb’de 9.7 ortalamaya çıkan (şu an 9.6) Twin Peaks, en popüler diziler sıralamasında da büyük bir hızla yükseliyor. Şu an 15. sırada. Bu arada fikriniz olsun, en yüksek ortalamaya sahip dizilerden Game of Thrones 9.5, Sherlock 9.2 almış durumda.
Dizinin yeni hayranları onu keşfetmeye çalışırken, eskiler ilk aşklarına kavuşmuş gibi. Onların özlemi bir ayrı tabii… Ne diyelim, hoş gelmiş, sefa gelmiş…
Yorum Yapılmamış: "Twin Peaks: Karanlık, karmaşık ve şahane"