Tam Bir Centilmen: Tam bir facia

Burcu B. Bilgin

(3.0/10)

Netflix’in uzun süredir tanıtımı yapılan yeni filmi Tam Bir Centilmen izleyiciyle buluştu. Başrolünü Çağatay Ulusoy ile Ebru Şahin’in paylaştığı film, lüks yaşam süren genç bir adamın hayatındaki gizemin ardındaki gerçekleri konu alıyor.

Filmi izleyip sizler için inceledim:

Yönetmenliğini Aykut Enişte isimli komedi film serisiyle tanınan Onur Bilgetay’ın üstlendiği yapımda Ulusoy ile Şahin’in rol arkadaşları Şenay Gürler, Haki Biçici, Nazlı Bulum ve Kubilay Tunçer.

Film, hayatını zengin kadınlara jigololuk yaparak kazanan Saygın’ın (Çağatay Ulusoy), yeni yıl kutlaması için gittiği mekanda üniversitede şan eğitimi alan Nehir (Ebru Şahin) ile tanıştıktan sonra hayatının hızla değişmesinin ve alıştığı düzenin alt üst oluşunun öyküsü.

Tam Bir Centilmen, iki jigolo arkadaş Saygın ile Kado’nun (Haki Biçici) kendilerine “yeni avlar bulmak” üzere bir spor salonuna gittiği sekansla başlıyor. “Başarılı jigolo” Saygın, bir kadın müşteri tarafından azarlanarak şikayet edilen arkadaşı Kado’ya orta yaş ve üzeri kadınlara sempatik görünmek için taktikler vermeye başlıyor.

Bu esnada Saygın, “Sen hiç bir kadını canının en yandığı yerden öpüp iyileştirdin mi?” gibi hayli enteresan aforizmalar da sarf ediyor. Film, böyle eğlenceli bir biçimde başlıyor ve jigolo taktikleri üzerine kurulu bir komedi filmi izleyeceğimiz havasına kapılıyoruz.

Ancak Masumlar Apartmanı dizisiyle tanınan Deniz Madanoğlu, o kadar sığ, derinliksiz ve niteliksiz bir senaryo kaleme almış ki  eğlenmek şöyle dursun filmi izlemek bir eziyete dönüşüyor.

Filmi daha bu dakikalarda kapatmış olan Netflix izleyicileri, sonuna kadar izleyenlere nazaran çok ama çok şanslı bir kitle. Tamamını sabredip izleyebilenler için devam edelim.

Mevzu bahis yeni yıl partisi sahnelerinde ise esas kız ile esas oğlan arasında sayısız romantik komedi klişesi bombardıman şeklinde birbirini izliyor.

Karanlık yönünü saklamaya çalışan, bir görünüp bir kaybolan esrarengiz adam, içi dışı bir, sevimli, halinden memnun, sempatik kız, esas oğlanın yancısı ve onun gölgesinde kalmış, aşırı derecede ona imrenen beceriksiz arkadaşı, mutsuz ve zengin, arayış içindeki orta yaşlı kadın, onu genç kadınlarla aldatan kocası, para içinde yüzerken mutluluğu bulamayan, yoksul ama yetenekli arkadaşının gölgesinde kalan kızları.

Aslında filmin kadrosu da zaten bu kadar kahraman üzerine kurulu. Yapım şirketi, belli ki olan bütçeyi gösterişli mekanlara ve Çağatay Ulusoy’a harcadığı için filmde beş ana karakter ile iki yan karakter yer alıyor.

Filmde onların dışında gördüğümüz kişiler, parti, okul, sokak gibi sahnelerde yer alan figürasyondan oluşuyor.

Birbiriyle yeni tanışan Nehir ile Saygın’ın havai fişekleri sevip sevmemek, makarnanın al dente mi yoksa çok mu haşlanmış olması, çilekli pasta yapma sanatı gibi “derinlikli konulardaki” sohbeti, film boyunca yineleniyor.

Deniz Madanoğlu’na her nedense çok ilginç ve komik gelmiş olacak ki bu konuları izleyicinin önüne ısıtıp ısıtıp koyuyor. Gerçi sonrasında öyle sıkıcı ve boğucu sahnelerle karşılaşıyoruz ki bu esprilere bile şükreder hale geliyoruz.

Başta romcom havasında ilerleyen Tam Bir Centilmen, gitgide jigololuğun “acı ve çile dolu dünyasında” yönünü bulmaya çalışan talihsiz iki gencin öyküsüne evriliyor. Yani birden karşımızda adeta ıstırap çeken iki jigolo Joker görüyoruz. Zannedersiniz ki hayatını kazanmak için başka iş yok ve bu ikili kötü yola düşmüş.

Esasen filmde o kadar az olay meydana geliyor ki süresinin nasıl 1 saat 50 dakika olduğunu anlayabilmek de imkansız. Sürenin yüksek oranı da Ebru Şahin’in söylediği şarkılarla ve sadomazoşizmden duş ve küvette geçenlere kadar uzanan cinsellikle yüklü sahnelerle geçiyor.

