Star Wars: “Yükselemeyen” Skywalker

(7.5/10)

Tarık Volkan Cengen

(Star Wars: Skywalker’ın Yükselişi filmini izlemiş olanlar okumalıdır)

Orijinal Yıldız Savaşları serisinin sonu olan Star Wars: Skywalker’ın Yükselişi/Star Wars: The Rise of Skywalker uzun süredir bekleniyordu.

Nihayet 2020’ye günler kala gösterime giren filmi sizler için izleyip değerlendirdim.

Ancak değerlendirmeye geçmeden önce birkaç tavsiyem olacak. Filmi, gösterime girdiği ilk gün 00.40 seansında izledim. Benden size tavsiye, böyle bir teklifle gelen kuzeniniz filan olursa akrabalık ilişkinizi derhal kesin. Böyle bir hatayı ben ettim siz etmeyin. Zira filmin süresi itibarıyla eve vardığımda saat 04:00’ü geçiyordu.

Star Wars Skywalker'ın Yükselişi The Rise of Skywalker

İkinci bir tavsiye de bu filmi veya böyle dünya çapında fanatik hayranları olan serileri izlemek için acele etmeyin, önce nerd ve geek’ler aradan çıksın, sonra rahat rahat izlersiniz.

Aksi halde salonda yan koltuğunuzda Obi Wan Kenobi’lerin, Darth Vader’ların, Luke’ların, Prenses Leia’ların oturması işten bile değil. Ellerinde rengarenk ışın kılıçlarıyla geliyorlar, aklınızda bulunsun.

Star Wars The Last Jedi Son Jedi

-Uzak, çok uzak bir galakside-

42 sene önce başlayan bir efsaneyi bitirme iddiası taşıyan, serinin dokuzuncu ve son filmi, iki ana hikaye ekseninde ilerliyor.

Rey’in (Daisy Ridley) kendi kimliğini araması ve Kylo Ren’in (Adam Driver) öldüğü zannedilen İmparator Palpatine’in (Ian McDiarmid) peşine düşmesi.

Star Wars The Last Jedi

Bu iki ana hikayeyi Rey ve Kylo Ren arasındaki ilginç bir ilişki birbirine bağlıyor. Bu ana hikayeye paralel olarak da Yeni Düzen/Son Düzen ile direnişçiler arasındaki klasik iyi-kötü mücadelesi devam ediyor.

Şimdi burada filmin konusunu, gidişatını anlatmak istemiyorum. Yersiz de zaten çünkü film, Star Wars hayranlarını şaşırtmayacak şekilde ilerliyor. Tatminkar mı peki? İşte orada büyük soru işaretleri var kafamda.

Star Wars Skywalker'ın Yükselişi The Rise of Skywalker

Bir film hem iyi, hem de kötü olabilir mi? Star Wars: The Rise of Skywalker bu soruya cevap niteliğinde adeta: Evet, olabilir.

Film teknik olarak çok iyi, hakkını teslim etmek gerek. Görsel efektler muazzam, hele filmi benim izlediğim gibi gibi bir IMAX salonunda izlerseniz görsel efektlerin zevki daha da artıyor.

Star Wars Skywalker'ın Yükselişi The Rise of Skywalker

Bir Star Wars filminden beklenen ışın kılıcı dövüşleri, uzay gemilerinin yer aldığı büyük savaşlar eksik değil. Peki sorun ne? Sorun şu ki, bu film yeni bir şey sunmuyor.

Serinin en kötü filmi olarak değerlendirilen Star Wars: The Phantom Menace bile yeni bir şeyler vaat ediyordu seyirciye. Star Wars evreninin belki de en tartışmalı, en sevilmeyen karakteri Jar Jar Binks bile bir yenilikti.

Ewan-McGregor-Star Wars

Bu filmin de içinde yer aldığı ikinci üçleme, genel olarak ilk üçlemeye bir temel sağlıyordu. Star Wars: Skywalker’ın Yükselişi’nin içinde yer aldığı son üçleme ise geçmişin gölgesinden kurtulamayan zayıf hikayesi ve olmamış karakterleriyle ne yazık ki büyük bir hayal kırıklığı.

