İrem Tuğral
(6.5/10)
Daha önce Yakamoz S-245 filmiyle Netflix ekranında boy gösteren Kıvanç Tatlıtuğ’un rol aldığı bu yapım pandemi döneminde izleyiciyle buluşmuş ve olumsuz yorumlar almıştı.
Tatlıtuğ, bu kez daha önceki işbirliklerinde başarı kazanmış yazar Hakan Günday ve yönetmen Onur Saylak’ın yeni projesinde seyirci karşısına çıktı: Boğa Boğa.
Senaryosunu Günday’ın yazdığı, Saylak’ın kamera arkasına geçtiği filmde Tatlıtuğ’a Funda Eryiğit, Gürgen Öz, Hayat Van Eck, Müge Bayramoğlu, Kerem Arslanoğlu, Onur Akgülgil ile Onur Gürçay eşlik ediyor.
Tek seans olarak, 41. İstanbul Film Festivali’nde gösterilen film, Saylak ile Günday’ın Daha filmi ve Uysallar dizisinin ardından üçüncü işbirliği.
“Bu ölü bir dünya, daha da kötüsü kasvetli bir dünyaydı.”
Film, açılış sekansında Jack London ‘ın ‘”Yanan Gün” kitabından bir alıntıyla giriş yapıyor. İzleyiciye Yalın (Kıvanç Tatlıtuğ) karakterinin entelektüel bir tarafının olduğunu da sezdirerek başlıyor Boğa Boğa.
Filmde Yalın, karısı Beyza (Funda Eryiğit) ile İstanbul’dan uzaklaşıp sakin bir hayat kurmak için babasının memleketi Asos’a geliyor.
Bir yatırım firması sahibi olan ve firması üzerinden kendisine para yatıranların büyük maddi kayıplara uğramasına sebebiyet veren Yalın, kısa bir süre hapis yattıktan sonra avukatının becerisi ile serbest bırakılıyor ve hikaye başlıyor.
Film, hapisten çıktıktan sonra Asos’a gelerek yeni bir hayat kurmak ve tüm yaşananlardan uzaklaşmak isteyen Yalın ve Beyza’nın buradaki yaşam mücadelesini anlatırken, yeni yaşamlarına adapte olma sürecine de ayna tutuyor.
Asos’a yaşamında temiz bir sayfa açma umuduyla gelse de işler Yalın’ın istediği gibi gitmiyor ve yeni kararlarla geldiği Asos’ta da düşmanları peşini bırakmıyor. Alışveriş yapmak için girdiği bakkalın “henüz açılmadık,” diyerek Yalın’ın dükkanından çıkmasını istemesiyle başlayan gerilim, filmin genelinde izleyiciye hissettirilmeye çalışılıyor.
Başka bir sahnede jandarmanın, eşi ve arkadaşıyla dolaşan Yalın’a “yürüyüşe çıkmayı” teklif etmesine ve tehditkar davranışlarına tanıklık ediyoruz.
*Ben buraya bambaşka bir adam olmak için geldim ama olmadı,” diyen Yalın’ın değişmek ve dönüşmek için geldiği Asos’ta yaşadıklarından dolayı bir katile mi dönüştüğü, yaptıklarının hesabını kendine nasıl verdiği, içinde iyi insan olma umudu taşıyarak geldiği Asos’ta kötülükten mi beslendiği, yoksa şartların onu kötü olmaya mı zorladığı sorularının cevabı ise izleyici tarafından farklı biçimlerde yorumlanabilir.
Filmin ana karakteri Yalın’ın ismi üzerinden de söz oyunları yapılarak farklı mesajlar veriliyor. Komşusu tarafından getirilen küfenin üzerinde adı yazan Yalın, daha sonra küfenin üzerinde yazan isminin, “yalan” ve “yılan” şeklinde değiştirildiğini görüyor. Filmin bu sahnelerinde gerilim düzeyi biraz daha artıyor.
Boğa Boğa filminde gerilim unsurunu müziklerden de faydalanarak sağlamaya çalışılırken, son sahnede ‘’ South of Heaven ‘’ şarkısının kullanılması, iyi bir seçim olarak göze çarpıyor.
Boğa Boğa filminin oyunculuklarına gelecek olursak; Kıvanç Tatlıtuğ rolünün hakkını gerçekten veriyor. Bu film sadece Tatlıtuğ’un başarılı performansını izlemek açısından bile seyredilebilir.
Filmde Tatlıtuğ’a başarıyla eşlik eden Funda Eryiğit de çok gerçekçi bir oyunculuk sergilemiş. Yan rolde izlediğimiz Gürgen Öz ise iyi bir performans sergiliyor ve izleyicide sempati uyandırıyor.
Filmin son sahnesinde baştan beri Yalın’a diş bileyen jandarmanın şartlar değişince nasıl dönüşüm geçirdiğini ve “günün adamı” olduğunu izliyoruz.
Yalın’ın bahçesinde bir masa etrafında toplanan mahalle halkı ise ona gösterdikleri sevecen tutumla ilk başlardaki düşmanca tavırlarının tersine bir davranış sergiliyor.
Sonuç itibarıyla film, oyunculukları açısından iyi olsa da iddia ettiği gibi gerilim unsurunun içini dolduramıyor. İzleyicide merak dürtüsü oluşturmasına karşın bu filmin bir gerilim filmi olduğunu söylemek pek mümkün değil.
İyi seyirler.
Yorum Yapılmamış: "Boğa Boğa: Germeyen "gerilim" filmi"