Burcu B. Bilgin
(3. sezonu izlemiş olanlar okumalıdır)
Hawkins isimli küçük bir kasabaya musallat olan bir yaratığa ve gizli güçlere karşı mücadele eden bir grup insanın macerasını konu alan Stranger Things 3. sezonunu doldurdu.
Dizide yaşananlar kadar 80’lerin filmlerine göndermelerle de ilgi çekiyor, adeta film severler için bir bulmaca niteliği taşıyor.
Peki 3. sezonda neler izledik, hangi filmlere gönderme yapıldı ve bundan sonra ne beklemeliyiz?
-Yeni sezonda bolca espri: Dizinin oldukça karanlık ilk sezonu ve biraz sıkıcı bulunan 2. sezonundan farklı olarak 3. sezonda espri dozu artmıştı.
Duffer kardeşlerin Coen kardeşlerin filmlerindekilere benzeyen bir kara mizah havasına soktukları dizinin yeni atmosferini gerçekten başarılı buldum.
-Soğuk Savaş: 1980’ler denildiğinde akla gelenlerden biri de ABD ve Rusya arasındaki Soğuk Savaş idi. Sovyetler Birliği’nin sona erişi, Glasnost, Perestroika ve Berlin Duvarı’nın yıkılışı öncesinde özellikle Amerikan sineması da bu konudan bolca besleniyordu.
Stranger Things’in yeni sezonunda Soğuk Savaş’a ve o dönemde esen komünizm karşıtlığına ironik bir dille yer verildi, adeta karikatürize edildi.
Soğuk Savaş’ı ve Rus tehditini anlatan filmlerin en ses getirenlerinden 1984 yapımı Kızıl Şafak/Red Dawn’a da bolca gönderme yapıldı.
Charlie Sheen, C. Thomas Howell gibi ünlülerin rol aldığı Kızıl Şafak, bir grup ergenin Rus işgaline uğrayan kasabalarını kurtarma çabasını işliyordu.
Stranger Things’de ise üniversite puanı yetmediği için babasının dondurmacıda çalıştırarak cezalandırdığı Steve, buradaki iş arkadaşı Robin, Dustin ve Lucas’ın kardeşi Erica, Hawkins’de kapanan “kapıyı” yeniden açmaya uğraşan Ruslar’la mücadele etti.
-Indiana Jones ‘un baba-oğulu gibi: Ruslar’ın eline düşen Robin ile Steve’in sahnesinde ise Indiana Jones: Son Macera filmine gönderme vardı.
Steve ile Robin’i aynı filmdeki gibi bağlayan Ruslar, sonunda Indiana ve babası gibi onları ellerinden kaçırdı.
-Die Hard ve beyaz fanila: Yine ekibin Ruslar’dan kaçışı sırasında Dustin, Die Hard/Zor Ölüm’ün meşhur John McClane’i gibiydi. O da McClane’in Nakatomi Plaza’da rehineleri kurtarmak için uğraştığı gibi metal, dar bir alandan çıkış planı yaptı.
-Terminatör iş başında: Ruslar’a karşı mücadele eden sadece Steve ve çetesi değildi. Cevval polis Jim Hopper ve Joyce Byers da “kapının” yeniden açılacağını öğrenince karşılarında Ruslar’ı buldu.
Grigori adlı Rus ise her haliyle Arnold Schwarzenegger’in meşhur Terminator’ı idi. Ukraynalı aktör Andrey Ivchenko’nun canlandırdığı Grigori, Hopper’ın baş düşmanı haline geldi.
Ruslar’ın elinden Alexei adlı bilim insanını kaçıran ekip, kapıyı kapatmak için ipuçlarını ondan aldı. Bu arada da Terminator’ı peşlerine taktı.
-Sezonun en sempatik karakteri: Ekip, çılgın komplo teorisyeni Murray Bauman’ın Rusça bilgisinden yararlanarak tüyo alırken, aslında Amerikan kültürüne hayranlık duyan Rus bilim insanı da giderek ekiple bütünleşti.
ABD’ye iltica eden Rus bilim insanlarının konu edildiği filmlere gönderme yapılırken, 3. sezonundaki en sempatik karakter ise açık ara Alexei oldu.
Ukraynalı aktör Alec Utgoff’un canlandırdığı Alexei’in tema parkta eğlenirken vurularak canından olması ise kahretti.
-3 Temmuz 1985 ve Geleceğe Dönüş: Dizide Geleceğe Dönüş/Back to the Future serisine de “saygı duruşu” yapıldı.
Michael J Fox filmindeki meşhur arabanın benzerlerini de izlediğimiz sezonda, Steve ile çetesi, Ruslar’dan kaçarken sinemaya girerek filmi izledi. Tarih de Geleceğe Dönüş’ün prömiyeri olan 3 Temmuz 1985 idi.
