Yerli dizilerin izleyiciyi bıktıran 10 klişesi

Burcu B. Bilgin

1993 yapımı kült bir film vardır, Groundhog Day, izleyenleriniz bilir. Baş kahramanımız hava durumu sunucusudur, hayatında hep benzer tesadüfler vardır, aslında tekrar tekrar aynı günü yaşamaktadır. Farklı kanallarda yayınlanmalarına karşın benzer hissi yaşatan yerli diziler de onun yaşantısı gibi. Tekdüze, sürekli aynı, birbirini tekrar eden klişeler ordusu… Yani, Deja Vu Kulübü’ne hoş geldiniz…

Sizler zaten bu filmi görmüştünüz, çünkü çoğu ”yabancı filmlerden/dizilerden apartılan”, neredeyse 50 yıldır beyazperde ve ekranda görülen konuların tekrarı olan senaryolar bunlar. Sonrasında ise birbirlerinden görüp farklı senaristler eliyle yeni dizilere katılıyorlar ve yemeği ısıtıp ısıtıp önünüze getiriyorlar. Bunların en çok kullanılanlarından 10’unu sizler için seçtim:

Fi

1- Kahvaltı eden zengin aile ve geç kalan sorumsuz oğulları: Yalılarının uçsuz bucaksız yeşil bahçesinde beyaz ferforje oturma grubu veya laminant duvarlı geniş salonda kocaman bir kahvaltı masası kuruludur ve amiyane tabirle kuş sütü eksiktir. Baba masanın başında gazete okuyup çay/kahve içerken, anne ise işi gücü olmadığı halde sabahın köründe giyinip süslenmiştir. Ailenin şımarık kızı ondan bundan şikayet ederken, esas oğlan büyük bir hızla gelir ve masaya yönelir. Kaslı ve seksi esas oğlanın gömleğinin önü açıktır ve bir yandan telaşla iliklemeye çalışır.

Yüksek Sosyete

Hızlı bir şekilde peyniri, zeytini atıştırırken cep telefonu çalar. Tabii eski zamandakilerde ev telefonudur bu… Jönümüz, telefondakine hemen geleceğini söyler. Annesi, ”Bir sabah da bizimle kahvaltı etsen” diye çıkışırken, şımarık kardeşi hoşnutsuz bir bakış atar.

Seksi yakışıklı, annesini yanağından öper ve ”Hadi hadi ben kaçtım” diyerek hızla sıvışır. Aslında köftehorun işi filan yoktur, sevgilisiyle buluşmaya veya çapkınlığa gidiyordur. Bu jenerasyonun atası Yeşilçam kuşağındaki Tarık Akan, Ediz Hun, Engin Çağlar, yabancılarda ise artık o yolları çoktan bırakan Matthew McConaughey, Ashton Kutcher, Hugh Grant, hatta daha geçmişe gidersek Rock Hudson’dır.

Yüksek Sosyete

2- Atarla giderle zengin yakışıklıyı yola getiren kız: İş toplantılarına koşuşturan, boş vaktinde havuzdan çıkmayan, son model spor otomobiliyle İstanbul caddelerini ağlatan zengin ve yakışıklı jönümüz kendi arasında ikiye ayrılır: İşkolik ve kariyer sahibi ya da sorumsuz ve mirasyedi…

Ama her ikisinin de ortak yönü de hayatlarına giren sayısız kadının onları yola getirememiş olmasıdır. Hayatta bir şey aramaktadır ama nedir? Günün birinde otomobille su sıçrattıkları, ”ailelerinin gizli bir ajandayla” tanıştırdığı ya da yolda çarpıştıkları fakir ve güzel kız tabii ki.

