Burcu B. Bilgin
Ekran tarihinin en yüksek reytingli ve favori dizilerinden Game of Thrones, bir zamanların en kötü finaline sahip olan dizisi Lost’un bile ötesine geçen bir sonla bitti.
İzleyicinin yerden yere vurduğu, imdb’de 7 sezon sonuna kadar 8.0 ortalamanın altına düşmeyen dizinin finali, 4.5’lara kadar düştü. Peki dizinin yaratıcısı George R.R Martin tarafından özene bezene yaratılan baş karakterler, son sezonda nasıl harcandı?
-Jon Snow: Daha ilk bakışta Martin’in diziyi bu karakterin üzerine kurduğu belliydi. Winterfell’e kraliyet ailesinin ziyaretinde “piç” diye sofraya oturtulmadı, eziklendi.
Mesela Robb, Theon ve babasıyla gezerken buldukları kurtlardan sakat olanı ona itelenmişti. Kötü muameleden yılıp Kara Kale’ye kaçtı zavallım.
Orada da başı dertten kurtulmadı. Yabaniler’in arasına düştü, yasak olmasına rağmen yabani kızıl güzel Ygritte ile aşk yaşadı.
Sonra yükseldi, Kara Kale komutanı oldu. Bu defa ölüler ordusunu yenmeye kafayı taktı. Yabaniler’e yardım ettiği için adamları bıçakladı, neyse ki kızıl leydi Melisandre diriltti. Bari “nöbetimi bitireyim” dedi, dönüşünde Piçlerin Savaşı’nda buldu kendini.
Bacısını kurtarmak isterken büyük taktiksel hata yaptı, yine de Sansa’nın sayesinde kazandı, Kuzey’in Kralı oldu.
Sonraları Cersei’ye Akgezen götürmek uğruna Viserion kaybedildi, canını güç bela kurtardı. Aşık olduğu Dany’ye diz çöktüğü için Kuzey’den dışlandı.
Sonunda Sansa’nın ayak oyunu ve Tyrion’un yanlış taktiği yüzünden Daenerys’i öldürdü ve sürgün edildi. Konseyde ise Davos ve Samwell dahil kimsenin kılı kıpırdamadı.
Kardeşleri Jon’u uğurlarken umur bile etmediler. Halbuki insanları kurtarmak adına sevdiği kadını öldürmüştü, hem de tahtta onunla beraber rahat rahat oturabilecekken…
Peki neden dirildi, neden iki sezon tahtın varisi olduğu anlatılıp duruldu, en önemlisi neden bunca mücadeleyi verdi? Çünkü, beceriksiz senaristler Benioff ve Weiss senaryoları sızdırıldığından güya ters köşe yapmak adına acısını bu anasız, babasız garibandan çıkardı. Tahtın “asıl sahibi” tabiri caizse “piç” gibi ortada kaldı.
-Daenerys Targaryen: Aslında bu da kaderi kötü bir başka öksüz yetimdi. Babası “Deli Kral” Aerys, halkını yakacakken Jaime tarafından katledilince sürüldüler.
Kötü ağabeyi, mal gibi Dothraki Khal’ı Drogo’ya sattı. Neyse ki adam başta tecavüzcü kaba saba biriyken zamanla kızın sayesinde düzeldi.
Bunlar bir şekilde kanlı kalp yiyip at üstünde gezerken büyücüler yüzünden Khal Drogo öldü, sonraları Aquaman oldu.
Daenerys adalet ve özgürlük savaşçısı oldu, diyar diyar gezip ordular kurdu. “İsminin birincisi, Büyük Çöl Deniz’in Khaleesi’si, ejderhaların annesi, zincir kıran, Andallar’ın ve İlk İnsanlar’ın kraliçesi, Yedi Krallık’ın hükümdarı, diyarın koruyucusu” filan oldu.
Robert Baratheon tarafından zehirlenmek kurtuldu, Dothrakiler’in eline esir düştü, neredeyse öbür dünyaya gidiyordu. Kaç isyan, kaç savaş atlattı, şansı Tyrion ve sonra Jon’la tanışınca tersine döndü.
