Yaşama sevinci veren 10 film

Burcu B. Bilgin

Bazı filmler vardır ki kendimizi kötü hissettiğimizde onları seyredip yeniden hayata karşı umut beslemek isteriz. Bu filmlerde kimi zaman işler ters gitse de sonunda yine mutluluk dolu olaylar gelir, yüzümüz güler.

Bazen ise sonu hüzünlü bitse bile anlatılanlar bize dünyanın bir yerinde hala iyi insanların olduğunu hatırlatır. İşte sizler için seçtiğim, yaşama sevinci ve umut veren 10 film:

Slumdog Millionaire

-Milyoner/Slumdog Millionaire: Aralarında 8 Oscar, 4 Altın Küre, 4 BAFTA olmak üzere 152 ödüllü bir film… 2009 yılında ”En İyi Film” dahil olmak üzere 8 dalda Akademi ödülünü evine götüren Milyoner, tam bir başarı öyküsü…

Bazılarımızın çok kereler izlediği bu eşsiz yapımın yönetmeni Danny Boyle. Sinema dünyasına Dev Patel’i kazandıran film, izlediğinizde kare kare hafızanıza kazınacak yapımlardan…

Hindistan’ın ara sokaklarındaki yoksul insanlarının dünyasına giren, yetkin sinema diliyle hüzünle karışık gülümseten film, fakir ve öksüz çaycı Jamal Malik’in ülkesinin en ünlü bilgi yarışmasında rekora doğru gidişinin hikayesini işliyor.

Slumdog Millonaire

Büyük ödüle 1 soru kala süresi dolan ve gelecek haftaki programda yarışacak yoksul çaycının bir anda başı derde giriyor. Bu esnada onun bunca bilgiye nasıl sahip olduğunu küçüklüğünden itibaren geriye dönerek anlatımıyla öğreniyoruz.

Film, Hindistan’ı yoksul gösterdiği için yönetmenin protesto edilmesi ve Jamal’ın küçüklüğünü canlandıran Ayush Mahesh’in ”filmden sonra fazla şımardığı” gerekçesiyle babasından sopayla dayak yediği gibi ilginç haberlerle de gündeme gelmişti.

Slumdog Millionaire

-Amelie: Büyülü bir modern masal, hayal dünyası ve kalbi kocaman bir kız ve maceralı bir aşkı arama öyküsü… Orijinal ismi Le Fabuleux Destin d’Amélie Poulain/Amélie Poulain’ın Masalsı Öyküsü olan film, 4 dalda Oscar adayı oldu. Çeşitli yarışmalarda aday gösterildiği 70 ödülün 58’ini kazandı.

Yönetmenliğini Jean-Pierre Jeunet’nin yaptığı filmin üzerinden 17 sene geçtiyse de sahnelerinin çoğu izleyenlerin hafızasında.

Seyredenlerin birkaç kez izlemeden duramadığı 2001 yapımı Amelie sayesinde Audrey Tautou ve Mathieu Kassovitz parladı. Filmde Amelie’nin çalıştığı kafe olan Paris’teki Cafe des Deux Moulins uğrak yeri oldu.

Amelie

”Yüzyılın En İyi Filmleri” listelerinin de müdavimi olan Amelie’nin konusu ise şöyle:

Yaşama sevgi dolu gözlerle bakan Amelie, kendine özgü bir adalet anlayışıyla fark ettirmeden başkalarını mutlu edecek sürprizler yapar. Başkalarının mutluluğu için çabalayan Amelie, günün birinde kendini mutlu edecek birini bulur ve bu esrarengiz adamın peşinden gitmeye karar verir. Tabii yine kendine özgü sevimli oyunlarla…

Amelie

-Şahane Hayat/It’s a Wonderful Life: Oyuncularının büyük çoğunluğu artık aramızda olmayan 1946 yapımı siyah-beyaz ”Şahane Hayat”, ”yeni yılda yeni umutlar” taşımak isteyen herkesi kucaklayan sıcacık bir yapım.

İsmiyle Black’in aynı adlı şarkısına da ilham kaynağı olan film, o yılların sevilen romantik komedilerine imza atan Frank Capra tarafından yönetildi. Başrolünü James Stewart ve Donna Reed’in üstlendiği film, 5 dalda Oscar adayı oldu.

Her yeni yılda mutlaka izlediğim Şahane Hayat, fantastik öğeler taşıyan dramatik bir komedi. O yıllarda pek benzeri olmayan film, ileriki yıllarda Groundhog Day gibi filmlere öncülük etti.

