Burcu B. Bilgin
(8.5/10)
Blu TV’nin, Adana’da portakal tarımı yapan bir ailenin özelinde birbirini ezmek için uğraşan bireylerin sebep olduğu çarpık düzenin anlatıldığı dizisi Magarsus, ikinci sezonuyla izleyici karşısına çıktı.
Yeni oyuncuların da kadrosuna eklendiği diziyi izleyip sizler için değerlendirdim:
İsmini Adana yakınlarındaki antik bir liman kentinden alan dizi, Sarıbahçe isimli hayali ilçede geçiyor. Aslında Adana’da Ceyhan ilçesine bağlı aynı isimli bir mahalle var ama burası dizide gösterildiği şekliyle bir ilçe değil.
Hikayenin en başında Sarıbahçe’deki tüm çiftçileri domine eden Halil Kurak’ın (Ercan Kesal) ailesine yoğunlaşıyoruz. Halil’in ölümünün ardından çocukları Tansu (Merve Dizdar), Turgut (Çağlar Ertuğrul) ve Fatoş (Burcu Gölgedar) ile yeğeni “Beton” lakaplı Salim, onun geride bıraktığı boşluğu doldurmaya çalışıyorlar.
Babalarının yerine geçmeye talip olan Tansu-Salim-Turgut üçlüsünün her birinin ayrı karakter zaaflarına sahip ve bu da esasen Halil’in onların kişilikleri üzerinde yarattığı baskının bir sonucu.
Uyuşturucu bağımlısı, çeşitli suçlara karışmış ve rehabilitasyondan yeni çıkan Turgut, niteliksiz ama gözü yükseklerde, yani tam bir kifayetsiz muhteris. Hırsına karşın donanımsız, şiddeti tek çare olarak gören, ve sorumsuz bir birey olan Turgut, günümüzde çok rastlanan bir insan tipinin temsilcisi.
Ablası Tansu ise içinde bulundukları ataerkil dünyanın, erkeklerin kurallarını benimsemiş bir figürü. Her ne kadar Amerika’da eğitim görmüş bir kadın olarak Sarıbahçe’de taşları yerinden oynatmak istediğini söylese de düzenin dışına çıkamıyor.
Modern tarım yöntemleriyle ilçenin kaderini değiştirmek istediğini söylemesine karşın kendi çıkarlarını bölge halkının çıkarlarının üzerinde tutarak para ve güce tapıyor.
Ailenin küçük kızı Fatoş, depremde enkaz altında kalarak sakatlanan, kardeşlerinden farklı bir hayat sürmeye kararlı, iyi niyetli bir kişi. Ancak kardeşleri hayatı ona çok zorlaştırıyor.
Fatoş’a oldum olası aşık kuzenleri Salim ise ailesini depremde kaybetmiş ve travmalar yaşıyor. Üzerinde çatı olan bir yerde kalamayan ve kendi inşa ettiği barakada hayatını sürdüren Salim’e bu yüzden “Beton” lakabı takılmış.
Hikayede en büyük karakter dönüşümünü yaşayan ve gitgide bir anti kahramana dönüşen “Beton” az konuşan, içine kapanık, saf ve iyi kalpli bir Anadolu insanı.
Ancak ilerleyen bölümlerde iktidar oyunları, işin içine “dış güçler” ve mafyanın da girmesiyle birlikte öfkeli, şiddet eğilimli, düzenbaz biri olup çıkıyor, kendisini ezmeye çalışan kuzenlerinden daha acımasızlaşıyor.
Adana’nın sarı sıcağı altında kavrulan bu küçük ilçe yani Sarıbahçe, sadece Kurak ailesi ile sınırlı olmayan bir kriminal yapıya sahip. Ortam, Fargo dizisindeki Amerikan kasabalarından farksız.
Portakal içine yerleştirilen uyuşturucuları Suriye’ye kaçıran zehir tacirleri, kasabada hüküm sürmeyi kafaya koyan Amerikan şirketleri, birbirini yiyen zengin toprak ağaları, bunların altında ezilen talihsiz küçük çiftçiler ve tarım işçilerini aynı karede görüyoruz.
Babalarından kalan boşluğa yerleşmek isterken hem kendi başlarına dert açan, hem de kasabaya çok şey kaybettiren Kuraklar, pastadan büyük pay almak isterken gitgide ahlaki erozyona uğruyorlar. Önce eleştirdikleri babalarına, sonra da onun ilkelerini bile çiğneyerek daha beterine dönüşüyorlar.
Her buldukları çözüm başka bir çözümsüzlüğe yol açarken, kanlı infazlar birbirini izliyor. İlk sezonu bıraktığımız yerde ise yıkımlar, kayıplar ve kanla yıkanmış kurak topraklar kalıyor.
İkinci sezonun başlangıcına bakacak olursak Sarıbahçe’de kartların yeniden dağıtıldığını daha ilk sekansta anlıyoruz.
