Hoşçakal Tarık Akan, çocukluğumu da al git

Burcu B. Bilgin

Her biri gidince eksiliyoruz. Kemal Sunal, Zeki Alasya, Tarık Akan, Tuncel Kurtiz, Adile Naşit… Her biri gittikçe içimizden bir başka parça kopuyor. Sanki birileri çocukluğumuzu, anılarımızı sürükleyip götürüyor. Aynı şeyi hissediyoruz. Hatta o dönemde doğmayanlar bile…

Mavi Boncuk’un Emel Sayın’a aşık Yakışıklı Necmi’si, Canım Kardeşim’in hasta kardeşi uğruna televizyon çalan Murat’ı, Ah Nerede’nin otobüs camından Gülşen Bubikoğlu’nu öpen haylaz Ferit’i… Hele ki o Ferit ismi… Sanki üzerine yapışmış gibi… Sev Kardeşim ile başladı, Oh Olsun’da Ferit Haznedar, Hababam Sınıfı serisinde Damat Ferit, Bizim Aile, Ah Nerede…

Önce siyah beyaz dönemde birçok genç kızın ”ilk aşkı” oldu Tarık Akan. Televizyonlar renkliye geçince gözlerinin deniz yeşiliyle tanıştılar. Zor dönemlerdi yine, hem de çok zor… Yeşilçam’ın aile komedileriyle biraz nefes alıyordu toplum. Ama insanlar sevmeyi biliyordu vaktiyle, onu da çok sevdi.

 

 

-Sürü ile yola çıktı-

Kimbilir kaç genç kız, Ah Nerede filminde otobüs camından sarkarken Gülşen Bubikoğlu’nun, Tatlı Dillim’de uğruna köyde yaşadığı Filiz Akın’ın, Delisin’de şemsiyesinin altına aldığı Necla Nazır’ın yerinde olmak istedi. O dönemin erkekleri de onun kadar yakışıklı, popüler, gönül çelen olmak isterdi şüphesiz…

Ama Türk halkının gönlünü çalan aile filmleri zamanla yetmedi ona. Çünkü ülkesi ve halkına bir şeyler vermek isteyen her sinema insanı gibi artık farklı bir şeyler yapmak istiyordu.

Zeki Ökten imzalı 1978 yapımı Sürü, bunun için ilk basamaktı. Arasında kan davası olan düşman aşiretin kızıyla evli olan, ancak çocukları yaşamadığı için ailesi tarafından ayrılmaya zorlandığı halde eşine sahip çıkan Şıvan rolüyle devleşti Tarık Akan.

Sonra Yavuz Özkan imzalı Maden geldi. Onu Adak izledi. Geçim sıkıntısından kurtulmak için ilk doğacak çocuğunu Allah’a adamaya çalışan adamın öyküsünde buz kestik.

 

 

-Bir dönüm noktası daha: Yol…

Yola çıkmıştı, artık durmayacaktı. 1981 yapımı Yol, sıkı yönetim yıllarında İmralı Cezaevi’nde yatan 5 mahkumun 1 haftalık izni kullanmak için yola düşmesinin hikayesiydi. Zulüm sadece hapishanede değil ülkenin her yerinde, dört bir yanda, yollardaydı. Film Altın Palmiye aldı, Tarık Akan sinemasında ise büyük bir dönüm noktası oldu.

O artık bebek yüzlü Ferit değildi. Hatta milyonların kalbini çalan yakışıklı değil, istenmeyen erkek oldu. Herhangi Bir Kadın’da Hülya Koçyiğit’in onu değil Cihan Ünal’ı seçtiği hamal Cemal’di. Hüzünle çaldığı kavalıyla yine içimize işledi. Hülya Koçyiğit seçmese de bizim gönlümüz hala ondaydı.

80 darbesinde Almanya’da yaptığı bir konuşma yüzünden 12 yıl istemiyle yargılandı, 2.5 ay hapiste kaldı, işkence gördü. Karatma Geceleri, Eylül Fırtınası, bu acı dolu günlerin aynasıydı adeta.