It's a Wonderful Life

Film, hayatını sevdiklerine ve çevresine adadığı için kendi hayallerini gerçekleştiremeyen, iyi niyetli ve idealist işadamı George Bailey’nin bir dizi kötü olaydan sonra karşısına bir koruyucu meleğin çıkmasını ve George’a çevresindekiler onunla tanışmamış olsa hayatlarının nasıl olabileceğini göstermesini konu alıyor.

It's a Wonderful Life

-Esaretin Bedeli/The Shawshank Redemption: Hapishane atmosferinde geçmesine rağmen izleyenlere umut aşılayan bir sinema baş yapıtı The Shawshank Redemption ya da Türkiye’de bilinen ismiyle Esaretin Bedeli…

Stephen King’in aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan 1994 yapımı film, 7 dalda Oscar’a aday gösterildiyse de hiç ödül alamadı. Bu, halen Oscar tarihinin en tartışmalı kararlarından biri olarak anılır.

Yönetmenliğini Frank Darabont’un üstlendiği filmde başrolü Tim Robbins ile Morgan Freeman üstlendi.

The Shawshank Redemption

Filmin konusu şöyle:

Andy Dufresne genç ve başarılı bir bankerdir. Karısını ve onun sevgilisini öldürmek suçundan yargılanır ve ömür boyu hapis cezası alır.

Cezasını çekmek üzere gönderildiği Shawsank Hapishanesi’nde dayak, işkence, tecavüz gibi her türlü durum yaşanmaktadır. Ancak Andy gene de hayata bağlı ve iyimserdir. Bu tutumu etrafındakileri de etkiler. Andy umutlu bakış açısıyla çevresindeki tüm mahkumları, parmaklıklar arkasında bile özgür bir yaşam olabileceğine inandırır.

The Shawshank Redemption

-Hayat Güzeldir/La Vita e Bella: Öyle bir film düşünün ki eğlence ve kahkaha tufanı gibi başlasın, sonra bir toplama kampında sürmesine karşın yine de güldürsün, ancak öyle bir finalle son bulsun ki boğazınız düğüm düğüm olsun. İşte bu başarılı kurguya sahip gerçek bir sinema şaheseri: La Vita e Bella (Life is Beautiful)…

En sevdiğim 3 film arasındaki Hayat Güzeldir, o kadar vurucu ki yeniden seyretmek için cesaret istiyor. 1997 yapımı film, aralarında 3 Oscar olmak üzere 66 ödül sahibi olan filmin yönetmenliğini ve başrolünü Roberto Benigni üstleniyor.

Başarılı İtalyan filmi, Oscar kazandığı açıklandığında Benigni’nin sevinçten salondaki koltukların tepelerine çıkmasıyla da hatırlanıyor.

La Vita e Bella

Tüm olumsuzluklara rağmen gülümsemeyi öğreten başyapıt, aralarındaki engellere rağmen delice aşık olduğu Dora ile evlenip çocuk sahibi olan hayat dolu Guido’nun 2. Dünya Savaşı’nın çıkması ve ailece toplama kampına düşmelerinin ardından orayı oğluna bir oyun gibi göstermeye çalışma çabalarını anlatıyor.

La Vita e Bella

-Umudunu Kaybetme/The Pursuit of Happyness: Yine bir başka umut dolu öykü de Will Smith’in başrolünü üstlendiği The Pursuit of Happyness… (Happiness değil, filmin ismi özellikle böyle konulmuş)

Smith’in başrolü oğlu Jaden ile paylaştığı 2006 yapımı filmin yönetmeni Gabriele Muccino. Her anını zevkle izleyeceğiniz bu film, kendinizi sıfır noktasında hissettiğiniz anlarda bile içinizi umutla doldurabilecek bir yapım.

Will Smith’in Oscar’a aday gösterildiği 11 ödüllü film, iyi bir baba olan Chris Gardner ile oğlu Christopher’ın umuda yolculuğunun hikayesi…

The Pursuit of Happyness

Filmde olaylar şöyle gelişiyor:

İyi bir eş ve baba olan Chris, işinde sarsıntılar yaşar. Ancak eşi sıkıntılara daha fazla katlanamayacağına karar vererek oğlu Christopher’ı da bırakarak onu terk eder. Karısının terk edişi de yetmezmiş gibi ev sahibi de onları evden atar.

Sokaklarda yaşamak zorunda kalırlar. Chris, tuvaletlerde, düşkünler evinde çalışarak ayakta durmaya çalışır. Oğlunun sevgisi bu mücadeleci baba için her şeydir. Bu zor günlerin sonunda onları bir sürpriz beklemektedir.

