Burcu B. Bilgin
(7. sezon 4. bölümü izlemiş olanlar okumalıdır)
Tüm haftayı Game of Thrones’un senaryosunun internete sızdığı, 1 bölümünün gününden önce yayınlandığı haberleriyle geçirdik. Spoiler almayı/vermeyi sevenler bir koşu bunları okurken, nefret edenler ise gözünü kulağını kapamaya çalıştı. Ancak birçoklarımız istese de istemese de Spoils of War/Ganimetleri adlı 4. bölüme ilişkin detayları, dizi yayınından önce duydu.
İnternete sızan söz konusu bölüm ise epeyce hızlı gelişmelerle doluydu. Durgun geçen 3 bölümün ardından sezonun merakla beklenen savaş sahnelerinden birini bütün görkemiyle izledik.
Dizinin 5 ana karakterinden biri ölümün kıyısına geldi. Yine özlemle beklenen meşhur bir aile buluşmasına ve yıllar sonra gerçekleşen sert bir yüzleşmeye de tanık olduk. Peki bu bölümde neler yaşandı ve hangi gelişmelerin önünü açtı?
-Bronn’un esprilerini özlemişiz: Bölümün açılış sekansında, Tyreller’i büyük bir hezimete uğratan Lannister ordusunun erzak ve ganimetlerini toplayışını izledik. Toplanan paranın büyük bir kısmının Demir Bank’a gideceğini öğrendiğimiz bu sahneye Bronn’un uzun süredir duymadığımız esprileri damga vurdu.
En bombası da Samwell Tarly’nin komik isimli biraderi Dickon Tarly ile yaşanan diyalogdu. Jaime Lannister’ın ”Rickon” diye hitap ettiği genç Tarly, ”Dickon” diye düzeltince Bronn kahkahalara boğuldu. Tabii, azıcık İngilizce’si olan herkes de…
-Alırsın Ford, olursun Lord: Dizinin bu bölümünde üç ayrı karakter, kendilerine ”Lord’um” diye hitap edenleri düzeltti. Bunlardan ilki, Cersei’nin borcunun ilk taksidini takdim ettiği Demirbank yetkilisiydi. ”Çok naziksiniz Lord’um” diyen Cersei’ye, ”Ben ne Lord’um, ne de naziğim. Sadece borcunu almaya gelmiş bir banka yetkilisiyim” dedi.
Paranın geri kalanını da isterken Mark Gatiss’in yüzünde senelerdir canlandırdığı Mycroft Holmes’un o meşhur yüz ifadesini gören kaç kişiyiz?
-Littlefinger’a kapak: Hem Sansa’yı, hem de Demir Taht’ı isteyen Littlefinger, sezonun başından beri kendini aşık olduğu kızın ailesine sevdirme çabasındaki küçük enişte kafasını yaşıyor. Jon’a hem annesini, hem de kızını nasıl sevdiğini anlatmaya çalışılırken neredeyse dayak yeme sınırına gelen Lord Baelish, bu hafta da küçük biradere yanaştı.
Bran’e onu öldürmek için kullanılmak üzere Valyrian çeliğinden yapılmış hançeri hediye eden Littlefinger, ”Lord Stark” diye hitap ettiği Bran’den, ”Ben Lord Stark değilim” cevabını aldı.
Ona tüm kıtadaki kaos ortamının tırmandığını anlatmaya çalışırken ise Bran’den hayatının ayarını yedi: Kaos bir merdivendir… Bran’in bulunmadığı ortamdaki diyaloğu bilmesinin Littlefinger’da yarattığı şok için:
Sözün uzunu için: ”Kaos bir çukur değil, kaos bir merdivendir. Yükselmeye çalışanların çoğu düşmüş, tekrar deneyememiştir. Düşüş cesaretlerini kırmıştır. Bazılarına ise yükselme şansı verilmiştir. Ama geri çevirmişlerdir. Onlar da krallığa, tanrılara veya aşka tutunmuştur. Hayallere kapılmışlardır. Gerçek olan yalnızca merdiven, tek çare ise yükselmek”
-Gitti Bran, geldi odun: Bran’in müneccim olduğunu, erdiğini, Üç Gözlü Kuzgun’a dönüştüğünü biliyorduk da bu kadarını tahmin etmiyorduk.
Onu kar kış demeden sırtında taşıyan Meera Reed’in, ”Bana artık ihtiyacın yoktur. Onlar (Akgezenler) geldiğinde ailemin yanında olmak istiyorum” sözlerine, ”Evet yok” diyen Bran, ”Sadece bu kadar mı diyeceklerin?” sözleri üzerine gayet hödük bir tarzda ve kuru bir ifadeyle, ”Teşekkür ederim” dedi.