-Jaws ve Başkan: Billy’nin çalıştığı havuzun ekibi ve kasabanın belediye başkanı Larry ile de meşhur Jaws serisine referans verildi.
Jaws’ın belediye başkanı Larry Vaughn’un hal ve tavırları, sigarası, hatta kıyafetleri Larry Kline ile aynıydı.
Zihin Hırsızı/Mind Flayer o güçlü çenesini her açışında hain köpekbalığı Jaws’ı çağrıştırırken, bir sahnede de Jim Hopper, Jaws’ın polis müdürüne gönderme yaptı: Ben istediğimi yaparım, çünkü kasabanın polis şefiyim.
-Jurassic Park’ta dehşet: Alışveriş merkezinde Zihin Hırsızı’ndan saklanmaya çalışan ekibin zor anları ise Jurassic Park’a göndermeydi.
Dinozorların büyük bir gürültüyle yürüyüşlerini dehşetle izleyen JP ekibi gibi Mike ve arkadaşları da Zihin Hırsızı’ndan ürpertiyle saklandı.
-Ölülerin Günü: Dizinin 3. sezonunun büyük kısmı, eski zombi istilası filmlerini andırıyordu.
Ölülerin Günü/Day of The Dead adlı George A. Romero filmine referanslar yapılırken, Zihin Hırsızı’nın eriterek bünyesine kattığı Hawkins sakinleri de The Blob adlı 1988 yapımı filmdeki gibi akışkan dev bir yaratığa dönüştü.
-Rambo, Magnum ve gömlekleri: Geçen sezonlarda Indiana Jones’a benzeyen Jim Hopper, bu kez 1980’lerde Tom Selleck’in Magnum serisinde giydiği ironik gömleklerle boy gösterdi.
Eleven’ın üzerinde de yine babasınınkine ve aslında Magnum’a benzeyen renkli gömleklerden vardı.
-The Thing ve Yeni Cola: John Carpenter’ın 1982 yapımı kült filmi Şey/The Thing de yeni sezonda bolca referans aldı.
Zihin Hırsızı’nın benzetildiği The Thing, market sahnesinde Lucas, yeni Coca Cola formülünü denerken de gündeme geldi.
1980’li yıllarda Coca Cola, Pepsi ile rekabet etmek için “Yeni Kola/New Coke” adıyla bir kola piyasaya sürmüş, ancak hiç beğenilmemişti.
“Yeni Kola”, 3. sezonda Stranger Things hayranlarına hatırlatıldı. Lucas, Yeni Kola’dan “The Thing” diye bahsetti. Bir başka sahnede de Karen Wheeler Yeni Kola’yı içerken görüldü.
-Heathers: Zihin Hırsızı’nın etki altına aldığı Billy’nin benliğini erittiği ilk kişi Heather adlı can kurtarandı.
Burada başrolünü Winona Ryder’ın üstlendiği Heathers filmine gönderme vardı. Filmde Ryder, iyi kız kimliğinden sıkılıp havalı kızları öldürmek için bir sosyopatla işbirliği yapıyordu.
-Never Ending Story: Sezonun belki de zirve noktası, bilim kampında tanıştığı Suzie adlı sevgilisiyle ilgili kimseyi inandıramayan Dustin’in onunla telsizde konuştuğu sahneydi.
Telsizde Dustin ve Suzie, Never Ending Story adlı şarkıyı birlikte seyrederken kalpleri ısıttı.
Never Ending Story adlı 1984 yapımı kült film, bir çocuğun fantastik bir kitabın sayfaları içine girerek bu büyülü dünyayı yaşamasını anlatıyordu.
Parçayı 80’lerin İngiliz pop ikonu Limahl söylüyordu.
-Hopper hayatta mı? : Sezonun en hüzünlü anlarında Hopper’ın kapanan kapının ardında kalarak yangında öldüğünü gördük.
Bu olayın ardından Byers ailesi, El’i de alarak Hawkins’ten taşındı. Ancak final sekansında Kamchatka’daki Rus hapishanesini izledik.
Burada bir adamı Demogorgon’u beslemek isteyen gardiyanlardan biri, “Hayır Amerikalı’yı değil diğerini” diyerek talihsiz bir mahkumu canavara verdi.
Diğer mahkumun Hopper olduğunu düşünebiliriz. Peki diğer ihtimal ne olabilir?
-Amerikalı mahkum kim?: Diğer ihtimal ise 1. sezondan bu yana görmediğimiz, Eleven’ın onu deneylerinde kullanan babası Dr.Brenner (Matthew Modine) olabilir.
Nereye kaybolduğunu bilmediğimiz Brenner ortaya çıkarsa kahramanımız Hopper’a kesin olarak veda edeceğiz demektir. Umalım ki böyle olmasın.
Yeni sezonda görüşmek üzere…
Yorum Yapılmamış: "Stranger Things: 3. sezon bize neler anlattı?"