You: Asla böyle bitmemeliydi

Burcu B. Bilgin

(6.5)

Netflix’in en sevilen işlerinden olan psikolojik gerilim/kara komedi dizisi You, beşinci ve son sezonuyla ekrana geldi. Ana karakteri Joe Goldberg’ü yeniden New York’a getiren dizi, tartışma yaratan bir finalle son buldu.

Dizinin son sezonunu izleyip sizler için değerlendirdim:

Geride bıraktığımız dördüncü sezonda Londra’da olan protagonistimiz Joe Goldberg (Penn Badgley), Jonathan Moore sahte ismiyle Oxford Üniversitesi’nde ders vermişti.

Bir dizi heyecanlı olay ve bol bol cinayetin ardından sezon sonunda yeni evlendiği multimilyarder Kate (Charlotte Ritchie) ile New York’a dönen Joe, yine bütün suçlarından kurtulmuş biçimde temiz bir sayfa açmıştı.

 

You Joe Goldberg Penn Badgley

 

Final sezonuna başladığımızda mutlu aile tablosunun Joe’nun Madre Linda kasabasında arkadaşlarına emanet ettiği oğlu Henry (Frankie DeMaio) ile tamamlandığını görüyoruz.

New York sosyetesine giren Joe, her ne kadar Kate’in oldukça sorunlu ailesi ile sıkıntılar yaşasa da halinden memnun görünüyor. Her şeyi bozan ise Kate’in amcası Bob’ın (Michael Dempsey) şirketi yöneten yeğeni aleyhine birtakım bilgileri sızdıracağını öğrenmeleri oluyor.

You Joe Goldberg Penn Badgley

Zaten alıştığımız üzere You’nun her sezonunda Joe Goldberg’in ayağına dolaşan birtakım karakterler oluyor ve genelde taşları yerinden oynatıp kahramanımızın elini kana bulamasına da başta bu kişiler sebep oluyor.

Bunlar birinci sezonda Guinevere’in arkadaşı Peach (Shay Mitchell), ikinci sezonda Love’un erkek kardeşi Forty Quinn (James Scully), üçüncü sezonda influencer anne Sherry (Shalita Grant), dördüncü sezonda ise Adam, Roald (Ben Wiggins), Gemma (Eve Austin) ve Kate’in babası Tom Lockwood (Greg Kinnear) idi.

 

You Tom Lockwood Greg Kinnear

 

Amca Bob’ın “ayak altından çekilmesinden” sonra da sorunlar bitmiyor ve Goldberg ailesinin başı bu defa Kate’in ikiz kızkardeşleri Reagan ve Maddie (Anna Camp) ile derde giriyor.

Tabii yine her sezon alıştığımız üzere gerek ilişkilerinde, gerekse evliliklerinde rahat durmayan, her seferinde takıntı haline getireceği yeni bir kadın bulan Joe, Kate ile arası biraz bozulunca yine kendine bir gönül ilişkisi yaratıyor ve macera başlıyor.

You

Kitaplara sevgisi bilinen Joe’nun yolu bu yüzden Guinevere ile kitapçıda, Marianne ile kütüphanede kesişmişti. Bu defa da Joe’nun yeniden açıp açmamayı düşündüğü kitapçı dükkanına giren “davetsiz konuk” Bronte (Madeline Brewer) ile böyle tanışıyor.

Burada da bir parantez açmak gerekiyor. Dizinin ilerleyen kısımlarında asıl kimliğini öğreneceğimiz yeni kadın kahramanımız, edebiyat tarihine yön veren Charlotte, Emily ve Anne Bronte kardeşlerden etkilenerek bu ismi almış.

You Madeline Brewer

19. yüzyılda yaşamış olan üç kızkardeş, yazın alanında çığır açan eserlere imza atmıştı. Charlotte Bronte’nin Jane Eyre, Emily Bronte’nin Uğultulu Tepeler ve Anne Bronte’nin Wildfell Hall’un Kiracısı eserleri çok tanınır.

