Burcu B. Bilgin
(6.5/10)
İçeriğindeki “aile dizimi” yöntemi nedeniyle ilk sezonu uzun süre tartışılan Zeytin Ağacı dizisi, uzun bir aradan sonra yeniden izleyici karşısına çıktı.
Dizinin ikinci sezonunu izleyip sizler için inceledim:
Senaryosunu Nuran Evren Şit’in kaleme aldığı dizinin yönetmeni Burcu Alptekin. İkinci sezonu sekiz bölümden oluşan dizide başrolü Tuba Büyüküstün, Seda Bakan ve Boncuk Yılmaz üstleniyor.
Üçlüye diğer rollerde Murat Boz, Fırat Tanış, Rıza Kocaoğlu, Serkan Altunorak, Füsun Demirel, Aytaç Şaşmaz, Umut Kurt, Nilüfer Açıkalın, Ali İpin, Seren Deniz Yalçın, Selen Üçer ile çocuk oyuncular Mehmet Aybars Kaya ve Liya Su Erol eşlik ediyor.
Dizi, kanseri nükseden Sevgi’nin (Boncuk Yılmaz) rahatsızlığına alternatif çare aramak üzere arkadaşları Ada (Tuba Büyüküstün) ve Leyla (Seda Bakan) ile Ayvalık’a gelerek burada eski bir doktor olan Zaman (Fırat Tanış) ile seanslara başlamasının hikayesini anlatıyor.
Zeytin Ağacı’nın ikinci sezonunda ise üç arkadaşın yerleşmeye karar verdikleri Cunda Adası’ndaki yeni hayatlarında önlerine çıkan sorunlar ve çözüm arayışları işleniyor.
İkinci sezonda iki baş karakter Ada ile Sevgi’nin geride bıraktığımız sezona oranla çok daha problemli ve kaprisli kişilikler haline geldiklerini görüyoruz.
İlk sezonda eşi Selim’den (Serkan Altunorak) boşanarak eski sevgilisi Toprak (Murat Boz) ile yeni bir aşka yelken açan Ada, daha ilk anlardan itibaren hemen herkese problem çıkarmaya, sürekli ters tavırlar sergilemeye, öfke nöbetleri sergilemeye başlıyor.
Sevgilisi Ada, kızı Flor (Liya Su Erol) ve onun annesi Eva (Seren Deniz Yalçın) arasında mekik dokumaya çalışan Toprak, arada kalıyor ve ilişkileri ağır darbe alıyor.
Ancak Ada’nın öfkesi yalnızca Toprak’a yönelik olmakla kalmıyor. Eski kocası Selim’e kızgınlığı geçmemiş durumda ve bulduğu ilk fırsatta eleştiri okları yönlendiriyor. Hastanede de benzeri tavırları sürdürüyor.
Diğer taraftan karakterin inandırıcılığı da hiçbir şekilde seyirciye geçmiyor. Çok başarılı bir hekim olduğu dizi boyunca tekrarlanmasına ve herkesin “Ada hocam,” diye etrafında pervane olmasına karşın Büyüküstün’ün üzerinde doktor önlüğü nedense eğreti duruyor.
Ada’nın Toprak’ın ardından hayatına yeni giren Diyar (Aytaç Şaşmaz) ile ilişkisi de farklı görünmüyor. Kısacası aile dizimi ile sorunlarına çözüm arayan Ada’nın bulabildiğini söylemek pek de mümkün değil.
Sevgi’ye gelecek olursak, her ne kadar kanser nedeniyle ağırlaşan sorunlarını anlasak da bir noktadan sonra bu karakterle empati kurmak iyice zorlaşıyor.
İki işte birden çalışan eşi Fiko’yu (Rıza Kocaoğlu), tıraş olurken lavaboyu kirlettiği, ağzını şapırdattığı, diş macununu ortadan sıktığı gibi sudan sebeplerle sürekli azarlayan Sevgi, annesi Mukadder’e (Füsun Demirel) de kök söktürüyor.
Sevgi ile Ada’nın aksine, Leyla ise bir o kadar pozitif, enerji dolu ve inandırıcı bir karakter. Eşi Erdem (Umut Kurt) hapisteyken doğum yapan, iki çocuğuna canla, başla bakan, üstüne bir de yeni bir restoran projesi geliştiren Leyla, arkadaşları kadar seyirciye de moral aşılıyor.
Büyük ihtimalle bu karakter de olmasa, Zeytin Ağacı izlenilir olmaktan iyiden iyiye çıkacak gibi gözüküyor. Dizide karakter dönüşümünü de en çok Leyla ile Erdem üzerinde görüyoruz.
Dizide bu sezon rastladığımız en olumlu değişiklik ise aile dizimi sahneleriyle karakterlerin yaşam öykülerinin desteklenmesi oluyor.
İlk sezonda bu konuda biraz eksik kalan dizi, bu kez özellikle bölüm başlarında flash backler aracılığı ile geçmişe giderek o kısmın hikayesine dair baştan fikir veriyor.
Sonrasında geçmişteki atalarını ve/veya ebeveynlerini gösterdiği karakterlerin şimdiki yaşamına ve sorunlarına dönerek sebep/sonuç ilişkisi aranıyor.
Bu metodla dizi içerisinde Ada (Tuba Büyüküstün), Erdem (Umut Kurt), Fiko (Rıza Kocaoğlu), Toprak (Murat Boz), Sevgi (Boncuk Yılmaz) gibi karakterlerin sorunlarının temeline iniliyor. Ancak anlatım örgüsü biraz daha özenli yapılıp bu konuya odaklanılsa dizinin hikayesinin daha derli toplu bir yön çizeceği aşikar.
