Corona günlerinde izlenecek 10 şaheser film

Burcu B. Bilgin

Tüm dünyayı günlerdir etkisi altına alan bir tür Corona virüsünden kaynaklı Covid-19, herkesi evlere bağladı. Bu karantina günlerinde yapılacak en iyi şeylerden biri de film izlemek.

Sizlere kült mertebesine erişmiş, “Art House” olarak tanımlanan filmlerden bir seçki oluşturdum. İşte, Corona günlerinde izleyebileceğiniz 10 sinema şaheseri:

1-Tatlı Hayat/La Dolce Vita: Usta İtalyan yönetmen Federico Fellini’nin imzasını taşıyan La Dolce Vita/Tatlı Hayat, 1960 yılında gösterime girdi.

Başrolünü Riccardo Garrone, Walter Santesso ve Valeria Ciangottini’nin paylaştığı film, Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye Ödülü kazandı.

La Dolce Vita

Filmin konusu şöyle:

Tuhaf gazeteci Marcello Rubini, zengin ve şöhretli İtalyan aristokrasisine dair söylentilerin yayınlanacağı bir köşede yazması için Roma’da çalıştığı gazete tarafından görevlendirilir. Marcello, bir partiden diğerine geçmekte, bu esnada da sosyetenin en güzel, en ilginç insanlarıyla tanışmaktadır.

Bu başlardan tatlı görünen hayat, zamanla Marcello’yu daha yalnız, daha ucuz bir insan haline getirir. Bol içki ve dansla kapattığı geceler onu hem bedenen hem de zihnen yavaş yavaş yok etmektedir.

La Dolce Vita

2-Sil Baştan/Eternal Sunshine of a Spotless Mind: Michel Gondry imzalı bu bağımsız film, aynı anda hem popüler, hem de nitelikli bir yapım olmayı başardı.

Jim Carrey, Kate Winslet ve Kirsten Dunst’un başrolünü paylaştığı Sil Baştan, ayrıldığı sevgilisinden kalan hatırlarını sildiren bir adamın hikayesini anlatıyor. “En İyi Orijinal Senaryo” dalında Oscar ödülü olan filmin öyküsü şöyle:

İki yıl boyunca beraber olduğu sevgilisinden oldukça şaşırtıcı bir haber alan Joel Barish, bir teknolojik deneye katılan kızın  kendisini hatırlamamaya başlaması üzerine küplere biner. Joel, aynı prosedürü kendi üzerinde de gerçekleştirmek ister. Bu süreçte iyi başlayan, ama sonradan tadı kaçan ilişkisini izler. Fakat sıra yaşanılan güzel şeylere gelince iş değişir.

Eternal Sunshine of a Spotless Mind

3- Roma: Alfonso Cuaron imzalı 2018 yapımı film, o yıl “En İyi Yabancı Film”, “En İyi Yönetmen” ve “En İyi Görüntü Yönetimi” dallarındaki Oscar ödülleri dahil olmak üzere çok sayıda ödül kazandı, yıl boyunca konuşuldu.

Alfonso Cuaron’un kendi çocukluğundan esinlenerek Meksika’nın yakın geçmişini gözler önüne serdiği filmin merkezinde Cuaron ailesinin bakıcısı bulunuyor. Film, Meksika’nın yerlisi Miksteklerden olan yoksul Cleo (Yalitza Aparicio) ve bu ailenin çevresinde gelişiyor.

Roma

O dönem Meksika’sını ve çalkantılarını da başarıyla beyazperdeye getiren film, düşük gelir seviyesine sahip semtlerde oturanların ”Roma” diye adlandırdığı zengin mahallesinde ve ülkede yaşananları, tarihi değiştiren isyanları, olayları da bir koldan işliyor.

Özellikle görüntü yönetimiyle yıldız gibi parlayan filmi Alfonso Cuaron, “sepya” tonlarında çekti. Film, ünlü dijital platform Netflix’in imzasını taşıyor.

Roma film

4-Bisiklet Hırsızları/Ladri di Biciclette/Bicycle Thieves: Listedeki en eski film olan 1948 yapımı Bisiklet Hırsızları, gerçek bir klasik.

Yönetmen koltuğunda İtalyan yeni gerçekçiliğinin mimarlarından Vittorio de Sica’nın oturduğu film, savaş sonrası toplumunun portresini oldukça geniş bir perspektiften çiziyor. Filmin konusu şu şekilde:

Savaş sonrası yaşanan iki senelik işsizlik döneminin ardından nihayet iş bulan Antonio mutluluktan havalara uçar. İşi için kendisine lazım olan bisikleti almak için yataklarını satmaları gerekmiştir. Ancak Antonio para kazanabileceği için mutludur. Yeni işinin ilk gününde bisikleti çalınan Antonio neye uğradığını şaşırır. Yaşadığı problemleri çözebilmesi için acilen bisikletine kavuşması gerekmektedir.

Bisiklet Hırsızları

5-Serseri Aşıklar/À Bout De Souffle: 1960 yapımı bu film de Fransız Yeni Dalga’sının en başarılı yapımları arasında yer tutuyor.

Jean-Luc Goddard’ın yönettiği filmin başrolünde Jean-Paul Belmondo ile Jean Seberg var. Derin film okuma seanslarının değişmez yapımlarından olan filmde olaylar şöyle gelişiyor:

Michel Poiccard (Belmondo), Marsilya’da bir otomobil çalar ve yolda bir polis öldürür. Paris’te Champs Elysées’de New York Herald Tribune gazetesi için stajyerlik yapan genç Amerikalı Patricia’yı (Jean Seberg) bulur. Daha önce bir kaç gece birlikte olmuşlardır. Michel polis tarafından aranırken eski arkadaşlarıyla buluşup Roma’ya gidecek parayı almaya elde etmeye çabalar.