Jon’a yardım için Viserion’u kaybeden, Olenna’nın “ejderha ol” sözünü yerine getiremeyip bir türlü King’s Landing’e giremeyen Daenerys de son iki sezondur senaristlerin elinde oyuncak oldu.
Yeğeniyle yatağa sokulan, Tyrion’un yanlış taktikleriyle yalpalayan, Kuzey’de eziklenen, Sansa’nın görümce kıskançlığıyla itelenen Daenerys, Jon’un tahtın asıl varisi olduğunu öğrenince şaftı kaydı.
Ejderhası Rhaegal’ı ve sağ kolu Missandei’i kaybeden, Cersei’yi teslim olmaya razı edemeyen Daenerys, yine ters köşe merakı yüzünden Jon tarafından Shakespeare kahramanları gibi bıçaklandı.
Onca emeklerle buralara kadar gelen Wonder Woman gibi bir kahramanın cenazesine neyse ki oğlu Drogon sahip çıktı. “Yemişim tahtınızı” deyip Demir Taht’ı ateşiyle yakıp eritti, anasını da alıp gitti.
-Cersei Lannister: Tam babasının kızıydı, görüp görebileceğimiz en entrikacı, en yılmak bilmez, her taşın altından çıkan biriydi. İkizine duyduğu aşkla üç çocuk peydahlamış, sarhoş kocasına karda yürüyüp izini belli etmemişti.
Üç çocuğuna kol kanat germek için yapmadığı kalmadı ama hepsini birer birer kaybetti. Kardeşiyle ilişkisi yüzünden zindanlara atıldı, King’s Landing sokaklarında Kınalı Yapıncak saçları ile çırılçıplak gezdirildi.
Tarikat lideri High Sparrow denilen kanadı kırık serçenin elinden çekmediği kalmadı. Ama Wildfire ile bütün şehri ve bunların alayını yaktı.
Sonunda çocuklarını kaybetse de Demir Taht’a oturdu. Entrikadan geri kalmadığı için Jaime tarafından terk edildi, kala kala Euron denilen it kopuğa kaldı.
Zindanlarda bile intikam planları yapan bu güzel ve acımasız kraliçe, Daenerys saldırdığında balkondan kentin yok oluşunu seyretti.
Arya’nın öldürecekleri arasında liste başı olan, herkesin bir kaşık suda boğmak istediği şeytani güzel, ikizi ve sevgilisi ile tuğlaların altında ezilerek can verdi.
En azından Jaime veya Arya tarafından öldürülse veya oğlu Tommen gibi kendi ölüme gitseydi. Koca sezonda görmedik bile. Çok yazık oldu. Bu ölüm ona yakışmadı.
-Jaime Lannister: Dizinin kötü mü kötü beyaz atlı prensiydi. Yakışıklı yüzüne mukabil pek fenaydı, ama kuleden attığı Bran biraz daha sert düşseydi bu günleri görmeyecektik, orası kötü oldu.
İlk sezonlar bu kadar kötü olan Jaime, esir düştükten sonra Catelyn’in kızlarını kurtarmak için Brienne ile yollara düştü. Delikanlılığını buradan itibaren gördük.
Normalde umrunda olmayacağını düşündüğümüz Brienne uğruna canını tehlikeye atan, eli Roose Bolton tarafından kesilen Jaime’nin ilerleyen bölümlerde halkı yakmasın diye Aerys’i öldürdüğünü öğrendik. Hayatı boyunca “kral katili” diye anılmaya bu yüzden razıydı.
Cersei’in kıskandığı Brienne ölmesin diye yanına Podrick’i ve kılıcını verip uzaklara gönderdi.
Jaime, karakter dönüşümü geçirdi, giderek her şeyin farkına vardı. Cersei’in Kuzey’e ordu göndermeyeceğini bildirmek için Winterfell’e gelip Sansa, Arya, Daenerys gibi kendisine diş bileyenlerden oluşan konseyin önüne çıktı. Tek eliyle ölüler ordusuna karşı savaştı.