Bunu tamamen George Lucas sonrasına bağlamak doğru olur mu bilmiyorum ama aslan payının Disney ve J.J. Abrams’a ait olduğu kesin.

JJ Abrams

-Eskinin kaymağını yemek-

Son üçleme (The Force Awakens, The Last Jedi, The Rise of the Skywalker), dediğim gibi geçmişteki film ve karakterleri o kadar çok kullanıyor ki özgünlük olarak geçmişin karakterlerini göstermeyi ve öldürmeyi seçiyor.

The Force Awakens’de eski karakterlerden bir zamanların prensesi, şimdinin generali Leia (Carrie Fisher) direniş için önemli bir yere sahip olarak hikayenin ana karakterlerinden biriydi.

Star Wars The Last Jedi Son Jedi

Ardından Han Solo (Harrison Ford) ve Chewbacca (Peter Mayhew) sahne alarak eski hayranları bir kez daha sevindirmişti. Fakat daha sonra Han Solo, The Empire Strikes Back’teki Darth Vader (David Prowse) ve oğlu Luke Skywalker (Mark Hamill) arasındaki sahneye benzer bir sahnede oğlu Kylo Ren tarafından öldürülmüş, bu da eski hayranların tepkisini çekmişti.

Filmin sonunda inzivaya çekilmiş bir Luke, seyircinin ağzına bir parmak bal çalmıştı.

Star Wars Güç Uyanıyor

Son Jedi’de Leia ile birlikte bu kez Luke önemli bir rol üstleniyor fakat bu filmin sonunda da Luke güce karışıyordu. Han Solo’dan sonra Luke da ölmüştü.

Şimdi bu film de bu gelenekten ve formülden şaşmıyor. Bu kez de Lando Calrissian (Billy Dee Williams) sahneye çıkıyor.

Star Wars Lando Carlissian

Sonsuzluğa uğurlanan isimse General Leia oluyor. Yedinci film Güç Uyanıyor’un hemen ardından hayatını kaybeden ve arşiv görüntüleri ile özel efektler sayesinde sonraki iki filmde izlediğimiz Carrie Fisher’in karakterinin de öldüğünü görmek şahsen biraz hüzünlendirmedi değil.

Carrie Fisher Prenses Leia Star Wars

Robot dostlarımız R2-D2 ve C-3PO’yu da unutmayalım. C-3PO’yu da öldürdüler de, parlak robotumuz R2-D2bir şekilde hayata dönebildi.

Yetmiyormuş gibi, artık son film olduğu için mi, gelen tepkilerden mi kaynaklı, bilinmez, Han Solo ve Luke Skywalker’i de tekrar görüyoruz filmde. Damakta hoş bir tat bırakmıyor değil her ikisi de ama yine de bu sahneleri gerekliliğini de sorguladım.

Star Wars Güç Uyanıyor

-Atanamamış Darth Vader-

Darth Vader, sinema tarihinin belki de en sevilen “kötü” adamı. Karizması -bunda Vader’i seslendiren James Earl Jones’in o muhteşeme sesinin de payı büyük-zekası, acımasızlığı ile ikinci üçlemeyle çocukluğundan başlayarak nasıl Darth Vader olduğunun hikayesini de izlemiştik.

Star Wars

Vader’in torunu ve onun gölgesinde yaşayan ergenden hallice Kylo Ren karakteriyle de yeni nesiller için yeni bir Darth Vader yaratılması amaçlanmıştı belli ki.

Ne yazık ki Kylo Ren o karizmanın yanından bile geçmiyor. İyi bir oyuncu olduğunu düşündüğüm Adam Driver bile elinden geleni yapmasına rağmen bunu başaramıyor. Kabahat Driver’de değil, bu olmamış, olamamış karakterde.

Star Wars Güç Uyanıyor

Adam Driver demişken, filmin açılış sahnesinde Kylo Ren’in milleti kesip biçtiği sahnede çok başarılı ama karakterin sonrası hezeyanlı bir genç.