O fakir kızdır ki esas oğlanın karşısında hiç ezilip büzülmez, kendini ezdirmez. Çünkü o zenginlikten, yakışıklılıktan, kaslı vücuttan etkilenmeyen, insan üstü bir varlıktır. Atarla, giderle, sert sözler ve kaprislerle oğlanı aşık eder. Elbette ki yakışıklının gözü artık kimseyi görmez. Ancak kimi zaman yakışıklı onu zengin sanmaktadır ve bu sır da uzun süre ortaya çıkmaz. Bu kızların yerli sinemadaki örneklerini vaktiyle Belgin Doruk, Filiz Akın, Hale Soygazi, Hülya Koçyiğit, Türkan Şoray, Hollywood’da ise Kate Hudson, Reese Witherspoon, Sandra Bullock, Jennifer Aniston bolca oynadı.

Adını Feriha Koydum

3- Sarsak, sevimli, sonradan güzelleşen fakir kız: Yine bu kızımız da muhtemelen fakirdir, bazen orta hallidir. Sarsak, şaşkın, yolda yürümeyi bile bilmeyen, habire oraya buraya toslayan veya elindekileri yere düşüren, kahvesini gidip jön oğlanın üzerine döken enteresan biridir. Çoğu zaman ise esas oğlanın çalışanı, konağındaki şoförün kızı vs. olabilir. En önemlisi ise rüküş ve bakımsızdır.

Onun farkında bile olmayan esas karakter, bir anda çeşitli sebeplerle güzellik, moda ve zarafet operasyonu geçiren kıza çarpılır. Sonra ipler kızın eline geçer, aşık oğlanı parmağında çevirir. Yerli örnekleri Kezban serisiyle Hülya Koçyiğit, Güllü ile Türkan Şoray, yabancı olarak ise en iyi örneği ile Çirkin Betty ve Audrey Hepburn ile ölümsüzleşen Sabrina karakteridir.

Kiralık Aşk

4- Yıllar sonra kasabasına dönüp eski aşkıyla karşılaşma: Tilkinin dönüp dolaşıp geleceği yer kürkçü dükkanıdır ama bu kadar değil. Mekanımız küçük bir kasabadır, tercihen deniz kenarındadır. Kasaba ya kahramanımıza vaktiyle büyük travmalar yaşatmıştır ya da o kariyerini seçmiştir. Neticede büyük şehrin yolunu tutmuştur.

Geri dönen esas kişinin her zaman için kasabasında eski bir sevgilisi vardır. Tam da o dönmek üzereyken boşanmış ya da eşi ölmüştür, kaderine kahredip hiç evlenmeyenleri de vardır bu eski sevgililerin. Öyle çakılı personel onu beklemektedir, çünkü unutamamıştır. Karşılaşırlar ve aşk yeniden başlar.

Hollywood bu hikayenin çok ekmeğini yedi, hala da yiyor. Türkiye’de ise genelde daha dramatik olanları çevrildi, intikam için dönen kahraman gibi. İlk hatırlayışta Reese Witherspoon’un Melanie Carmichael karakterini canlandırdığı Sweet Home Alabama, yerlilerde ise Harika Avcı’nın oynadığı 1980’li yıllardan Öyle Bir Kadın Ki buna iyi örneklerdir.

Bodrum Masalı

5- Tam bir şey diyecekken içeri giren münasebetsiz: Tamam arkadaş, iyi bir senaryoda kahramanın önüne engeller çıkaracaksın, işi bozacaksın, çatışmalarla öyküyü sürükleyeceksin de hayatınız boyunca kaç kez çok önemli bir şey diyecekken içeri biri girdi ki? Uzun uzun anlatır anlatır,  ”Ben asıl sana şunu söylemek için gelmiştim” der ve içeriye biri girer, sözü yarıda kalır. O kişi çıktıktan sonra diğeri, ”Evet sen peki ne diyecektin?” diye sorar. Ama nedense itirafçı vazgeçtiği için ya bir şey uydurur ya da ”yok bir şey, unuttum” diye geçiştirir. İçeriye birinin girmediği bazı durumlarda en önemli anda telefon çalar.