Brienne’i önce şövalye ilan etti, sonra hayatının kalanını onunla beraber geçirmeye karar verdi. Seyirci olarak pek sevindik.
Ancak Braime’in günleri sayılıydı. Daenerys’e tuzak kurduğunu öğrendiği Cersei’nin yanına dönmeye karar verdi. O Cersei ki Akgezenler’e karşı Kuzey’e ordu göndermemiş, onu Euron ile boynuzlamış, barışa yanaşmamıştı.
Buna rağmen karakter dönüşümünü tamamlamış Jaime, yüreği ve bileği güçlü müthiş kadın Brienne’i yüz üstü bırakıp kaçıp gitti.
Sonunda da kenti kurtarmak veya Cersei’i kendi öldürmek gibi bir kahramanlık yapmak varken tuğlaların altında ezilip gitti.
Peki biz onca sezon onun evrilmesini neden izledik, ilk iki bölümde yaptığı tüm hatalarla yüzleşip herkesle uzlaşması neden yalan oldu? Bize ve Jaime’ye bunu neden yaptınız?
-Arya Stark: Daha küçücükken hiç istemese de babası ve bacısı Sansa ile King’s Landing yolunu tuttu. Gıcık olduğu Joffrey yüzünden kurdu Nymeria’yı kaybetti ve çok beklesek de kavuşamadı.
Dans dersi diye kılıç dersi aldı, tam bir Jean D’Arc idi, bıçkındı. Babasının başı gözleri önünde kesildi. Yollara düştü, Tywin’in sakiliğinden Sınırsız Kardeşlik’in eline düşmeye kadar çekmediği kalmadı.
The Hound tarafından ailesine götürülürken onların öldüğü ortaya çıkınca ortalarda kaldı. Brienne ile eve dönmek istemedi, The Hound’u ölüme terk etti. Kendisine “borcu” olan Jaqen H’ghar’dan “hiç kimse” olmayı öğreneceğim diye kör oldu, canını zor kurtardı.
Ölüm listesindeki herkesi temizledi, Winterfell’e döndü, küçüklük yavuklusu Gendry’ye kavuştu.
Ölüler ordusu ile savaşta Bran mal mal bakarken kurtarıcılık ona düştü, Gecenin Kralı’nı öldürdü, Azor Ahai olduğuna inanıldı.
Listesinde son kalan Cersei’i öldürmek için geldiği King’s Landing’de The Hound intikamdan vazgeçirdi. Küller arasında oradan oraya savruldu, beyaz bir ata bindiğinde yine önemli bir görev üstleneceği sanıldı.
En sonunda Westeros’un kuzeyini keşfetmek için gemiye binerek yola çıktı. George R.R. Martin’in yarattığı en özgün kahraman nedense Kristof Kolomb’a evrildi.
Bari Gendry ile evlenip rahmetli babasının dediği gibi bir leydi olsaydı, her şeye sünger çekti huzura erdi derdik.
-Tyrion Lannister: Yine Daenerys ve Jon gibi itelenen bir başka karakterdi. Babası onun doğumunda annesi öldü diye dışladı, cüce diye oradan oraya itildi.
Sadece kadın ve içki ilgisini çekiyordu. Ancak çok keskin bir zekası vardı, ettiği sözleri bir yere not ediyorduk her seferinde. Cin gibiydi.
Blackwater Savaşı onun sayesinde kazanıldı, yüzünde derin bir yara izi o günden eser kaldı. Ama kısmeti yoktu, kendisini aldatan sevgilisi Shae’ye kızıp hem onu hem de babasını öldürdü. Varys tarafından gemiyle kaçırıldı.
Diyar diyar gezdi, iyice erdi. Sonunda kader onu Khaleesi ile karşılaştırdı. Zekasıyla kendini kabul ettirdi, Kraliçenin Eli oldu.
Ancak Martin’in devreden çıkmasıyla senaristler onu da harcadı. Artık hiç özlü söz etmiyor, saçma kararlar veriyor, ortada boş boş geziyor, Dany’ye de gizli bir sevda besliyordu.