Gözyaşları içindeki Meera, kelimenin tam anlamıyla saçını süpürge ettiği Bran’e büyük bir acıyla şöyle veda etti: ”Kardeşim senin için öldü. Hodor, Yaz (Summer) senin uğruna öldü. Ama görünen o ki sen o mağara ölmüşsün”… Bran Stark artık yok, bunu anladık, o artık bir ağaç… Yok nazik olamayacağım valla, odun odun…
-Eve dönüş: Haftanın en güzel gelişmesi sonunda Arya’nın evine dönmesiydi. Kendini almayan, sonra da ”Hanıma haber vereyim hemaan” diyerek giden görevlilerden kurtulup babası ve halasının heykellerinin olduğu mahzene geçen Arya, küçükken yıldızının hiç barışmadığı hemşiresi Sansa ile burada yıllar sonra buluştu.
İki kardeşin duygulu kucaklaşması sırasında babasının heykeline bakan Arya, ”Hiç benzemiyor. Bari yüzünü bilen biri bu heykeli yapsaydı” dedi. Sansa’nın ”Onun yüzünü bilen kimse kalmadı” sözlerine Arya, şu yanıtı verdi: ”Biz varız”…
-Odun Bran ve Brienne: Arya, daha sonra Odun Bran ile karşılaştı ve onun müneccim olduğunu öğrendi. Starklar’ın yeni maesterı Wolkan tarafından yapılan tekerlekli sandalyeyle eski Türk filmlerinin engelli ve öfkeli Ediz Hun karakterlerine taş çıkaran Bran’in ardından Arya, Lady Brienne ile karşılaştı.
Bileği bükülmez iki leydi, kılıç talimi yaparak pek güzel kaynaştı. Ama o manidar bakışmalar yok mu Littlefinger’ın eceli Arya’nın elinden olursa şaşırmayın. Hem de Bran’e hediye ettiği, onun da Arya’ya verdiği o hançerle…
-Hoş geldin yar yüreğime: Birkaç defadır yazıyorum, çoğunuz da farkında zaten Daenerys ile Jon Snow’un beraberliği ufukta göründü.
Hem Missandei’nin kaş göz işaretleri, hem de Davos’un Jon Snow’a, ”Seninki geliyo la” kıvamındaki telkinleri artık bu işin aşka dönüştüğünü gösterdi. Hala-yeğen aşkı da ensest, o halde biz senelerdir neden Jaime ile Cersei’ye kızıyoruz ki… Bu işten hoşlanmıyorum.
İkisinin mağarada Ormanın Çocukları’nın yüzyıllar önce çizdiği Akgezenler figürlerine baktığı sahnede iki cihanda yengemiz Ygritte ile Jon’un sahnesini hatırlamadık demeyin.
Bu arada, resimleri sırf Dany’nin ordusunun desteğini almak için Jon ve Davos’un çizmiş olabileceğini de düşünerek epey güldük.
-Atarlı Daenerys sıktı: Daenerys Targaryen’in eski sezonlarda ayakta kalma mücadelesi konusunda yüreklerimiz onunla bir atarken bu sezon bıktırdın be Dany. Bir atar, bir gider, Jon’a ”Diz çökersen beraber savaşırız”, Tyrion’a, ”Belki de ailen zarar görmesin diye bu planları böyle yapıyorsun” diye çıkışmaları. İki ejderden güç alıp bu havalar kime…
Missandei’nin ısrarla ”Lord” dediği Jon için Davos ”O Lord değil Kral” düzeltmesini yapmak zorunda kaldı yine… Bu da üçüncü Lord düzeltmesiydi.
Üstelik de Daenerys’in yapmadığı zamanda reklamını Missandei’nin yapması da bayılttı. Sözde bugün gitmek istese Daenerys gemi verirmiş. Biz de inandık. Davos da işin makarasını yaptı zaten: Jon, onların tarafına geçsem beni affeder misin?
–Bu defa da Jon’un elinde kalacaktı: Jon’un ”Benim aşka, meşke vaktim yok. İşim gücüm Akgezenler” diye ”Sevgilin filan yok mu evladım?” diyen aile büyüklerine mazeret üreten ergen havalarına girmesinden birkaç sahne sonra gerçekten ergenlik dönemlerinden biri çıkageldi: Theon Greyjoy…
Herkesten ödü patlayan Theon, yardım istemek için geldiği Dragonstone’da neredeyse Jon’un elinde kalıyordu. ”Kızkardeşim için yaptıkların olmasa seni kendi ellerimle gebertirdim” dediği Theon, canını zor kurtardı. Sonrasında ise sordu: Kraliçe nerede? Ama kraliçe gitmişti.
-Beni yak, kendini yak, her şeyi yak: Daenerys’in gittiği yeri bir sonraki sahnede öğrendik. ”İnsanlar size inandılar. Ama bu gücünüzü şehirleri, kaleleri yakmakta kullanırsanız bir farkınız olmaz, eşitlenirsiniz” diyen Jon’un bu sözleri üzerine Ejderhaların Kraliçesi, kale ya da şehir değil asker yakmaya karar vermişti.
Dothrakiler bir yandan, ejderhaların alevleri diğer yandan orantısız güce maruz kalan Lannister ordusu alev alev yanarken, Jaime’nin çaresizliği gözlerinden okunuyordu.