Serseri Aşıklar

6-Berlin Üzerindeki Gökyüzü/Der Himmel Über Berlin/Wings of Desire: İngilizce’ye “Wings of Desire” olarak çevrildiğinden kimi kaynaklarda “Arzunun Kanatları” diye de görülebilen film, 1987 yılı yapımı.

Sinematografisiyle çok daha eski bir film havasında olan yapımın yönetmen koltuğunda Wim Wenders oturuyor. Başrolünü Bruno Ganz’ın üstlendiği filmin müzikleri ünlü şarkıcı Nick Cave’in imzasını taşıyor.

Peter Falk, Otto Sander ve Solveig Dommartin’in de rol aldığı film, Wenders’e Cannes’da “En İyi Yönetmen” ödülünü getirdi.

Wings of Desire

Berlin Duvarı’nın yıkılışından 2 yıl önce çekilen bu yapım, savaş sonrası dönemin ve modernizm atmosferinin karıştığı Berlin’de gezmekte olan iki meleğin öyküsünü anlatıyor.

Film, duvarla ikiye bölünen Berlin’de yalnız ve mutsuz insanlara görünmeden yardım eden meleklerden Damiel’in günün birinde güzeller güzeli Marion’a aşık olunca  insana dönüşmek istemesini ve beraberinde gelişen olayları işliyor.

Wings of Desire

7-Köprü Üstü Aşıkları/Les Amants du Pont-Neuf/The Lovers on the Bridge: 1991 yapımı Fransız filminin yönetmeni Leos Carax. Filmin başrolünde Juliet Binoche, Denis Lavant ve Klaus Michael Gruber var.

Leos Carax’a dünya çapında bir şöhret getiren film, yoksulluk ve çaresizliği şiirsel bir anlatımla buluşturarak sinema perdesine getiriyor. Filmin konusu şöyle:

Fransız Devrimi’nin 200. yıl kutlamaları için restore edilmeye başlanan Paris’in en eski köprüsü olan Pont-Neuf, sokağa düşmüş alkolik bir sirk cambazı olan genç Alex’e ev sahipliği yapmaktadır. Başarısız bir ilişkinin ardından çektiği üzüntünün giderek körleştirdiği güzel ressam Michèle sokaklarda Alex’le karşılaşır. Michèle, Alex ve diğer bir evsiz olan Hans ile birlikte Pont-Neuf’te umarsız bir hayata başlar. Michèle’in görme duyusu giderek azalırken Alex’le bağı da artar.

Köprü Üstü Aşıkları

8-John Malkovich Olmak/Being John Malkovich: Spike Lee imzasını taşıyan 1999 yapımı filmin başrolünde Cameron Diaz, John Cusack, Catherine Keener ve John Malkovich yer alıyor.

Filmde olaylar şöyle gelişiyor:

Craig kendince yetenekleri olan bir kuklacıdır. Ancak bu meslek ona iyi para kazandırmamaktadır. Craig’in karısı olan Lotte ise bir pet shopta çalışmaktadır. Sürekli kendi işinin tuhaf yanlarından dem vuran Lotte, Craig’in canını sıkmaktadır.

Şansı yaver giden Craig bir firmada iş bulur. Şirkette tanıştığı Maxine isimli bir kadın onun ilgisini cezbeder. Ancak Maxine, Craig’le ilgilenmemektedir. Bir gün Craig çalıştığı firmada gizli bir kapı bulur. Kapıdan içeri giren Craig, birden John Malkovich’in bedeninde uyanır.

John Malkovich Olmak

9-Konuş Onunla/Hable con Ella/Talk to Her: Ünlü İspanyol yönetmen Pedro Almodovar’ın imzasını taşıyan 2002 yapımı filmdeJavier Cámara, Dario Grandinetti ve Leonor Watling rol alıyor.

Almodovar’a “En İyi Özgün Senaryo” dalında Oscar kazandıran yapım, bir sinema salonunda karşılaşan hasta bakıcı Benigno ile gazeteci Marco’nun aylar sonra ilginç bir şekilde bir hastanenin dört duvarı arasında aynı kaderi yaşamalarının ve birbirinden ilginç olaylarla birbirlerine bağlanan yaşamlarının öyküsünü konu alıyor.

Semboller ve Almodovar sinemasının alamet-i farikalarıyla süslenen film, gerçek bir modern zaman klasiği niteliğini taşıyor.

Hable Con Ella

10-Ove Adında Bir Adam/A Man Called Ove/En Man Som Heter Ove: Listedeki tek Nordik film olan yapım, 2017 yılında “En İyi Yabancı Film” dalında Oscar ödülüne aday gösterildi. Filmin yönetmenliğini Hannes Holm üstlenirken kadroda Rolf Lassgård, Bahar Pars ve Zozan Akgün  yer alıyor.

Sevgi ve hayata dair gerekli şeyleri çevrede bulundurmanın önemi üzerine kurulu bu dramatik komedinin konusu şöyle:

59 yaşındaki Ove mahallenin huysuz ihtiyarıdır ve birkaç sene önce apartman yöneticiliği görevinden de azledilmiştir. Ancak bunu hala kabullenmemekte ve mahalleyi bir demir yumrukla yönetmeye devam etmektedir.

Hamile olan Parvaneh ve ailesi karşıdaki teraslı daireye taşınıp yanlışkla Ove’ın posta kutusunu kullanınca aralarında beklenmedik bir dostluk oluşur.

A Man Called Ove

 

Yorum Yapılmamış: "Corona günlerinde izlenecek 10 şaheser film"

    Yorum yap

    E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.