Kadın edebiyatçılar olarak arkalarından gelen çok sayıda ismin önünü açan Bronte kardeşler, özellikle yarattıkları kadın kahramanlar aracılığıyla edebi alanda devrim gerçekleştirdi.

Bronte kardeşler

Her ne kadar senaryo örgüsü, diğer sezonların başlangıçlarıyla örtüşse de You’nun beşinci sezonunun başlarda sıkıcı olduğunu, ortalara doğru hareketlendiğini söylemek gerekiyor.

Bunda hiç kuşkusuz Joe’nun “yeni odağı” olarak kadroya katılan Bronte karakterinin pek de ilgi çekici olmayışının, geçmişte Goldberg’ün hayatına giren Guinevere, Love, Marianne gibi farklı yönleriyle öne çıkmayışının, karakterin geçmişinin de cezbedici biçimde sunulmayışının etkisi büyük.

You Joe Goldberg Penn Badgley

Aynı şekilde geçen sezonun parlak karakteri Kate de bu sezon kendine inandıramayan, güçsüz, hikayeyi sürükleyemeyen birine dönüşmüş durumda.

Kadroya yeni katılan Teddy (Griffin Matthews), Maddie ile Reagan’ın şaşkın kocası Harrison (Pete Ploszek) ise hikayeyi biraz olsun renkli kılmayı başarıyor.

You

You dizisini her ne kadar sevsek de her sezonda tekrarlanan kimi mantık hataları ve aklın almadığı ayrıntılar beşinci sezonda daha çok yer alıyor.

Hemen her şehirde Joe tarafından inşa edilen cam kafes bunların başında geliyor. En başta kitapçı dükkanının sahibinin yıllar önce bodrum kata koydurduğu bu kafese Joe’nun bunca kişiyi yüksek ahşap merdivenlerden nasıl indirdiğini ve zarar vermeden kilit altına aldığını anlayabilmek mümkün değil.

You Joe Goldberg Penn Badgley

Joe gibi minyon fiziğe sahip birinin güçlü kuvvetli, kalıplı erkekleri dahi buraya indirmesi bir tarafa  Türkiye’de artık küçük yerleşim merkezlerinde bile olan mobese kameralarının New York gibi suç oranı yüksek bir şehirde bulunmayışı da düşündürücü.

Hepsini bir yana koyduk Joe ile ters düşen herkesin kendini sonunda cam kafeste bulması ise artık kabak tadı veriyor.

You

Öykünün gidişatında kilit rolü oynayan bir başka öykü de Joe’nun oğlu Henry’nin çıkardığı olaylarla başlıyor. Okulda kuzeni Reagan’ın kızı Gretchen’a saldıran Henry, sonra bunu evde de Reagan’a yapıyor.

Aslında Henry’nin babasını rol model alma durumu sezona yayılarak işlense çok daha iyi olabilirdi. “Joe gibi birinin oğlu neler yapabilir?” sorusunun yanıtı sezon boyu dahi işlenebilirdi. Bu, dizi için kaçırılmış bir fırsat.

You

Maddie/Reagan ilişkisi, şirket içi çekişmeler, Joe’nun Reagan’ın başına gelenler dolayısıyla köşeye sıkışması gibi gelişmelerle hareketlenen sezon, ardından Bronte ve arkadaşlarının yarattığı yapay krizle gölgelenerek ilgiyi dağıtıyor.

Zaten final sezonunun sorunlarının başında da çok dağınık ilerlemesi ve olay örgüsünün bir oraya bir buraya savrulması geliyor.

You

Bir başka temel nokta da diğer sezonların her birinde özel bir tema doğrultusunda ilerlenirken burada bunun olmayışı.

Bunu açacak olursak dizinin her sezonu mekansal ve tematik olarak bir renge sahipti. İlk sezonda New York’taki edebiyat ortamını, ikinci sezonda Los Angeles zenginlerini, üçüncü sezonda küçük Madre Linda kasabasında yaşam koçları, gurular ve varlıklı ev hanımlarını, dördüncü sezonda Londra sosyetesini görmüştük.