The Pursuit of Happyness

-Ölü Ozanlar Derneği/Dead Poet’s Society: Bugün hatırladığımızda yüzümüzde hüzünlü bir gülümseme yaratan 1989 tarihli Ölü Ozanlar Derneği, 2014 yılında aramızdan ayrılan Robin Williams’ın en önemli performanslarından biri olarak hatırımızda.

1950’lerde geçen film, disiplinli ve muhafazakar yapısıyla tanınan Welton Akademisi’ne yeni gelen İngilizce öğretmeni John Keating sayesinde o güne kadar bunalan öğrencilerin yeni bir ilham kaynağı bulmalarını konu alıyor.

4 dalda Oscar adayı olan yapım, öğrencilerini şiir ve nitelikli edebi eserlerle tanıştıran Keating’in devrim yaratan bakış açısı sebebiyle başının derde  girmesinin ardından gelişen olayları işliyor.

Dead Poet's Society

-Neşeli Günler/The Sound of Music: 1980’lerin sonlarından 1960’ların ortalarına geliyoruz ve yine insanın içini mutlulukla dolduran bir başka film Sound of Music/Neşeli Günler…

Beşi Oscar olmak üzere 12 ödül kazanan film, Julie Andrews’un unutulmaz performansıyla akıllarda kaldı. Filmde Andrews’a usta aktör Christopher Plummer eşlik etti.

Bu keyifli müzikal filmin başrolünde Hülya Koçyiğit’in yer aldığı Sen Bir Meleksin adlı yerli bir çevrimi de mevcut.

The Sound of Music

Film, manastır hayatından sıkılan ve sık sık dağlarda, kırlarda şarkı söyleyen Maria’nın bu durumuna çare arayan Baş Rahibe’nin onu dul kalmış Kaptan Trapp’ın 7 haylaz çocuğuna bakmak üzere evlerine göndermesinin ardından yaşananları konu alıyor.

The Sound of Music

Neşeli Hayat: Listeyi yabancı filmlerden oluşturma düşüncesindeysem de izlemekten çok zevk aldığım bu yerli yapımı listeye eklemek istedim.

Yılmaz Erdoğan’ın senaryosunu yazdığı, yönettiği ve başrolünü üstlendiği 2009 yapımı filmde rol arkadaşları Büşra Pekin, Cezmi Baskın, Ersin Korkut, Eser Yenenler ve Erdal Tosun.

Neşeli Hayat

Kötü şartlar altında yaşayan insanların sıcak öyküsü olan filmin konusu şöyle:

Rıza Şenyurt, etliye sütlüye karışmayan bir insandır. Kimsenin kötülüğünü düşünmez, kendi yağında kavrulup hayatına sessizce devam eder.

Başına gelen talihsiz bir olayın ardından Rıza ne iş olsa yapmaya başlar. Yaşanan aksiliklerin ardından bir çıkış yolu bulur: Bir AVM’de part time Noel Baba olmak. Ancak işin ilginci Noel Baba’yı tanımamaktadır bile…

Neşeli Hayat

-Aşk Her Yerde/Love Actually: Listenin son sırasında yine bir yeni yıl filmi var: Love Actually… Yeni yıl filmleri arasında özel bir yeri bulunan Aşk Her Yerde, başarılı kurgusuyla dikkat çeken bir umut ve sevgi filmi…

Colin Firth, Hugh Grant, Emma Thompson, Liam Neeson, Keira Knightley, Bill Nighy, Martin Freeman, Andrew Lincoln, Chiwetel Ejiofor, Laura Linney’nin de aralarında bulunduğu bir kalabalık ve ünlü bir oyuncu kadrosu olan film, aslında seçilen yerli ismi daha fazla karşılıyor.

Zira, bir itfaiyeciden İngiltere Başbakanı’na, iki ilkokul çocuğundan hayata karşı umudunu yitirmiş sağır ve dilsiz bir genç kıza kadar herkesin aşkı bulduğu hoş bir film.

Love Actually

Sonunda birbiriyle ilgisiz gibi görünen insanların her birinin birbiriyle kesişen öykülerinden oluşan kurgusuyla da dikkat çekici bir yapım olan Love Actually, defalarca izleyebileceğiniz hoş bir yeni yıl filmi.

Love Actually

Yorum Yapılmamış: "Yaşama sevinci veren 10 film"

    Yorum yap

    E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.