-Deus-Ex-Machina neydi? Sevgiydi, emekti-

Deus-ex machina, “makineden gelen tanrı” anlamına gelen aslen bir tiyatro terimi. Kabaca anlatmak gerekirse, işlerin çetrefilleştiği ve içinden çıkılamaz bir hal aldığı anda çıkıp gelen kurtarıcı.

Star Wars The Last Jedi

Örnek olarak Jean-Jacques Annuaud’un Ayı/L’ours filminde yavru ayımızın peşindeki dağ aslanını bağırmak suretiyle kaçırttığı sahne. Burada aslan, yavru ayının viyaklamaya benzer sesinden değil hemen arkasındaki büyük ayıdan korkup kaçar. İşte bu büyük ayı bir deus-ex machinadır.

O kadar çoktur ki bunlar saymakla bitmez. Son anda yetişen süvari birlikleri, beşinci günün şafağında doğudan beliren Gandalf ve Rohirrim, daha neler neler…

İşte bu deus-ex machina olayının suyu çıkmış durumda bu filmde. Lando’dan tutun da sonda beliren uzay gemilerine kadar birçok sahnede var bu ve benim açımdan oldukça can sıkıcıydı.

Yukarıda değindiğim Han Solo ve Luke Skywalker sahneleri de rahatlıkla birer deus-ex machina kabul ediliebilir. Yalnız hakkını da teslim edeyim, o sonda beliren uzay gemileri sahnesi epey etkileyici, tüylerim diken diken olmadı değil. Klişe mi? Evet, ama iyi kullanılmış bir klişe olduğundan pozisyon nizami. Oyna, devam.

Star Wars Skywalker'ın Yükselişi The Rise of Skywalker

-Göndermeler-

Eskinin kaymağını yemekten bahsettim. Elbette orada bahsettiklerimle sınırlı değil bu gönderme referans hadisesi.

Öncelikle benim için hoş olan iki tanesinden bahsetmek istiyorum. İlki Billie Lourd. Filmde önemsiz bir rolü olan Lourd, direnişçilerden Teğmen Connix’i canlandırıyor.

Star Wars

American Horror Story dizisinden hatırlayacağımız Lourd, gerçek hayatta Leia’yı canlandıran Carrie Fisher’in kızıydı ve kendisinin Leia ile aynı ortama konulmasını, annesinin ölümünden sonra Lourd’a yapılmış hoş bir jest olarak görüyorum.

İkincisi ise Rey’in bir sahnede duyduğu geçmişten sesler arasında duyulan bir ses.

Star Wars

Söz konusu sahnedeki sesler, elbette Star Wars sevenler için çok güzel bir ayrıntıydı.

Üstad Yoda’yı bile duyduk ama 2015 yılında hayatını kaybeden efsanevi oyuncu Christopher Lee’nin Count Dooku / Darth Tyranus’unu duymak, bu oyuncuya yapılmış bir saygı duruşu niteliğindeydi.

Exposed

Christopher Lee bildiğiniz üzere Lord of the Rings (Yüzüklerin Efendisi) serisinde büyücü Ak Saruman’ı da canlandırmıştı.

Bu seriden bahsettim çünkü Gandalf ve Rohirrim’in gelişi ile “Yalnız değilsiniz” repliğiyle uzay gemilerinin belirmesi çok benzer sahneler. Tabii ki her ikisinin de deus-ex machina ve dünya çapında kendi hayranlarını yaratmış seriler olmasının da etkisi var.

Rey, Poe (Oscar Isaac), Finn (John Boyega) ve C-3PO’nun düştükleri bataklık çukurunda karşılaştıkları yılan ve sonrasında Rey ile yılan arasında yaşananlar, bir başka seri olan Harry Potter’i de anımsatmadı değil.

Bu karşılaşmadaki etkileşimin, ilerdeki Rey-Kylo Ren sahnesine dayanak sağlamaktan başka bir amaca hizmet etmediğini de belirteyim.

Star Wars

Bunların, ister bilinçli göndermeler olsunlar isterse göndermeyle alakaları bile olmasın, bu serilerin hayranlarını ve genç yaştaki izleyicileri çekeceği aşikar. Belki de amaç baştan beri budur, kim bilir?

