Cadı: Üç harflilerden uzak yerli gerilim

Burcu B. Bilgin

(7.0/10)

Yerli korku sinemamız, çok uzun yıllardır inli, cinli, ucuz bütçeli, niteliksiz korku filmlerinin istilası altında bulunuyor.

Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın 1912 yılında kaleme aldığı aynı adlı romandan uyarlanan Cadı, bu çizginin dışına çıkmaya aday bir yapım olarak ortaya çıktı. Filmi galasında izleyip sizler için değerlendirdim:

Yönetmen Erman Bostan’ın Wow Studios ile ilk uzun metraj filmi olan Cadı’nın senaryosunu da bu klasik romandan esinlenerek Bostan yazdı.

Filmde Furkan Andıç, Buse Meral, Çağdaş Onur Öztürk, Süreyya Kilimci,  Elif Ürse, Manolya Maya, Hüseyin Soysalan, Cengiz Orhonlu, Dilara Duman, Yağız Ata Dinçer, Ekin Pasvanoğlu ve Nur Sürer rol alıyor.

 

Cadı Furkan Andıç Buse Meral

 

Hüseyin Rahmi’nin hortlak, peri, gulyabani gibi doğaüstü varlıkları ele aldığı Garaib Faturası Külliyatı’nın ikinci kitabı olan Cadı, yazarın halkın batıl inanışlarını masaya yatırdığı bir eseri.

Gürpınar’ın aynı seride yer alan Gulyabani adlı romanından esinlenilen Süt Kardeşler adlı komedi filmi ise 1976 yılında sinemaya uyarlanmıştı.

Cadı Buse Meral

Film, Osmanlı İmparatorluğu döneminde eşi savaşta ölen Fikriye’nin (Buse Meral) annesi tarafından kısa süre içinde zengin bir adam olan Naşit Nefi Bey (Furkan Andıç) ile baş göz edilmesi ile başlıyor.

Eşi Binnaz Hanım’ı kaybeden, iki çocuğu Nesip ve Ragibe ile aileden kalma büyük bir yalıda yaşayan Nefi, genel hatlarıyla depresif, içine kapanık ve ketum biri.

 

Cadı Furkan Andıç

 

Ancak daha evlenmeden “köşkün meşhur cadısı” ile ilgili söylentilere maruz kalan Fikriye, evlilik hayatına uyum sağlayamadan Nefi’nin ilk eşinin “hayaletinin” konakta yarattığı kaos ile karşılaşıyor.

Cadı, iki çocuğuna şekerler, çikolatalar getiriyor, tavan arasında geziyor, gölgeler arasından çıkıyor, onu, bunu deviriyor, herkesin aklını başından alıyor. Evde kilitli odalar var, kahya kadın ve hizmetkarlar da bu tuhaflıkların birer parçası.

Cadı Buse Meral

Nefi’nin dördüncü eşi olan Fikriye başta hurafedir diye gülüp geçse de bir süre sonra cadının yaptıklarına bizzat tanık olmaya başlıyor ve ağzının tadı kaçıyor.

İşin içine bir de Nefi’nin “bir öyle, bir böyle” davrandığı ruh hallerinin de girmesi üzerine genç kadın, iyice kırılma noktasının eşiğine geliyor ve macera başlıyor.

 

Cadı

 

Filmin açılışını izleyen sahnelerinde gotik öğelerle korku ve gerilim tırmanırken, diyaloglar az tutuluyor, görsellik ağırlık kazanıyor. Özellikle rüya sekanslarında René Magritte tablolarını andıran başarılı imgelerle anlatım kuvvetlendiriliyor.

Bu sekanslarda ışık ve kamera açıları iyi kullanılarak hayli ürkütücü sahnelere imza atılıyor ve filmin görüntü yönetmeni Şafak Ildız’ın başarısı ön plana çıkıyor.

 

Cadı Buse Meral

 

Fikriye’nin eşi Nefi’nin ilgisizliği ve “cadı ile mücadelesine” ket vuran ev çalışanları ile yaşadığı sorunlar ise filmin ana çatışma noktasını oluşturuyor.

The Other filmindeki Nicole Kidman gibi evin içinde bir oraya bir buraya koşturarak herkesin “cadı” dediği hayaletin izini süren Fikriye,  sonunda farklı çareler aramaya karar veriyor.

 

Cadı Buse Meral Furkan Andıç

 

İşte tam bu noktada filmin ikinci dramatik dönüm noktasına ulaşıyoruz ve Fikriye Hanım’ın yolu ruhbilimci Mesmer (Çağdaş Onur Öztürk) ile kesişiyor.

Film, buradan itibaren Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın roman örgüsünden uzaklaşıp senarist oldukça farklı bir öyküye evriliyor. Cadı avı bir yana terk ediliyor ve psikoloji biliminin hipnoz ile sonuca ulaşmayı hedefleyen sularında yüzmeye başlıyoruz.

