Burcu B. Bilgin
(8.5/10)
Türk sanatına yön vermiş isimler yetiştiren ve bir o kadar da çok konuşulan Şakir Paşa Ailesi’nin yaşamını konu alan dizi film izleyiciyle buluştu.
NOW ve Disney Plus ekranlarında izleyici karşısına çıkan Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar adlı diziyi izleyip sizler için değerlendirdim:
“Halikarnas Balıkçısı” olarak tanınan ünlü yazar Cevat Şakir Kabaağaçlı, modern resmin ustalarından Prenses Fahrelnisa Zeid, Türkiye’nin ilk gravür sanatçısı Aliye Berger ve ünlü seramik sanatçısı Füreya Koral’ın içinde yetiştiği ailenin fırtınalı yaşamını ekrana getiren dizinin yönetmeni Bahadır Karataş.
Senaryosunu Hande Altaylı’nın yazdığı dizide Fırat Tanış, Vahide Perçin, Cem Yiğit Üzümoğlu, Devrim Yakut, Meryem Uzerli, Denise Capezza, Helin Kandemir, Yağmur Başkurt, ve Nilsu Berlin Aktaş başlıca rolleri üstleniyor.
Öykü, 1912 yılında başlıyor ve açılış sekansında Büyükada’daki görkemli bir köşkte yaşayan Şakir Paşa Ailesi’nin bireyleri, uzun bir aradan sonra yaşadığı Roma’dan eve dönen Cevat (Cem Yiğit Üzümoğlu) ve İtalyan eşi Aniesi’yi (Denise Capezza) karşılamaya hazırlanıyorlar.
Başka anne İsmet Hanım (Vahide Perçin) olmak üzere bu kavuşmadan büyük heyecan duyarken, oğlu ile dargın olan Şakir Paşa (Fırat Tanış) bu coşkuya eşlik etmeyerek karşılamaya katılmıyor.
Şakir Paşa dışındaki aile üyelerinin çoluk çocuk iskelede toplanıp genç çiftle kucaklaşmalarının ardından hep beraber köşke geçiliyor ve hikaye başlıyor.
Bu sahnelerle başlayan dizi, bu noktadan sonra seyirciyi aile içi çekişmeler, karşılıklı çıkar çatışmaları, bilinmeyenler, sırlar, yeni karşılaşmalar ve gelişmelerle dolu bir yolculuğa çıkarıyor.
Dizinin başında anlatıcı tarafından ailenin içinden çok önemli sanatçıların çıktığına dair kısa bir açıklama yapılarak tarihteki yerleri de anlatılıyor.
Ayrıca, ünlü yazar Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın, babasının ölümüne neden olduğu da kısa bir flash forward aracılığıyla izleyiciye aktarılıp o ana kadar geçen olayların özetleneceği anlaşılıyor.
Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar dizisinin daha ilk sahnelerinden itibaren çok başarılı bir görüntü ve sanat yönetimine sahip olduğu görülüyor.
Dizinin geçtiği ve ailenin Büyükada’da yaşadığı köşk aslında mevcut değil. Dizi için büyük bir emek harcanarak ve yüksek bütçeyle 7 dönümlük bir platoda iki katlı köşk dekoru oluşturulmuş.
Toplam 1200 metrekare olan alanda kurulu olan köşk dekorunun yanı sıra, sanat yönetiminin emeğiyle 20. yüzyılın başlarına ait kıyafetler, eşyalar, aksesuarlar toparlanarak dizide kullanılmış.
Aynı şekilde köşkün çevresindeki dış atmosferin de başarı ile tasarlandığı ve bir dönem dizisine yakışır şekilde falsosuz ekrana aktarıldığı da görülüyor. Dış atmosferin parçası olan orkide serası da bu ince ayrıntılardan.
Senarist Hande Altaylı, hikayenin merkezine iki ana karakter baba Şakir Paşa ile oğlu Cevat Şakir’i koymuş. Baba ile oğul arasındaki bu çatışma, iki karakterin de baskın olması ve farklı olan hayat anlayışlarını birbirine empoze etmesinden kaynaklı.
Kuralcı ve katı baba Şakir Paşa, bohem ve sanatçı ruhlu oğul Cevat devamlı karşı karşıya gelse de aslında ikisinin de ortak yönü sanata karşı ilgileri ve yetenekleri.