Bu sahnelerle ilgili sezon öncesinde yazmıştım. Kısa bir hatırlatma yapayım. ”Spoils of War”, ekran tarihinde ”bir sahnede en fazla insanın ateşe verildiği dizi bölümü” olarak rekor kırdı.
Game of Thrones’un Emmy ödüllü koordinatörü Rowley Irlam, bu sekansta 73 ayrı noktada ateş yakıldığını ve CGI teknolojisi aracılığıyla da görkemli sahnenin yaratıldığını aktardı.
Dublörler ordusunun yüksek korumalı elbiseler giydiği sahne 30 saniye sürse de hazırlığı aylarca devam etti. Bu sahne süresince dublörler nefeslerini tutmak zorunda kalırken, görkemli sekans sadece bir dublörün hafif biçimde elini yakması dışında kazasız belasız atlatıldı.
-Onurlu Jaime ve acılı Tyrion: Kızkardeşine olan zaafı yüzünden çocukları kulelerden atan, inanmadığı savaşlara giren Jaime Lannister, aslında bu suçları olmasa tam bir şövalye.
”Hepsini yak/Burn them all” direktifini verdiği için Çılgın Kral Aerys Targaryen’i öldüren ve yıllarca ”Kral katili/Kingslayer” damgasını taşıyan Jaime, aslında halkı kurtarmak için 15 yaşında elini kana buladığını Brienne’e itiraf etmişti.
Brienne ile tanıştıktan sonra büyük bir karakter dönüşümü gösteren Jaime, George R.R. Martin’in devreden çıkmasıyla Benioff/Weiss ikilisince yazık ki başa döndürüldü. Ancak bu bölümde şövalyemiz, katili olduğu kralın kızının da aynı ateşleri yağdırmaya başladığını görünce ölüme gittiğini bile bile tek bir mızrakla ejderhanın önüne atıldı.
Bakın yine kızdım, koca ejderhanın tepesinde dayılık yapmak kolay tabii, adam mızrakla ejderhaya saldırıyorsa, sıkıyorsa in bakalım Drogon’un üzerinden… Bravo sana Jaime, bu sahnenin en cesuru sensin…
Merak edenler için not: Daenerys’in verdiği bu sahnede verdiği direktif olan Dracarys,yüksek Valyria dilinde ”Ejderha Ateşi” demek…
-Kardeş candır: Bu büyük katliamı izlerken kardeşini savaş meydanında gören Tyrion ise onu acı dolu gözlerle izledi. ”Kaç seni aptal kaç” demesine karşın Jaime mızrağıyla ejderhanın üzerine şövalye ruhuyla atılınca ise gözlerindeki bulutu hüzünle izledik.
Tam bu esnada, bir sahne önce Qyburn’ün arbaleti ile Drogon’u vurmuş olan Bronn, Jaime’i suyun altına çekti. Şimdi hem Jaime, hem de vurulan Drogon’un kaderini görmek için gelecek haftayı bekleyeceğiz.
Lakin şunu belirtmekte yarar var. Nasıl ki Bran o mağarada öldüyse Jaime de kızının öldürüldüğü gemiden indiğinde ölmüştü. Bu karakter maalesef misyonunu çoktan tamamladı.
-Bundan sonra ne olur?: Birkaç haftadır hayli durgun ve senaryodaki mantık hatalarıyla geçen dizide reji, görüntü yönetimi ve senaryosuyla bütün içinde bir bölüm izledik, bu açıdan tüm ekibi, ayrıca bölümdeki oyunculuk performansı için Jaime rolündeki Nikolaj Coster-Waldau’yu kutlamak lazım.
Lannisterlar’ın bu yenilgisinden sonra ipler Daenerys’in eline geçmiş gibi görünüyor ama biliyoruz ki bu dizide son güler iyi güler. Demir Taht’a da onun geçemeyeceğini düşünüyorum artık. Belki de karaktere geliştirdiğim antipati nedeniyle buna temenni de diyebilirsiniz.
Jon Snow’a gelince resmen yakayı kaptırdı Daenerys’e. Ama günün birinde halası olduğunu öğrenirse ne olacağını kestiremiyorum.
Jon yakın gelecekte Dragonglass ile Kuzey’in yoluna düşecek, bu arada diz çökmesi dahi beklenebilir bu noktadan sonra, olur da Daenerys insafa gelirse onu bilemem.
Starklar şimdilik kavuştu ama yakın zamanda Arya yine yola düşecektir. Yol arkadaşının ise Brienne olacağını söyleyebiliriz.
Jaime Lannister için ise yolun sonuna gelindi. Yaşasa dahi artık bu travmanın üzerine eskisi gibi bir yaşamı olmayacaktır. Drogon’a gelince, umarım senaristler onu bize bağışlar.
Haftaya görüşmek üzere…
Yorum Yapılmamış: "Game of Thrones: Gerçek savaş başladı"