 

 

-Hoşçakal…-

Tarık Akan, doğru bildiği ”Yol”da hiç sapmadan yürümeyi bilen, bu uğurda bir çok şeyi göze alan biriydi. Hayatı boyunca ”kendisi gibi düşünmeyenlerin” hedefi oldu. Hatta dün öldükten sonra bile… Eminim ki yaşasa o aldırmazdı, çünkü aldırmış olsa bu Yol’a çıkmazdı.

O benim de ilk aşkımdı. Yıllar sonra tanışma fırsatım da oldu. Hiç değişmemişti, hala o güzel insandı. Dünden beri sanki evimizden birini kaybetmiş gibi hüzünlüyüz. Çünkü artık arkasından ağlanacak oyuncular yetiştirmiyor Türk Sineması. Galiba bir yandan ona, diğer yandan da yitip giden güzel geçmişimize ağlıyoruz. Hoşçakal Tarık Akan, çocukluğumu da al git.

 

12 Yorumlar: "Hoşçakal Tarık Akan, çocukluğumu da al git"

  • comment-avatar
    zeliha gürel 17 Eylül 2016 (15:49)

    Canım arkadaşım dün haberi televizyondan izlediğimde içim cızz etti. Ailemizden birini kaybetmenin verdiği hüzün çöktü evimize. “O iyi insanlar, o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.” dedirtecek kadar canım sıkıldı. Türkiye düşünen bir değerini daha kaybetti. İşık içinde yatsın. Kalemine, o güzel yüreğine sağlık Burcu.

    • comment-avatar
      sinekaf 17 Eylül 2016 (15:56)

      Güzel insanlar bir bir hayatımızdan kayıp gidiyor. Ondan hüznümüz.. Teşekkür ederim yorumun için

  • comment-avatar
    Ceyhun Diribaş 17 Eylül 2016 (16:23)

    Yazınızı okurken içim acıdı.Kollektif tarihimizin yaşayan efsanelerini kaybederken anılarımızı da yitiriyor gibiyiz.

    • comment-avatar
      sinekaf 17 Eylül 2016 (16:27)

      Yavaş yavaş elimizde hiçbir şey kalmıyor gibi… Yorum için çok teşekkürler

  • comment-avatar
    Garine S. 17 Eylül 2016 (19:13)

    Güzel yürekli emmoğlum

    • comment-avatar
      sinekaf 17 Eylül 2016 (23:14)

      Teşekkür ederim kardeşim benim… İyi ki varsın.

  • comment-avatar
    Dilek SAMSUN 17 Eylül 2016 (21:40)

    “Türkiye ilk aşkını kaybetti” şeklinde bir başlık vardı. Sizin sosyal medya hesabınızda görmüştüm dün.. Ne kadar doğru.. Hepimiz çok sevdik onu, renkli gözlerini, hüznün bile yüzüne çok ama çok yakışmasını, duruşunu.. Ardından yazabilecek çok kelimem yok gibi.. Ne yazsam hep öncekilerin aynı olacak işte.. Eski Türk filmlerinin devrine yetişebildiğim için çok mutluyum.. Dün çocukluğum bir parça daha eksik kaldı.. Ferit güle güle..

    • comment-avatar
      sinekaf 17 Eylül 2016 (23:15)

      Çok güzel bir yorum Dilek hanım. Ardından yazabilecek çok şeyim yok demenize karşın çok da güzel yazmışsınız. Başımız sağ olsun.

  • comment-avatar
    Bünyamin Tokmak 17 Eylül 2016 (22:06)

    Eline sağlık. Güzel bir yazı. Güle güle Tarık Akan.

    • comment-avatar
      sinekaf 17 Eylül 2016 (23:15)

      Teşekkür ederim yorum için Bünyamin bey… Sevgiler

  • comment-avatar
    pervin demir 19 Eylül 2016 (20:05)

    nurlar icinde yatsin, cocuklugumun. yakisikli ,devrimci, Ataturk ve vatansever insani, Onun gibi biri zor gelir dunyaya, filmleriyle hafizalarimizda hep kalacak.

    • comment-avatar
      sinekaf 19 Eylül 2016 (20:09)

      Bir şekilde her biri gittikçe çocukluğumuzdan bir parçayı alıp götürüyor. Teşekkürler yorumunuz için

Yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.