 

You

 

Kapitalist düzenin bu zengin aktörlerine karşı devamlı çarpışmak zorunda kalan Joe, kitaplara olan sevgisi, olmayan parası ve her seferinde ayakta kalma mücadelesiyle sempati dahi duyduğumuz bir anti kahramandı.

Her ne kadar Guinevere gibi harika insanları öldürdüğünde kızsak da şımarık zenginleri “ortadan kaldırdığında” çok da üzülmediğimiz anlar mevcuttu. Ancak bu sezon aynı duygunun içine giremedik.

You

Dizinin başka yapımlara göndermeleri de eski sezonlarda meşhurdu. İlk sezonda “stalker” Joe sanki daha önce Gossip Girl dizisinde canlandırdığı Dan Humphrey karakterinin “eli kanlı” versiyonu gibiydi.

Üçüncü sezondaki Madre Linda kasabasında Real Housewives of LA veya Desperate Housewives havası almıştık. Dördüncü sezonda Londra kırsalında kendimizi bir Agatha Christie romanının içinde hissettik.

You Joe Goldberg Penn Badgley

Ancak Joe bu defa New York iş dünyasına girmiş gibi görünse de hep kenarında, köşesinde kalıyor. Hikaye bir türlü odaklanamıyor ve devamlı farklı konularla kesintiye uğruyor. Çok anlamlı olmayan Londra sekansından söz etmiyorum bile.

Hal böyle olunca da her sezonda farklı bir dünyayı tanıtma geleneği de sürdürülemiyor ve dizi kendi yolundan ilerleyemiyor.

You

Dizinin kafa karışıklığı sorunu dokuzuncu bölümle zirve yapıyor. Bu defa ani bir kararla rotayı “feminist mesajlara” ve “kadın odaklı bir harekete” çevirmeye çabalayan dizi, kadın kahramanların öç alma öyküsüne evriliyor.

Her biri Tarantino’nun “Gelin” karakterine benzemeye başlayan Kate, Maddie, Marienne (Tati Gabrielle), Nadia (Amy-Leigh Hickman) ve son olarak da Bronte, Joe Goldberg’ün karşısına birer intikam meleği olarak çıkıyor.

You

Halbuki her ne kadar annesinin onu terk etmesine bağlı olarak kadınlara ilişkin bir öfkesi olsa da Joe’nun The Fall dizisindeki gibi bir karakter olduğunu söyleyemeyiz. Her cinayetini de “kadın cinayeti” olarak göremeyiz.

Her seferinde bir başka kadını takıntı haline getirse de Joe, kadın erkek ayırt etmeden öldüren bir katil.

You

Beşinci sezonun sorunlarından biri de birkaç sefer Joe için “seri katil” diye söz edilmesi. Bilindiği üzere seri katiller, belli bir cinayet paterni tutturup benzer özelliklerdeki insanları planlayarak öldürür, ancak Joe Goldberg’ün kurbanları gayet rastgele.

Joe daha çok ayağına dolaşanları, planlarını bozanları öldürüyor veya cinayetlerini örtbas etmeye çabalıyor.

You

Üstelik dizi kendi “ortaya koyduğu” birtakım başka gerçeklikleri de izleyicinin fark etmediğini olduğunu düşünüyor.

Dördüncü sezonda Joe’nun “çoklu kişilik bozukluğu” yaşadığı ortaya çıkıyor ve anti kahramanımız kendini daha önce öldürdüğü Rhys Montrose’un kişiliğinde görerek cinayet işliyordu. Ama bu sezonda Joe’nun alter egosu olduğunu göremedik.

You

Son iki bölümünde ise gitgide didaktikleşen ve mesaj kaygısı içine düşen dizi, finalde ise bugüne kadar izlediğimiz hiçbir bölümde görmediğimiz bir hal alıyor.

Bu elli küsur dakika boyunca o kadar saçmalık görüyoruz ki artık sayamıyoruz bile. Bronte/Louise ile beraber Kanada’ya kaçış rotasında bir villaya saklanan Joe, kendini onunla giriştiği bir ölüm kalım mücadelesinin içinde buluyor.