Ayrıca Millenium Falcon’un-filmdeki çevirisiyle Şahin’in-Tie Fighter’lerden kaçtığı sahnenin sonu, bana Dune / Tremors filmlerini de anımsattı.

Dune

Hepsi bu mu peki? Tabii ki hayır. Sadece karakterler üzerinden değil, olaylar ve sahneler üzerinden de eski Star Wars filmlerinin kaymağını yeme ve gönderme yapma söz konusu.

The Phantom Menace’daki pod yarışına ve The Return of the Jedi’ın sonunda ölenlerin gözüktüğü sekansa, bu filmde kullanılan sahnelerle göndermeler yapılmış.

Star Wars

Ama bütün bunların en belirgini ve belki de bu son üçlemenin neden genel olarak başarısız olduğunun göstergesi gönderme sahnesi, yani Kylo Ren ve Rey arasında geçen, Kylo Ren’in Rey’in kim olduğunu söylediği sahne. Evet, meşhur “Ben senin babanım/I am your father” sahnesinin ve bu sahnedeki etkinin bir benzeri yaratılmaya çalışılmış, ama başarılı olamamış.

O müthiş sahne, bugün bile etkisini koruyor, o filmi ilk kez izleyenlerin verdiği tepkiler internette en çok izlenen videolar arasına giriyor. Ama bu filmdeki sahne geleceğe böyle bir miras bırakamayacak.

-Allah’ım kör et beni-

Türk sinemasının bence en iyi ve ilk absürt filmlerinden olan, Yeşilçam filmlerini ti’ye alan Arabesk’i bilirsiniz.

Filmde Şener (Şener Şen) kör olmak için Allah’a yalvarır ve bu yakarışları cevapsız kalmaz, kör olur. Daha sonra o haliyle sevdiği Müjde’ye (Müjde Ar) rastlar, o arada ikisine de araba çarpar. Şener’in gözleri açılırken, bu kez de Müjde kör olur. Burada körlük nasıl bir eşya gibi zırt pırt el değiştiriyorsa Star Wars: The Rise of Skywalker’de de ölüm el değiştiriyor.

Star Wars

Ciddi ve tutarlı olması beklenen filmde yaşananlar akla böyle benzetmeleri getiriyorsa ortada ciddi bir sorun var demektir.

Yılana yaptığını Rey daha sonra Kylo Ren’e yaparak onu ölümden döndürüyor. Filmin sonunda bu kez aynı şeyi Kylo Ren-artık o noktada Ben olmuştur, ayrı konu-Rey’e yapıyor ve nihayetinde de ölüyor.

Star Wars

Salonda gülüşmeler olduğunu söylemem gerek çünkü “E bu kez de Rey onu ölümden döndürsün” diyenler oldu. Çocuk oyuncağı mı bu? Abrams Bey, ne yapıyorsunuz allahaşkına?

-Seyirciyi şaşırtmıyor ve vasat-

Filmin ortasından itibaren, Jedi’nin Dönüşü filminin sonundaki sahnenin bir benzerini bekledim, şaşırtmadı. Palpatine–Rey–Kylo Ren sahnesinin gelişimi ve Tatooine’nin çift güneşi altında Rey’in bulduğu “gerçek” kimliği de hiç mi hiç şaşırtmadı.

Star Wars

Hepsi bir araya geldiğinde bu film, orijinal üçlemenin izinden gidiyor ve bu haliyle kötü bir karbon kopyaya dönüşüyor.

Elbette Star Wars severler-ki kendimi de bu gruba dahil ediyorum-yarın yeni bir filmi gelse, ne kadar kötü olursa olsun sinemaya koşar. Belki nostaljik beklentileri karşılıyorsa da bütün olarak ele alındığında ortalama veya ortalamanın belki çok az üstü bir sinema filmi olmaktan öteye gidemiyor ne yazık ki.

Star Wars Adam Driver

Yorum Yapılmamış: "Star Wars: "Yükselemeyen" Skywalker"

    Yorum yap

    E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.