Dizide ele alınan yıllarda henüz yazıya, edebiyata olan yeteneğini görmediğimiz Cevat, Avrupa’da sürdürdüğü bohem hayatını ve sanat eğitimini İstanbul’da devam ettirme düşüncesinde.
Babası ise fotoğrafa olan ilgisini ailenin yükünü üstlendiği için hobiye dönüştürme zorunluluğunda kalmasına rağmen halen sürdürüyor, bahçede çekimler yapıyor, çocuklarına öğretiyor.
İki baş karakter arasındaki potansiyel çatışma, aileye yeni giren İtalyan gelin Aniesi’nin varlığıyla sac ayağı tamamlanıyor ve çatışma savaşa dönüşüyor. Bu durum da sonun başlangıcı oluyor.
Sırlarıyla beraber aileye dahil olan, güzel yaşamaya, lükse ve şaşaaya meraklı olduğunu fark ettiğimiz Aniesi, tüm bunlardan uzak düşmemek adına Cevat’a baskı yaparak tartışmaları körüklüyor.
Bu arada, Cevat ile eşinin ilk geldikleri gün sahilde yaşanan esrarengiz bir karşılaşma da ileride yaşanacakların başlangıç fitilini ateşliyor. Bunun etkilerini ilerleyen bölümlerde daha fazla izleyeceğe benziyoruz.
Aynı zamanda görmüş olduğumuz Cevat’ın, babasının ölümüne sebep olmasına giden olaya dair kimi tarih sayfalarında kıskançlık iddialarının bulunduğunun da altını çizmek gerekiyor.
Öykü içinde sadece protagonisti olan Cevat Şakir’in içinde bulunduğu çatışmalar yok. Aynı zamanda Şakir Paşa’nın ablası olan Sara Hanım (Devrim Yakut) ile Şakir Paşa’nın eşi İsmet de sürekli karşı karşıya geliyor.
Şakir Paşa’nın ilk evliliğinden olan oğlu Asım (Onur Durmaz) kendini aileye ispat etmeye çalışırken özellikle aile içinde geri planda bırakılıyor. Bunda da yanından ayırmak istemeyen halasının etkisi büyük.
Ailenin büyük kızı Hakkiye (Yağmur Başkurt) neredeyse takıntı derecesinde erkek kardeşi Cevat Şakir’den hoşnutsuzluk duyup özellikle kapalı kapılar arkasında dillendiriyor.
İşin içine bir de gelin Aniesi’yi ilgi duyduğu Cevat’tan kıskanıp sırlarını ortaya dökme meraklısı olan evin hizmetlisi Sümbül (Helin Kandemir) girince ortalık kaynar bir kazana dönüşüyor.
Ancak bütün bunlar işlenirken ana akım kanallardaki dizilerde yaygın olarak gördüğümüz aşk-entrika-sırlar üçgeni üzerine kurulu, uzadıkça uzayan, dram dozu yüksek ve basit anlatımın bu diziye hakim olmadığını söylemek lazım.
Hikaye, kararında, her gelişme olması gerektiği biçimde ilerliyor, sıcak gelişmeler dahil tribünlere oynayan biçimde anlamsızca dramatize edilmeden ekrana getiriliyor.
Türkiye sanatına yön vermiş bir ailenin hikayesini konu edinen dizinin bu tonunu bozmaması ve izleyici çekmeye yönelik yollara sapmayarak ilerlemesi halinde tarih dersine dönüşmesi beklentimiz.
Eğer böyle olursa geçmişte Muhteşem Yüzyıl dizisi gibi için öğretici olabilecek ve sanat tarihinden önemli bir sayfa, bir dizi film yoluyla gelecek nesillere aktarılacaktır.
Dizinin oyunculuklarına gelecek olursak hikayenin belkemiği olarak Şakir Paşa’yı canlandıran Fırat Tanış’ı görüyoruz. Usta oyuncu, Şakir Paşa rolünde de şimdiye kadar üstlendiği tüm rollerdeki gibi Şakir Paşa’yı da yaşıyor, yaşatıyor.
Daha önce Rise of Empires: Ottoman dizisinde Fatih Sultan Mehmet’i canlandıran Cem Yiğit Üzümoğlu da hikayenin üzerine kurulduğu diğer rol olan Cevat’ın üstesinden başarıyla geliyor.