Mesela Erdem’in köyünde yaşadığı dram ve bunun ilerdeki hayatına yansımasının anlatımının ardından bir sekansta bebeğine Kürtçe türkü söylemesini izliyoruz. Buna benzer bütüncül bir anlatım, onun hayatı ve yanlışlarının sebepleri konusunda fikir veriyor.
Yine Toprak’ın Kafkasya göçünün ardından “Seni almaya geleceğiz,” diyerek giden ailesini yıllarca umutsuzca beklemesi, dizinin ilgi çekici anları arasında yer alıyor. Ancak sonrasında buradan kopulup başka konulara geçildiğinden havada kalıyor.
Dizinin ilk sezonunda bolca tartışılan aile dizimi metodunun reel olup olmadığı, sorunlara çözüm bulup bulmadığı konusu bu defa Zeytin Ağacı’nın kendi içinde de yoğun şekilde ele alınıyor.
Hatta Ada’nın çalıştığı hastanedeki doktorların şikayet etmesi üzerine Ada’nın aile dizimi seanslarına katılması yüzünden başı derde giriyor.
Bunun üzerine Ada, konuya dair yabancı kaynaklardan çeviriler de katarak tez uzunluğunda bir araştırma yapıyor. Hastanedeki doktorlar ise yöntemin bilimsel olmadığını, bunlarla uğraşmanın hekim etiğinde yerinin olmadığını savunuyor.
Yani tıpkı Zeytin Ağacı’nın ilk sezonunun ardından kamuoyunda gündem yarattığı gibi dizinin kendi içinde de aile dizimi metodu tartışma konusu oluyor.
Dizideki oyunculuklara gelecek olursak en başa yine Tuba Büyüküstün’ün rol aldığı her yapımda sınıfta kalan performansı yerleşiyor.
Büyüküstün’ün ifadesi öfkelendiğinde aynı, üzüldüğünde aynı, sevindiğinde aynı, yani hiç değişmiyor. Sezon boyunca Ayvalık’ta bisikleti üzerinde robot gibi oraya buraya gidip geliyor. Hatta ilk sezonda oyunculuğu eleştirilen Murat Boz dahi bu sezon bir gömlek üstte.
Sevgi’yi canlandıran Boncuk Yılmaz da rol arkadaşı Tuba Büyüküstün gibi izleyiciyi kendine inandırmakta oldukça zorlanıyor.
O kadar öfke, sevinç ve duygu patlaması yaşamasına rağmen Yılmaz’ın yüzüne de aynı ağlamaklı ifade yerleşip kalıyor. Neyse ki Rıza Kocaoğlu, eşi Fiko rolünde o kadar iyi ki zaman zaman Boncuk Yılmaz’ı kurtarıyor.
Üç arkadaş içinde performans açısından açık ara en iyisi olan Seda Bakan, Leyla karakterini canlandırmıyor, adeta her anıyla yaşıyor.
Hayattaki zorluklar karşısında yılmayan, her daim pozitif Leyla rolünde harikalar yaratan Bakan’a eşi Erdem rolünde Umut Kurt da başarıyla eşlik ediyor.
Toprak’ın Hollandalı eski sevgilisi Eva’yı canlandıran Seren Deniz Yalçın ise dizinin iyilerinden. Yalçın, seyirciyi karşısında yabancı bir oyuncu olduğuna inandıracak kadar iyi vurgulara ve diksiyona sahip.
Dizide Leyla ile Erdem’in oğlu Sarp’ı canlandıran Mehmet Aybars Kaya da ilk sezondaki gibi alkışı hak ediyor.
Zeytin Ağacı’nın ilk sezonunda geçmişi gizemli eski bir doktor olan Zaman’ı canlandıran Fırat Tanış, bu sezonda karakterin hayatına dair ayrıntılar belirginleştikçe dizideki ağırlığını artırıyor.
Zaman’ın geçmişi ve oğluyla ilişkisi masaya yatırılırken, Tanış da alışıldık başarılı oyunculuğunu daha fazla gösterme fırsatını buluyor.
Zeytin Ağacı’nın en yeni oyuncusu Aytaç Şaşmaz’ın canlandırdığı Diyar, senaryodaki kopukluklar sebebiyle pek de öyküye uyum gösteremiyor.
Dolayısıyla genç oyuncu da belki elinden geleni yapıyor ama kadro içinde pek de ön plana çıkamıyor.
Dizinin ikinci sezonunun sonunda aile dizimi seanslarından Toprak, Erdem, Fiko, Leyla ve Eva’nın randıman aldığını görüyoruz.
Ada, sezon boyunca aile dizimi de aile dizimi diye bir oraya bir buraya gitse de sorunlarına çok da net bir çözüm bulamıyor. Ancak dizideki belki de en gerçekçi nokta, pek çok doktorun yaptığı gibi Ada’nın da ülke sınırları dışında yeni bir hayat arayışına girişmesi oluyor.
Sezon finaline baktığımızda yapımcıların Zeytin Ağacı için üçüncü sezonu da planladığını anlamak mümkün.
Ancak ikinci sezonun sonlarına doğru giderek yeknesaklaşan ve son bölümlerde tekrara düşen dizinin yeni bir sezonu daha kaldırabileceğini zannetmiyorum. Her şeyi tadında bırakmak lazım ama ekran tarihimizde bunun örneğine ne yazık ki çok rastlanmıyor.
1 Yorum: "Zeytin Ağacı: Bunalım, balık, Ayvalık"
Gülay Kıratlı 15 Temmuz 2024 (16:19)
Harika yorum, elinize sağlık. Tuba Büyüküstün’ü sadece duru güzellği için kullanıyorlar kalıp gibi duran, mimiksiz yüzüyle.
Seda Balkan’ın kendi iç dünyası pozitif ve renkli o yüzden rolünde çok başarılı