Mafya lideri Fethi ile hesaplaşmalarının ardından rahata erdiğini düşünen Kurak ailesinin bu defa karşısında daha farklı güç aktörleri var. Bunların başında da geçen sezonda da Sarıbahçe’yi planlarının bir parçası olarak gören Amerikan şirketi geliyor.
Şirketin bu defa ilçede maden arayıcılığı yapmak gibi bir emeli var. Elbette her zamanki Amerikan entrikacılığı ile aslında “sadece toprak analizi” yapıp bölgede maden olup olmadığını kontrol edeceklerini söylüyorlar.
Şirketin yarı Amerikalı temsilcisi Jessica (Cemre Ebüzziya), etkisi altına aldığı Tansu ve onunla ilgili boş hayallere kapılan Salim’i kullanırken, Zülkarne (Deniz Celiloğlu) isimli yetkili de Kurak ailesinin portakal bahçelerinde maden tetkiki yapıyor.
Oldukça fütursuz biri olan Zülkarne, “Beton” ile portakal bahçesinde karşılaştığı sahnede karşısında çekirdek çitleyerek onu hafife aldığını gösteriyor.
Alıştırarak başladıkları maden incelemeleri, portakal ağaçlarını üzerindeki mahsulle beraber acımasızca sökmeye kadar gidiyor. Ağaçları söken makineler de bu gücün yıkıcılığının metaforu olarak karşımıza çıkıyor.
Bu sezon Kurak ailesinin karşısındakilerin oluşturduğu sac ayağının ikincisi, bölgedeki mağdur çiftçiler ve tarım işçileri ile onlara önderlik eden genç ziraat mühendisi oluyor.
Ankara’da üniversite okuyup memleketine dönen ve öğrendiklerini memleketinde uygulamak isteyen idealist mühendis Yılmaz Kaya (Bora Akkaş) çiftçilere önderlik etmesinin bedelini Salim tarafından “terörist” olarak nitelendirilerek ödüyor.
Buna karşın Kurak Tarım’da çalışmak için iş başvurusu yapan ve maden şirketinin bölgenin su sorununu daha da artıracağını Tansu’ya izah etmeye uğraşan Yılmaz, Salim tarafından “Profesör mü oldun başımıza cahil terörist,” sözleriyle suçlanıyor.
Bu da elbette özellikle son dönemde çok sıklıkla rastladığımız bir başka tablo. Ne kadar bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan insan varsa ilk dile getirdikleri suçlayıcı argümanları genç Yılmaz da “Beton” Salim’den duyuyor.
Her cephede savaşmak zorunda kalan Kurak ailesi, bir de üzerine portakal tarımı yapan babalarının ölümüne sebep oldukları gerekçesiyle Nuran (Hazal Türesan) ve kardeşleri ile mücadele ediyor.
Rakipleri içinde kartlarını en açık oynayan bu aile, “kan parası” istedikleri Kurak kardeşlerden beklediklerini göremeyince acımasız intikam yollarına sapmaya başlıyor. Nuran da tıpkı rakibesi Tansu gibi erkekleşmiş ve ataerkil kuralları benimsemiş bir başka kadın.
İki aile arasındaki çekişmenin de eklenmesiyle Magarsus’un ikinci sezonu gitgide hareketleniyor. Yeni karakterler öyküye farklı bir ivme kazandırıyor.
İşin içine bir de bunca sıkıntı yetmezmiş gibi ailenin parasını ilçenin futbol takımına bağışlayan Turgut’un fikirsizliği girince öykü tadından yenilmez bir hal alıyor.
Sonuç itibarıyla, Yunus Ozan Korkut’un yönettiği ve senaryosunu Mustafa Yürüktümen ile birlikte yazdığı Magarsus, bir küçük ülke manzarası.
İkinci sezonda Deniz Celiloğlu, Hazal Türesan, Bora Akkaş, Sezin Akbaşoğlu gibi oyuncularla kadrosu daha da güçlenen dizi ekrana damgasını vuruyor.
Aslında Magarsus, iktidar çekişmeleriyle, güçlünün güçsüzü ezmesiyle, iklim sorunlarıyla, kapitalizmin hayatın her alanındaki baskısıyla, emperyalizmin dur durak dinlememesiyle ve “bazı tanıdığımız iyilerin aslında henüz fırsat bulamamış kötüler olabileceği” gerçeğini ortaya koymasıyla yaşadığımız yüzyılın ve coğrafyanın bir yansıması.
Asıl düşmana karşı durmak yerine birbirleriyle savaşan sakinleriyle Sarıbahçe’yi biz zaten tanıyoruz. Bu diziyi mutlaka izlemenizi tavsiye ederim.
Yorum Yapılmamış: "Magarsus: Sürüden ayrılanı kurt kapar"