Paramparça

6- Kapı dinlerken korkunç gerçeği duymak: Ben küçükken ilginç bir kapı komşumuz vardı: Nuriye Teyze… Çok meraklı olduğundan bir gün bizim kapıyı dinlerken o sırada abim kapıyı açtığı için içeri düşmüş. Hala anlatır güleriz. Kulakları çınlasın Nuriye teyze ilginç bir şey duymuş mudur bilmem ama yerli dizi karakterleri korkunç gerçeği her zaman kapıyı dinlerken duyarlar. En olmadı odadan odaya geçerken yıllardır saklanan büyük sırrı itiraf eden kişiye kulak misafiri olurlar. Sonra da tabii ki bu duyduklarını ilk fırsatta birilerine satarlar. Bu sırrı duyanlar da genelde kötü karakterlerden biridir.

kapı dinleme

7- Pastoral hayatın dayanılmaz cazibesi: Her ne kadar egzoz dumanları içinde hormonlu piliç yiyerek yaşamaya bayılmasak da pastoral hayata methiyeler düzen ”köye gelen şehirli” temalı dizilerden de sıkıldık. Teksas çiftliklerinde geçen eski nesil Sarı Gül tarzı dizilerden başlayarak yol tutturan bu furya, at binmeyi, rodeo yapmayı öğrenen Hollywood güzelleriyle/yakışıklılarıyla sürdü.

Köy veya kasabada çok zorlanan, alay konusu olan, sonunda tam öğrenmişken yeniden şehre dönmek durumunda kalan kahramanımız, finalde de özleme dayanamayıp kırsala geri döner. Çünkü onu bekleyen bir güzel/yakışıklı da vardır. Nicole Kidman ile Hugh Jackman’ın rol aldığı Australia gibi bir kuşak nispeten seçkin örnekleri de olan bu akım, yerlilerde ise her yaz Ege köylerinde çekilen dizilerle sürüyor.  Yeşilçam örneği için ise Tarık Akan ile Filiz Akın’dan Tatlı Dillim…

Hayat Sevince Güzel

8- Yıllar sonra ortaya çıkan çocuk: Bazen hala yabancı dizilerde kullanılır, ailesinin izini kaybettiği, öldü ya da kayboldu sanılan esrarengiz çocuk. Kimi zaman kaçırılıp ismi değiştirildiğinden ya da kaza geçirdiğinden izi yok olmuştur, ama bunu bilen birileri vardır ve seneler sonra bulunur.

Bir de bunların gururundan gidip çocuğu doğuran, ama izini kaybettirip babasından da saklayan annelerle olan versiyonu vardır. Hülya Koçyiğit’in babası Ediz Hun’dan oğlu olduğunu sakladığı Sezercik gibi.  Çocuğunu tek başına büyüten ve hayatını meşakkatle kazanan kadının yanında bir de ”işte bu senin çocuğun” diyen femme fatale karakterlerin olduğu örnekler var. Onlar da kocalarını, sevgililerini bu yolla kandırıyor. Yetsin artık, vuracağız kırbacı, vuracağız kırbacı…

Hayat Şarkısı

9- Adam kaçırma ve fidye: Üç beş adam tutup zengin birinin oğlunu, kızını, karısını, sevgilisini kaçırtmak, fidye için telefon edip ”polise haber verirsen onu bir daha göremezsin” haberi uçurmak, fidyenin siyah Bond bir çantaya konulup olay yerine getirilmesi, polisin geldiğini gören çeteci elemanların ”şimdi sen bittin işte, polis yok demiştim ahbap” telefonları, akıllı bir polisin işi çözmesi, neticede mutlu son. Yeter ama şiştik.

