Şişli Kız: Dünya korkunç bir yer

Burcu B. Bilgin

(8.5/10)

Danimarka’da yüz yıl önce yaşanmış gerçek bir hikayeden yola çıkılarak beyazperdeye aktarılan, “En İyi Yabancı Dilde Film” dalında Oscar adayı Şişli Kız/Girl With the Needle (Pigen Med Nålen) Mubi’de izleyiciyle buluştu.

Filmi izleyip sizler için inceledim:

Tekinsiz bir ortamın hakim olduğu siyah beyaz tonlardaki film, dört buçuk aydır kirasını ödeyemeyen Karoline’in (Vic Carmen Sonne) kaldığı küçük odadan atılmasıyla başlıyor.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Danimarka’nın ismi verilmeyen bir şehrinde geçen filmde günümüzün müreffeh ülkesinin şimdiki halinden fersah fersah uzakta bir sefalete şahit oluyoruz.

Şişli Kız

Henüz filmin girişinde izleyiciyi karşılayan kasvet, film boyunca etkisini artırarak sürüyor. Yönetmen, filmde 4:3 kadrajı tercih ederek de seyirci üzerinde klostrofobik bir ortam oluşturuyor ve kullandığı renk paletiyle de karanlığı hakim kılıyor.

Bir fabrikada çalışan Karoline, evinden atıldığı kesinleşince ilk iş olarak kendine yeni bir oda arıyor ve yaşadığı kısıtlı olanaklara sahip odanın kat be kat daha kötüsünü tutmak zorunda kalıyor.

Şişli Kız

Odayı tuttuktan sonra ilk işi orada bulduğu bir kovanın içine idrarını yapan Karoline, adeta içinde yaşadığı koşullara ilk tepkisini gösteriyor.

Kendine çıkar yol ararken savaş sonrası yoksullukla boğuşan bir ülkede yalnız bir kadın olmanın ağırlığını iliklerine kadar hisseden genç kadın, savaşa gittikten sonra haber alamadığı eşi Peter’ın (Beşir Zeciri) yokluğunu mazeret göstererek fabrikadan dul aylığı almak üzere başvuruda bulunuyor.

Şişli Kız

Ancak eşinin ölüm belgesi olmadığı için bu isteği geri çevrilen Karoline, bu vesileyle fabrikanın sahibi Jørgen (Joachim Fjelstrup) ile yakınlaşıyor.

Çiftin güpegündüz şehrin sokaklarından birinde cinsel ilişkiye girdiği sahnede çevreden geçenlerin aldırış etmeden yollarına devam etmesi de toplumsal tepkisizliğin bir başka örneğini oluşturuyor. İnsanlar o denli mutsuz ve umutsuz ki hiçbir şey ilgilerini çekmiyor.

Şişli Kız

Savaşın bittiği ilan edilerek saygı duruşu yapılan sahnede Karoline ile sevgilisinin bakışması ise aynı duyarsızlığın bir başka izdüşümü olarak ortaya çıkıyor.

Bu sırada filmin birinci dramatik dönüm noktasına tanıklık ediyoruz ve kayıp koca Peter, yüzü parçalanmış bir halde çıkageliyor ve zengin hayat düşü kuran Karoline talihsiz adamı evden kovuyor.

Şişli Kız

Peter’in parçalanmış ve bakmakta zorluk çektiğimiz yüzü, bir Frankenstein göndermesi olarak filme dahil ediliyor. Savaşın çirkin ve kötü yüzü, Peter’in maske ardına sakladığı korkunç çehresi ile sembolize ediliyor.

Zavallı gazinin sığınacak tek yeri olan Karoline’in evinde zorlukla yemek yemesi ise filmin izlenmesi en zor sahnelerinden biri olarak karşımıza çıkıyor.

Yüksek oranda gotik unsurlar taşıyan Şişli Kız, Karoline’in zenginlik hayallerinin savaştan gelen talihsiz Peter ile çatışması üzerine derin bir kırılma yaşıyor.