Cadı

Burada yönetmen ve senarist Erman Bostan’ın “zekice hamlesi” ile hipnoz ile psikoterapi konusunda ekol yaratan dünyaca ünlü Viyanalı bilim adamı Anton Franz Mesmer’in “kapalı montaj” yoluyla öyküye dahil edilmesini izliyoruz.

“Modern hipnoterapinin babası” olarak kabul edilen Mesmer, kendi ismini taşıyan “mesmerizm” adlı okulla manyetizma ve titreşimler aracılığıyla tedaviyi esas alıyordu.

Cadı Çağdaş Onur Öztürk

Böylece filmin bir saati aşkın süre boyunca izlediğimiz korku ve fantastik gerilim çizgisi de psiko dramaya dönüşüyor. Ancak konuyu farklı ve iyi bir yere getiren senarist, kademeli bir geçiş yerine birden buraya dalmayı tercih etmeseydi çok daha iyi olabilirdi.

İşin bu kısmında köşkteki hipnoz seansları, filmin dümenini Psycho, Fight Club, Zindan Adası, hatta Penny Dreadful gibi enteresan bir yere doğru döndürüyor. Buralarda ise filmin serim ve düğümündeki sahnelerin aksine bol diyalog yer alıyor.

Cadı Buse Meral

Bu hipnoz seanslarının ardından perili köşkün lanetinin sırrı enteresan bir finalle çözülüyor. Bu final, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Cadı romanının sonu ile örtüşmese de aynı onun gibi doğaüstü değil “reel bir boyutta” sona eriyor.

Cadı Buse Meral Furkan Andıç

Elbette Gürpınar’ın bu hikayesini sevenler, birebir sinemaya uyarlanması isteği sebebiyle bu yüzden hayal kırıklığına uğrayabilir.

Ancak pek çok tanınmış klasiğin böyle deneysel biçimlerde yeni öykülere evrilerek sinema ve televizyona uyarlanması, günümüzde sık rastlanan, hatta tercih edilen bir şey. Biraz daha homojen bir geçişle, kızgın kumlardan birden serin sulara atlamadan bu yapılsaydı bunda daha başarılı da olunabilirdi.

Cadı Furkan Andıç

Filmin teknik yönüne gelecek olursak filmin başlarında ışık ve kamera kullanılarak, görsel efektlerden destek alınmadan yaratılan atmosfer çok başarılı.

İnli, cinli ucuz prodüksiyonlarda rastladığımız kötü makyajların eğreti duruşunu burada görmememiz bile filmin çok büyük bir artısı. Şermin Kuru’nun özenli dönem kostümleri de alkışı hak eden bir başka ayrıntı.

Cadı Furkan Andıç

Ancak filmde başta kayık sahnesi başta olmak üzere bazı sahnelerde CGI kullanımı oldukça zayıf. Bu sahnedeki İstanbul silueti, kostümüyle, dekoruyla ucuz iş yapmaktan kaçınıldığı belli olan bu film için kötü bir detay.

Köşkte geçen bazı sahnelerde zaman zaman ses sorunu olması ve bazı diyalogların anlaşılmaması da eksiler arasında.

Cadı

Filmin kamera önü kadrosuna gelecek olursak her oyuncu görevini başarıyla yerine getiriyor.

Başrolü paylaşan iki oyuncudan Fikriye rolündeki Buse Meral, çarpıcı performansıyla filmin tamamında göz dolduruyor. Naşit Nefi rolündeki Furkan Andıç da aynı biçimde çok iyi bir oyunculuk sergilediği gibi hipnoz seanslarında devleşiyor.

Cadı Furkan Andıç

Doktor Mesmer rolündeki Çağdaş Onur Öztürk için ise ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Dramadan komediye yer aldığı her projede rolünün üstesinden başarıyla gelen Öztürk, 2 saat 17 dakikalık filmin son bir saatine kadar hiç görünmemesine rağmen filme damgasını vuruyor.

Netice itibarıyla Cadı, ilk yarısı itibarıyla korku, gerilim ve gotik öğeler, ikinci yarısı itibarıyla psikolojik gerilime ağırlık veren, dayandığı romana farklı yorum getiren ve bunu büyük ölçüde başaran bir film.

Cadı Buse Meral Furkan Andıç

Senaryonun “ikiye bölünmüş” gibi olmak yerine biraz daha yumuşak bir geçişle daha da üst düzeye çıkabilecek bu film, Türkiye’deki korku/gerilim/fantastik sinemasına farklı bir soluk aldırma iddiası ile yola çıkıyor.

Böylelikle de ufak birkaç yol kazasına rağmen bunun altından da başarılı bir biçimde kalkıyor, hatta psiko drama sahneleriyle farklı bir alanda yön dahi çizebiliyor.

Cadı Nur Sürer

Üç harflilerin işgali altındaki korku sinemamızda böyle örneklerin öncü olması ve yerli uyarlamalar dahil olmak üzere devamının gelmesi dileğiyle.

Cadı gala

 

Yorum Yapılmamış: "Cadı: Üç harflilerden uzak yerli gerilim"

    Yorum yap

    E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.