Saygın-Nehir arasındaki aşka dair ana konuya paralel iki yan konudan ilkini Saygın ile arkadaşı Kado’nun çocukluklarında yatan dram oluşturuyor. Bu konuda başta bir gizem yaratılmak istense de uzun sürmüyor.

Nedense senaryodaki belki de merak konusu olabilecek bu tek mesele, çok kısa süre içinde serim, düğüm, çözüm şeklinde son buluyor. Tabii ana akım kanallardaki diziler gibi uzatılmasını tercih etmiyoruz ama bu sürati anlamak da mümkün değil.

Filmin ikinci yan konusu ise Şenay Gürler’in canlandırdığı orta yaşlı, mutsuz kadınla jigolo Saygın arasındaki ilişki. Bu örgüye yetenekli oyuncu Nazlı Bulum tarafından canlandırılan, zengin kadının problemli kızıyla ilişkisi de eklenir gibi oluyor ama yine bu da geçiştiriliyor.

Film boyunca ne kadar ele alınan konu varsa hiçbiri hakkıyla işlenmiyor. Zira belli ki filmin iki ünlü oyuncunun arz-ı endam etmesi ve cinsellikle satabileceği düşünülmüş.

Tam Bir Centilmen, bu şekilde finale ulaşıyor ve yine son derecede klişe bir sonla bitiyor. Aslında filmle ilgili tek iyi şey de nihayet bitmesi oluyor. “Başladım, hiç olmazsa bitireyim,” diyen seyirci de filmin nihayet son bulmasıyla beraber ferahlıyor.

Sonuç itibarıyla komedi mi aşk öyküsü mü dram mı hiç anlaşılmayan, konusu oradan oraya uçuşup duran, merak uyandırmayan bir film karşısında iki saate yakın bir süre heba oluyor.

Oyunculuklara gelecek olursak şimdiye kadar her üç yerli projesinin ikisinde Çağatay Ulusoy’a yer veren Netflix’in favori aktörü, bu kez tel tel dökülüyor.

Aslında Türkiye’nin en başarılı oyuncuları arasında yer alan Ulusoy, öyle kötü bir performans sergiliyor ki Delibal veya Hakan Muhafız gibi eleştirilen bazı yapımlarını bile mumla arıyoruz.

Oyuncu, belli ki bu projeye kendi de inanmamış olacak ki bıkkın, yılgın ve şimdiye dek onu hiç böyle izlemediğimiz ölçüde enerjisiz bir performansla karşımıza çıkıyor.

Bu da biraz Kıvanç Tatlıtuğ’un Yakamoz S-245 ve İstanbul İçin Son Çağrı isimli Netflix projelerindeki oyunculuğunu çağrıştırıyor.

Rol arkadaşı Ebru Şahin ise bu filme şarkı söylemek haricinde neredeyse herhangi bir katkıda bulunmuyor. Belli ki ilerleyen zamanda tıpkı Serenay Sarıkaya gibi sesiyle de ön planda olmaya hazırlanan oyuncu, bu yönünü fazlaca sergiliyor.

Filmin kayda değer tek performansını eskimeyen güzelliği ve her role yakışan oyunculuğu ile Şenay Gürler sergiliyor. Gürler, bu kötü filme bile öyle inanarak oyunculuk katıyor ki mesleğine olan saygısına şapka çıkarmak gerekiyor.

Haki Biçici’nin canlandırdığı Kado ise espri niyetine mi izlense yoksa hayatı dramatik olaylarla dolu  biri gibi mi kabul edilse anlaşılamadığı için değerlendirme dışı kalıyor.

Kim bilir belki de Biçici, rolünü iyi canlandırmak için bir çaba sarf ediyor ama Kado karakteri öyle sığ, öyle laf olsun diye senaryoya eklenmiş ki her haliyle bir ölü doğum.

Her ne kadar Saygın’ın evi, parti mekanları, barlar gibi gösterişli mekanlarda çekilmiş olsa da Tam Bir Centilmen, çamur gibi görüntülerle dolu sinematografisi ve kötü açılardan çekimleriyle de göz doldurmuyor.

Netflix tarafından ödenen yüksek rakamlara rağmen izleyicinin gözünü Muhteşem Gatsby’deki eve benzer bir villa ve lüks yaşayan yakışıklı bir genci canlandıran popüler bir aktörle boyamaya çalışan yapımcılar ne yazık ki bunu başaramıyor.

Çünkü artık izleyici Netflix’in bu şekilde çekilmiş yerli yapımlarından bıktı. Söylemekten dilimizde tüy bitti ama Netflix Türkiye, ünlü ve popüler oyunculara sırtını dayamanın her şeye yeteceğini zannediyor.

Netflix Türkiye’nin üst yönetimindeki değişiklikle umutlanan aboneler, Tam Bir Centilmen ile eski tas eski hamam olduğunu yine görüyor. Vakit öldürmek isteyen seyirciye dahi tavsiye etmiyorum.