Hamile kalan Karoline, zengin sevgilisinin evine götürülerek gerçekten gebe olup olmadığının anlaşılması için masa üzerinde elle muayene ediliyor. Bu sahne de filmdeki kadının aşağılanmasının ve sınıfsal ayrımcılığın bir başka örneği oluyor.

 

Şişli Kız

 

Yeşilçam filmlerindeki konaklardan fırlamış gibi bir hali olan anne, ne bebeği ne de annesini kabul etmeye niyeti olmadığı halde Karoline’i bu aşağılamaya maruz bırakıyor.

Her şeyini yitiren Karoline’in filme ismini veren sahnesi ise filmin zirvesini oluşturuyor ve anne adayı kahramanımız fabrikadan aldığı bir şişle hamamda çocuğunu düşürme girişiminde bulunuyor.

 

Şişli Kız

 

Bu arada yine filmin izlenmesi en güç sahnelerinden birine daha tanıklık ediyoruz. Bir sirkte eğlence malzemesi haline getirilen Peter, “savaş gazisi ucube” olarak sunuluyor.

Bu sahne de toplumun tüm değerlerini nasıl yitirdiğinin ve yaşanan dejenerasyonun nerelere ulaşabileceğini gözler önüne seriyor. Peter’in kimliğinde insanlık onuru ayaklar altına alınıyor.

Şişli Kız

Halkın neredeyse tamamının yozlaştığı bir ortamda hayata tutunmaya çalışan Karoline’in yolu Dagmar (Trine Dyrholm) ile kesiştikten sonra ise filmin ikinci dramatik noktasını izliyoruz.

İstenmeyen gebelikler sonucu doğan bebekleri başka ailelere veren, üstelik de kadınlardan üzerine para alan Dagmar’ın yanında çalışmaya başlayan Karoline, vicdanı ile hayatta kalma çabası arasında gidip geliyor.

Şişli Kız

“Dünya korkunç bir yer. Ama öyle olmadığına inanmamız lazım,” diyen Dagmar ve yedi yaşındaki kızı küçük Erena’nın (Ava Knox Martin) yanında yaşam mücadelesi veren Karoline, emzikten düşme yaşı çoktan geçmiş Erena’yı emziriyor.

Bu emzirme sahnelerinde bolca Jung’un anne arketipine göndermeler yapan film, emzirme sahneleri aracılığı ile Karoline’nin terk edemediği annelik güdüsünü vurguluyor.

Şişli Kız

Serim ve düğümü böyle yapan film, son yarım saate sığdırdığı çözümde ise tüyler ürpertici bir finale doğru adım adım ilerliyor.

Danimarka’da 1918 yılında yaşanan korkunç bir olaydan esinlenen filmin aslında günümüzde yaşananlardan pek de uzak olmaması, Türkiye’deki seyirciyi çok daha etkileyebilecek bir tabloyu ortaya koyuyor.

Şişli Kız

Zira etkisini halen üzerimizden atamadığımız Yenidoğan Çetesi, çocuk, kadın ve hayvan cinayetleri gibi korkunç olaylar karşımızda dururken bu film yaşadıklarımızın adeta aynası gibi.

Ekonomisi bozuk, zengin ile yoksul arasındaki uçurumun arttığı, duyarsızlaştırılmış ve kaos içindeki toplumlarda bu tip olayların yaşanabileceğini bir kez daha ispatlayan Şişli, janrında çok başarılı bir film.

 

Şişli Kız

 

Her ne kadar izlenmesi oldukça zor ve izleyiciyi yer yer koltuğuna yapıştıracak denli güç sahnelerle dolu olsa da toplumsal gerçekliğin, yoksul toplumlarda kadın olmanın, adaletsizliğin çarpıcı bir dışavurumu Şişli Kız.

Mutlaka izlenmesini tavsiye ederim.

 

Şişli Kız

 

Yorum Yapılmamış: "Şişli Kız: Dünya korkunç bir yer"

    Yorum yap

    E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.