Kördüğüm

10- Ümit verme insanım ben: Son olarak en yakın arkadaşının, kardeşinin, amcasının, dayısının, kaynının, eltisinin, iş arkadaşının, hatta anne veya babasının eski/yeni sevgilisine aşık olma durumları. Kısaca ”arkadaşımın aşkısın” sendromu…İtiraf edememeler, sırlar, ”ammannn gerçek ortaya çıktı/çıkıyor” krizleri, suçluluk halleri, vazgeçişler, vazgeçemeyişler, kavuşamayışlar, ayrılıklar, fedakarlıklar, aşk, intikam, ihanet, cinayet, ölümüne acı, hem de 32 kısım tekmili birden. Cidden sıkılmadık mı? En iyi örneği Aşk-ı Memnu tabii ki…

Aşk-ı Memnu

14 Yorumlar: "Yerli dizilerin izleyiciyi bıktıran 10 klişesi"

  • comment-avatar
    Dilek Şahin 23 Ağustos 2016 (15:12)

    Eline sağlık güzel değerlendirme. Zaten bu klişelere Yeşilçam filmlerinden
    doyduğumuz için ben yerli dizi izlemiyorum,

    • comment-avatar
      sinekaf 23 Ağustos 2016 (21:18)

      Baştan sona yerli dizi izlemeyeli uzun zaman oluyor benim de… Yorum için teşekkür ederim

  • comment-avatar
    Filmiyakala 23 Ağustos 2016 (15:18)

    TV kanallarının yayınlamaya, halkımızın izlemeye doyamadığı klişeleri iyi anlatmışsınız 🙂

    • comment-avatar
      sinekaf 23 Ağustos 2016 (21:18)

      Teşekkür ederim ilginiz ve yorumunuz için

  • comment-avatar
    Duygu Yayman 24 Ağustos 2016 (06:35)

    Bütün bunlar nedeniyle yıllardır yerli dizi izlemiyorum, televizyondan soğuturlar insanı, o derece… Eline sağlık. Senaristler ve yönetmenler, duyun bu sesi!

    • comment-avatar
      sinekaf 24 Ağustos 2016 (21:42)

      Televizyonu açtığınızda birbirinin aynı, sadece oyuncuları, yönetmenleri ve senaristleri değişik yapımlar. Hepsi birbirinden görüyor ve kalitesiz yapımları seyirciye dayatıyorlar maalesef. Yorumunuz ve ilginiz için çok teşekkür ederim

  • comment-avatar
    Sinan İpek 27 Ağustos 2016 (03:01)

    Oho! En önemlisini unutmuşsunuz. Onca arbededen sonra evlenen esas oğlanla kızın bir çocukları olur. Peki, bilin bakalım, çocuğun başına ne gelecek? Bravo, bildiniz. Evet, kötü adamlar çocuğu kıçırıp fidye isteyecek.

    • comment-avatar
      sinekaf 27 Ağustos 2016 (13:50)

      Kaçırılır mı?

  • comment-avatar
    Dilara Önal 27 Ağustos 2016 (03:21)

    aptal kız zeki, yakışıklı oğlanı unutmuşsunuz yahu

    • comment-avatar
      sinekaf 27 Ağustos 2016 (13:51)

      Kadınları genelde aptal, sarsak şekilde tasvir etmek son dönemin modası oldu

  • comment-avatar
    Yasin c 27 Ağustos 2016 (12:19)

    Çok beğendim çok güzel gözlem eski konulu çizgi filmlerde bile böyle klişeler yok mesela şeker kız candy mükemmel bir çizgi filmdi. Şimdiki birçok diziye on basar ha bu arada lise okul ve Ünv klişesini unutmuşsun

    • comment-avatar
      sinekaf 27 Ağustos 2016 (13:51)

      Eskinin birçok animasyonu yerli dizileri katlar. Teşekkür ederim yorum için

  • comment-avatar
    Burcu Ünal 28 Ağustos 2016 (18:46)

    Bir de koca mafya babası ağa filan olur karısına etmedigini koymaz amaaa gelinin arkasında duran savunan kapı gibi osmanlı kayınvalidesi vardir.(beyaz eşarbı iki yana salınmış)

    • comment-avatar
      sinekaf 28 Ağustos 2016 (21:49)

      Köylü, ağalı, kırsallı dizilerin kendine has klişelerinden de bir bu kadar daha liste çıkar

Yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.