Burcu B. Bilgin
“Sinemanın kalbinin attığı en büyük ödül gecesi” diye başlayan ve bir zamanlar milyonların gözünü ayırmadığı, günler öncesinden haberlerinin yapılmaya başlandığı, kıyafetleriyle, seremonisiyle, sonrasındaki yorumlarıyla manşetlerden düşmeyen Oscar artık neredeyse kimsenin ilgilenmediği bir etkinliğe dönüştü.
Amerikan Film Sanatları Akademisi’nin kütüphanecisi Margaret Herrick’in amcasından adını alan 94 yıllık Oscar, şu günlerde gerçekten bir köşeye itilmiş yaşlı bir amca gibi.
Aslında Oscar için ilgisizliğin ayak sesleri bir süredir duyuluyor. Leonardo DiCaprio’nun ilk altın heykelciği kucakladığı 2016, Rami Malek’in müthiş Freddie Mercury performansıyla ödül kazandığı 2019 ve Parazit’in ödül alan ilk Uzakdoğu filmi olduğu 2020 yılları hariç törenlerden söz eden pek yok.
Reytingler düştükçe düşüyor, artık yerlerde sürünüyor. ABD’de 1998 yılında 55.2 milyon kişinin izlediği geceyi 2021 senesinde 10.5 milyon kişi izledi.
Pandeminin bu konudaki etkisi de elbette yadsınamaz. Topluluk halinde kapalı ortamda olmanın insanları hala ürkütmesi bir yana, böyle bir zorlu süreçten geçen sinema endüstrisinin pek üretken olmadığı da söylenebilir.
Bununla birlikte çekimleri bitip gösterime giren çoğu film gişede hayal kırıklığı yaratmaya devam ediyor. Çoğu filmin vizyon tarihleri devamlı erteleniyor. Eh, böyle bir durumdan sinemanın merkezi Hollywood etkilenince Oscar gecesine de yansıyor.
Ancak pandeminin tek başına sebep olmadığı, sadece yaklaşan sonu hızlandırdığını söylemek de mümkün. Esasen dijital platformların günden güne büyüyüp güçlenmelerinin, insanların konfor alanlarını terk etmeden film izleme merakının da sinemanın düştüğü durumda yüksek payı var.
Son dönemlerde “Film sinemada izlenir,” diyenler dahi ürünlerini hiç düşünmeden Netflix’in eline veriyorlar. Martin Scorsese gibi bu konuda en muhafazakar isimlerden biri bile bunu yaptı.
İşin bir başka boyutu da son iki senede altın heykelcik için yarışan filmlerin izleyicide heyecan uyandırmamasıydı. Mesela DiCaprio’nun, Rami Malek’in ödül almasını bekleyen bir izleyici kitlesi yok.
La La Land gibi starlar barındıran veya Roma, Parazit, Moonlight, Birdman gibi farklı yapımlar da yok yarışta. Geçen sene hangi filmin Oscar kazandığını sorsanız sinemayla yakından ilgilenen çoğu kişi dahi bilmez.
Son iki yıldır kadın yönetmenlerin başarısı elbette ki sinema adına umut verici, hep olması gereken, hep beklenen bir gelişme. Ancak serum takmak yetmiyor, hastanın durumu epeyce kötü.
İşte tam da bu ortamda, artık seyircinin hiç mi hiç ilgi göstermediği bu gecede beklenmedik bir gelişme tekrar gözleri Oscar’a çeviriverdi.
Saçkıran hastalığına yakalandığı için saçlarını kazıtan oyuncu eşi Jada Pinkett Smith’i 1997 yılında Demi Moore’un bir kadın askeri canlandırdığı G.I Jane filmindeki haline benzeten Chris Rock’a sinirlenen Will Smith bir anda sahneye atlayıp 1998 yılında Sevda Demirel’in, Hande Ataizi’ne attığı gibi aktöre okkalı bir tokat anketti.
Smith, yerine oturduktan sonra da “Karımın adını ağzına alma,” diyerek polemiği sürdürdü. Başta tüm bunlar şaka veya mizansen zannedilse de yayıncı kuruluşun sesi kesmesi ve sonradan yapılan açıklamalar işin ciddiyetini ortaya koydu.
Aslında Rock, Pinkett-Smith ailesiyle ilgili espri yapan ilk kişi de değildi. Aile, bir süredir özel hayatlarıyla sosyal medyada şakalara hedef oluyordu.
Bunun sebebi de bir süre önce “Açık evlilik yaşıyoruz. Başkalarıyla da ilişkimiz var,” açıklamasını yapmış olmalarıydı. O günden bu yana sular durulmadı, her aldatma haberinde ikilinin ismi üzerinden espriler dönmeye başladı.
Bunca espriye, hashtaglere tepkisiz kaldığı zannedilen Will Smith, aslında yaşananlar sebebiyle dolmuş olmalı ki Chris Rock’a patladı.
Her ne kadar Chris Rock’ın şakasını yersiz olsa da Oscar veya benzeri gecelerde bugüne kadar hiç karşılaşılmamış bir şaka da değildi. Buna karşın eşinin sağlık sorununa sinirlenmesi normal olsa da elbette Will Smith’in sorunları kaba kuvvetle çözmeye uğraşması kabul edilebilir gibi değil.
Bundan sonra ne olacağı bilinmez ama after party sırasında konuşan müzisyen Puff Diddy’ye bakılırsa Smith ile Rock barışmış.
Diddy, “Bu mesele kapandı, gitti. Onlar kardeş” diyerek iki ünlü oyuncunun kavgasının siyah camiada kol kırılır, yen içinde kalır,” formülüyle çözüleceğine inanmış gibi görünüyor.
Ancak işin şu yönünü kabul etmek gerekir ki kimsenin ilgisini çekmeyen, hatta önceki gece yapıldığının bile çoğu kişinin farkında olmadığı Oscar, bu tatsız olayla yeniden gündeme oturdu.
Öyle ki ne Jane Campion’ın başarısı, ne “En İyi Film” seçilen Conda, ne Dune’un elde ettiği ödüller, bunların hiçbiri Will Smith’in tokadının onda biri kadar konuşulmuyor.
Böyle mühim bir gecede, filmler, yönetmenler, oyuncular konuşulması gerekirken iki erkeğin laf dalaşı ve birinin diğerine vurması üzerine kafa patlatılıyor.
2001 yılında efsane aktör Muhammed Ali’yi canlandırdığı film ile yine Oscar adayı olan Will Smith, bu kez yanlış zamanda ringe çıksa da Oscar’a hayat öpücüğünü kondurmuş gibi görünüyor. Buradan anlaşılıyor ki sahiden reklamın iyisi, kötüsü olmuyor.
1 Yorum: "Will Smith'in tokadı, Oscar Amca'yı canlandırdı"
Atila 29 Mart 2022 (15:33)
❤