You

Sanki bu bölüm başka senaristlerin elinden çıkmış gibi izleyiciyi şaşkınlığa uğratıyor. Görüntü yönetimi dair bambaşka bir atmosfer içine girmemiz de cabası.

Bölümün ortasından itibaren ise adeta Quentin Tarantino filmlerinin saçma bir parodisini izlemeye başlıyoruz.

You

Karnından vurulan Bronte/Louise, bütün bunlara ve burkulmuş ayak bileğine rağmen kaçıyor, koşuyor, camdan atlıyor. Joe’nun önce çimenlerde, sonra da gölde boğmasının ardından ise birden silahla karşısında bitiyor. Rahmetli Cüneyt Arkın yaşasa gurur duyardı.

Bu sırada iç çamaşırıyla oradan oraya çıplak ayakla koşuşturan Joe ise silahlı ve deneyimli bir polis memurunu saniyesinde öldürüveriyor.

You

Komiklikler burada da bitmiyor finale doğru bir de Joe Goldberg, penisinden yaralanarak dizinin deyimiyle “iki üç santim” kaybediyor.

Bu da yine dizinin feminist mesaj verme kaygısının uzantısı olan bir “iğdiş edilme” sahnesi olarak öne çıkıyor.

 

You

 

Dizinin “aşırı mutlu sonunda” ise dokuzuncu bölümde Marianne’in “hortlaması” yetmiyor gibi karbon monoksit zehirlenmesinden veya yanarak çoktan ölmüş olması gereken Kate’e de bir şey olmadığını görüyoruz.

Joe’nun ise “ait olduğu yerde” yani hapishane duvarları arasındaki yerini bulduğu finalde sezon boyunca birkaç kez fark ettiğimiz üzere eleştiri okları izleyicilere dönüyor.

You

Joe, Ted Bundy, Charles Manson, Jeffrey Dahmer gibi meşhur katiller gibi hayran mektupları alınca noktayı parmağını topluma çevirerek koyuyor: “Belki de sorun bende değil. Sende”

Her ne kadar toplum yapısının katilleri doğurduğu tezi doğru olsa da Joe Goldberg’ü sezonlar boyunca bir anti kahraman olarak seven ve kucaklayan, hatta içten içe her seferinde paçayı sıyırmasına sevinen seyirciye son raddede böyle eleştiri okları yöneltmek de enteresan bir tercih.

 

You

 

Joe rolündeki Penn Badgley, şimdiye dek birçok röportajında “Goldberg örnek alınacak biri değil,” cümlesini kurmuştu.

Zaten Badgley nedense canlandırdığı karakterlere sonradan alerji duyan bir aktör. Aynı şekilde Gossip Girl’ü ve orada canlandırdığı karakteri de dizinin bitiminden sonra yerden yere vurmuştu. Aktörün bu eğilimi senaristlere de yansımış görünüyor.

Gossip Girl

Neticede beş sezon boyunca temel yapısıyla, atmosferiyle, mekanlarıyla, olay örgüsüyle, kahramanlarıyla, en başta da başroldeki anti kahramanı Joe Goldberg ile sevdiğimiz You dizisi oldukça kötü bir sezon ve akıl almaz bir finalle sona erdi.

Dizi senaristleri final sezonunda, mesaj verme kaygısına düşmek suretiyle ana kahramanın ve öykünün hak ettiği bir sona ulaşmasına engel oldu.

 

You Joe Goldberg Penn Badgley

 

Janrının iyilerinden olan, baş kahramanıyla Thomas Ripley gibi suç literatüründe yer bulan You hiç kuşkusuz böyle bir sonu hak etmiyordu. En doğrusu dördüncü sezon finalindeki gibi bitmesiydi. Asla böyle bitmemeliydi.

Böylece You, ne yazık ki Lost, Game of Thrones, How I Met Your Mother gibi sonu kötü yazılmış iyi diziler arasındaki yerini aldı. Üstelik de bizim bildiğimiz Joe’yu hayallerimizde öldürerek…

You Penn Badgley

Yorum Yapılmamış: "You: Asla böyle bitmemeliydi"

    Yorum yap

    E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.