Şakir Paşa’nın, kendini evdeki bütün çatışmaları önlemeye adamış eşi İsmet Hanım rolündeki Vahide Perçin, ikiliyi desteklemenin ötesine geçip en iyi performanslarından birini sergiliyor.
Dizinin İtalyan yıldızı Denise Capezza’ya burada çok iş düşerken, 2013 yılında bir Türk drama dizisinde kısa bir rol üstlenmiş olan oyuncu burada gerçekten parlıyor.
Dizinin genç oyuncu kadrosundaki bir isim için ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Son olarak İlk ve Son dizisinde izlediğimiz ödüllü çocuk oyuncu Azra Aksu, Aliye Berger rolünde harikalar yaratıyor.
Sara Hanım rolündeki Devrim Yakut ile Prenses Fahrünnisa Zeid’i canlandıran Zeynep Ebrar Karaca da dizinin iyilerinden.
Sonuç itibarıyla dönemini çok iyi yansıtan, hikayeyi sade ve ilgi çekici biçimde aktararak Türk sanatına yön veren ailelerden birini anlatan, bunu da iyi bir kadroyla, başarılı bir sanat ve görüntü yönetimiyle destekleyen dizi, bu çizgisini sürdürürse ekranın en iyileri arasına ismini yazdırabilir.
Dönem dizilerini sevenler başta gelmek üzere izlemenizi tavsiye ediyorum.
ŞAKİR PAŞA AİLESİ’NİN KISA TARİHÇESİ
Kabaağaçlızade Mehmed Şakir Paşa (1855 -1914) Osmanlı Sadrazamı Ahmed Cevad Paşa’nın kardeşiydi. Babası ve annesi, 1861 yılında ölünce kimsesiz kaldı. Kardeşi Ahmed Cevad ile birlikte askeri okula verildi.
Çeşitli ülkelerde diplomatik görevlerde bulundu. 1890 yılında Girit Valiliği yapan Şakir Paşa’nın oğlu Cevat Şakir, bu görevi sırasında doğdu. 1895 yılında ağabeyinin sadrazamlık görevinden alınmasını protesto etmek için devlet görevinden istifa etti.
Uzun yıllar Büyükada’da yaşayan Şakir Paşa, 1914 yılında oğlu Cevat Şakir’in tabancasından çıkan bir kurşunla öldü. Oğlu 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı ve 7 yıl sonra serbest bırakıldı.
Oğlu Cevat Şakir’in çocukluğu ise babasının memuriyeti dolayısıyla beş yaşına kadar Atina Faleron’ da geçti, daha sonra ailece İstanbul Büyükada’ya yerleştiler.
Cevat Şakir, öğrenimine Büyükada Mahalle Mektebi’nde başladı. İngilizcesi ileri olduğu için Robert Koleji’nin hazırlık sınıfını okumadan birinci sınıfa alındı. Robert Koleji’ni pekiyi derece ile bitiren Cevat , öğrenimine devam etmek üzere İngiltere’ye gönderildi. Oxford Üniversitesi Yeni Çağlar Tarihi bölümünde öğrenim gördü.
Cevat Şakir İstanbul’a dönüşünde basına yöneldi ve çeşitli dergilerde yazdı, kapak resimleri ve karikatürler çizdi.
Resimli Hafta Dergisi’nin 13 Nisan 1925 tarihli sayısında yayımlanan “Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmaya Nasıl Giderler” başlığı ile yazdığı yazıdan dolayı Ankara İstiklal Mahkemesi tarafından üç yıl kalebentlik cezası alarak Bodrum’a sürgün edildi. Bodrum’a ilk gelişi böyle oldu.
Cevat Şakir Bodrum’da yaklaşık 25 yıl kaldı. Bodrum’un Karia çağındaki adını kullanarak Halikarnas Balıkçısı takma adıyla yazılar yazdı.
Usta yazar, 13 Ekim 1973 yılında İzmir’in Hatay semtindeki Merhaba Apartmanı’nda öldü ve vasiyeti üzerine Bodrum’un Türbe tepesine gömüldü.
Aileden çıkan sanatçılar: Cevat Şakir Kabaağaçlı (ressam/yazar), Aliye Berger (ressam/gravür sanatçısı), Prenses Fahrünisa Zeid (ressam), Füreya Koral (seramik sanatçısı), Nejad Devrim (Ressam), Şirin Devrim (yazar).
Yorum Yapılmamış: "Şakir Paşa Ailesi: Özlenen türden bir dönem dizisi"