Üst üste yaptığı hatalar yüzünden Kraliçe’nin gözünden düştü. Sansa’nın gazıyla Jon’un Targaryen olduğunu söylediği dostu Varys onun yüzünden Drogon tarafından yakıldı. Halbuki o Varys ki onu ölümden kurtarmıştı.
Sonunda Jon Snow’a da kötü bir akıl vererek Daenerys’i öldürttü, gariban Jon sürgüne gitti. Kendisi ise mahkumken nedense bir anda ismini ortaya attığı Bran kral ilan edildi, o da Kralın Eli oldu. Kimse bir mahkuma neden akıl soruyoruz diye sorgulamadı.
Sonunda yine bir yerlere geldi ama o neşeli ve cin fikirli adam iki sezondur tepe sersemi edildi.
-Gecenin Kralı: Bununla bizi korkuttular korkuttular, hep diş biledik. Aslında Ormanın Çocukları tarafından acuzeye döndürülmüş sıradan biriydi.
Kafayı Westeros’u yok etmeye takmıştı, aslında bu finale bakarsak iyi de yapmıştı. Jon Snow’un güçlerinin birkaç kez canına okudu, ejderha Viserion’u wight yapıp yanına aldı.
Tam her şeyi başaracekken Arya tarafından küt diye öldürülüverdi. Halbuki biz ona ne Demir Taht’lar yakıştırmış, ne krallıklar vermiştik. Toprağı bol olsun, hiç kıymetini bilememişiz rahmetlinin.
-Bran Stark: Kuleye tırmanacak kadar yaramaz bir çocuktu, söz dinlememenin bedelini kötürüm kalarak ödedi.
Çok badireler atlattı, çok yollar kat etti, Hodor onun uğruna öldü. Sonunda Üç Gözlü Kuzgun olup erdi.
Geçmişi ve geleceği görebilen, Yedi Krallığın hafızası bu genç, iki sezondur sadece gözlerini belertip yatan, Bonzai içmiş gibi ifadesiz bir yüzle dolaşan birine evrildi, ölüler ordusu Arya olmasa yok ediyordu.
“Ben lord olamam” derken krallığı kabul etti, Jon’a “Sen yapmam gerekeni yaptın” diyerek sanki adamcağızla alay etti, bir güzel de tahta geçip yayıldı. Bu muydu senin ermişliğin?
-Boşuna ölen diğerleri: Senaristlerin Martin’in yokluğunda birkaç sezondur harcadığı karakterler bunlarla da sınırlı değil.
Gri hastalıklardan, sürgünlerden, dövüşlerden, ölülerin elinden kurtulan Jorah, Daenerys uğruna öldü. Littlefinger tam entrikanın dibine vuracakken boş yere boğazı kesildi. Lord Varys, yaptığı en aptalca planın ortasında diri diri yakıldı. Hodor ve kurt Summer hayatlarını boşu boşuna feda etti.
-Hak etmediği yere gelenler: Sezonlar boyu herhangi bir zeka emaresi göstermeyen, çocukluğunda Joffrey diye tutturup ailesinin başını dertlere sokan, oradan oraya savrulan Sansa, nedense senaristlerin gözdesi olup sonunda tahta oturdu.
Samwell, hayatta her şeyini borçlu olduğu Jon’a bir veda bile etmeyip konseye kurulup oturdu. Bronn kiralık bir katilken yine konseyde yerini aldı. Bran yok yere kral oldu.
Onca karakterin harcandığı bir evrende ortalık niteliksizlere kaldı. Zaten Martin gibi başarılı bir yazardan hak etmedikleri bir tahtı devralan senaristler de öyle değil mi?
1 Yorum: "Game of Thrones: Karakterler nasıl harcandı?"
Jon Targaryen 2 Ağustos 2019 (10:24)
Ablacım çok sağlam gömmüşsün. Yani bu kadar güzel gömülür. Demi tahtım olsa ilk sana verirdim