Danimarkalı Kız: Üçüncü cinse övgü

Burcu B. Bilgin

Dünyaya erkek olarak gelir Einar Wegener. Zaten yaşamında geldiği noktada da bir sorunu yoktur. Sevdiği, aynı mesleği yaptığı güzel bir eş, başarılı bir resim kariyeri, çevresinde onu seven dostları, sanatına büyük değer veren hayranları… Kendisi daha çok eşsiz manzara resimleri yaparken, karısı Gerda portre çizmektedir. Bir gün yakın arkadaşları olan Ulla, poz vermek için gelmeyince Gerda’nın aklına, kadın kıyafetiyle eşine poz verdirmek gelir. Ve Lili ortaya çıkar, bir daha gitmemek üzere…

ALS hastalığı nedeniyle yaşamını tekerlekli sandalyede sürdüren Stephen Hawking’i canlandırdığı ‘’Herşeyin Teorisi’’ filmindeki rolüyle Oscar kazanan Eddie Redmayne, yine üzerinde çok konuşulan bir filmle izleyici karşısına çıkıyor. David Ebershoff’un aynı isimli kitabından uyarlanan ‘’Danimarkalı Kız’’, evli bir ressam olan Einar Wegener’in günün birinde ”içindeki kadınla” tanışıp Lili Elbe olarak yaşamına devam etmeye karar vermesinin sancılı öyküsü.

Gerçek bir yaşam öyküsünden beyazperdeye uyarlanan film, tarihteki belki de ilk ”trans birey” olan Lili’nin hikayesini anlatıyor.  Filmin yönetmeni daha önce de ”Sefiller” adlı müzikal filmde Redmayne ile çalışan, Türkiye’de ”Zoraki Kral” ismiyle gösterilen ”King’s Speech” filmiyle Oscar  kazanan Tom Hooper. Filmde Eddie Redmayne’e, Alicia Vikander, Ben Whishaw, Sebastian Koch, Amber Heard ve Matthias Schoenaerts eşlik ediyor.

 

eddie-redmayne-danish-girl

 

-Güzel Lili, yakışıklı Einar’a karşı-

Konusu 1926 yılında Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da geçen film, o dönemin şartlarında ”kadın kimliğinde yaşamak” isteyen birinin ”akıl hastası” olarak damgalanabileceği gerçekliğiyle yüzleşmesini de işliyor.

İçindeki kadınla buluşunca yaşamı değişen Einar, ”üçüncü cins” olma arzusunu dillendirmeye başladığı andan itibaren  ”mahalle baskısıyla” başa çıkmak zorunda kalıyor. En büyük destekçisi olan eşi Gerda’nın cephesinden bakıldığında ise durum daha trajik. Delice aşık olduğu kocasını, bir nevi ”kendi elleriyle” Lili’ye dönüştüren, eşiyken yakın arkadaşı haline gelen Gerda, acının büyüğünü yaşasa da ona her zaman destek oluyor.

Bu filmdeki performansıyla Eddie Redmayne, Stephen Hawking rolüyle çıktığı zirveden inmek istemediğini gösteriyor. Eğer geçen sene Oscar almamış olsaydı ve bu yıl da karşısında Leonardo DiCaprio olmasaydı ikinci altın heykelcik gelirdi diye düşünüyorum. Bu arada, Lili/Einar’ın hüzünle karışık gülümsemesi, Redmayne’in bu filmle en büyük katkılarından.

Burada iki satır Henrik rolünü üstlenen Ben Whishaw ile ilgili bir şeyler yazmak istiyorum. İzlemekten çok keyif duyduğum bir oyuncu Wishaw. Ancak son dönemde her filmde eşcinsel rolü üstleniyor. Özel hayatında da eşcinsel olan aktör, artık kendini tekrar etmekten vazgeçip farklı roller üstlenmeli. Çünkü gerçekten büyük bir yetenek.

 

 

-Nicole Kidman oynayacaktı-

Gerda rolündeki Alicia Vikander’a gelince… Yapım aşaması yıllardır süren filmde bu rol için sırasıyla Charlize Theron, Gwyneth Paltrow, son olarak da Nicole Kidman ile anlaşan yapımcılar, her birinin projeden çıkması sebebiyle son olarak Vikander’da karar kılmıştı. Çok da iyi bir seçim olmuş. ”En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” dalında bu rolüyle Oscar’a aday Vikander.

Teknik açıdan da üst düzeyde bir film ”Danimarkalı Kız”…  Görüntü yönetmeni Danny Cohen’ın çalışmasıyla Kopenhag ve Paris, bir ressamın tuvalinden fırlamış gibi izleyici karşısına çıkıyor. Kostüm ve dekorları da çok başarılı olan filmin, bu dallarda Oscar alabileceği de kulislerde sıkça konuşuluyor.

Ancak senaryo konusunda birkaç ufak sıkıntı mevcut. ”Cinsiyet değiştirme ameliyatlarına” kadar giderek tam bir kadın olma arzusundaki Einar Wegener ile eşi Gerda’nın öyküsü, filmleştirilirken biyografiyle birçok farklılıklar taşıyor. Senaryodaki akış zaman zaman tekrarlara düşülüyor. Orijinal biyografi okunduğunda bile yüreğe dokunan bir hikaye, biraz ”durağan bir senaryoyla” izleyici karşısına çıkıyor.

Sonuç olarak sadece Eddie Redmayne ve Alicia Vikander’ın performansı için dahi izlenmesi gereken bir film Danimarkalı Kız… Redmayne, sinema tarihinde unutulmayacak karakterler arasına yazdırıyor Einar Wegener’in ismini. ”Asıl kimliğiyle” yaşamak için büyük bedeller ödeyen biri için ise hiç kuşkusuz bu çok güzel bir ödül…

 

2 Yorumlar: "Danimarkalı Kız: Üçüncü cinse övgü"

  • comment-avatar
    handan san 13 Şubat 2016 (20:21)

    Benim çok beğenerek izlediğim bir film oldu

    • comment-avatar
      sinekaf 13 Şubat 2016 (20:37)

      Sadece orijinal biyografisi bile insanın içine işlerken, başarılı oyunculuk performanslarıyla taçlandırılmış bir yapım.

Yorum yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.