Burcu B. Bilgin
Kışın soğuk günlerinde ağır dram dizilerine teslim olan televizyon ekranı, yaz aylarında da klişelerle dolu, güzel kız ve erkeklerin rol aldığı yapımlara yer vererek geleneğini bu yıl da bozmadı. Aslında her sene yaz ekranında görmeye alışık olduğumuz bu diziler, Hollywood işi romantik komediler ile eski Yeşilçam filmlerinin unutulmaz klişeleri üzerine kurulu.
-Doktorlar geri döndü: En meşhur doktor dizisi ER, 1994-2009 yılları arasında ekrana gelmişti. George Clooney’ye şöhreti getiren dizi olarak bilinen bu yapım, doktor dizilerinin atası.
Yine Grey’s Anatomy, 2005 yılından bu yana izleyiciyle beraberliğini sürdürüyor ve daha da uzun yıllar devam edecek gibi görünüyor.
Bizdeki hastane dizilerinin atası ise 2005 yılında başlayan, hala tekrarlarını seyrettiğimiz Doktorlar. Kutsi’li, Keremcem’li, Yasemin Ergene’li, Bekir Aksoy’lu, Yağmur Atacan’lı bu dizinin sonraki yıllarda çakmaları birbirini izlediyse de hiçbiri aynı reyting başarısını sürdüremedi.
Evet, yeni, yine, yeniden bir hastane dizisiyle daha karşı karşıyayız. İsmi Kalp Atışı… Esasen bu diziye sadece doktor, hastane dizisi demek de yanlış olur. Entrika dolu ilişkiler ve aşkla örülü ortaya karışık bir yapım.
-Atarlı kız-zarif oğlan: En son Kuzey Güney dizisinde aşk üçgeni içinde bıraktığımız Öykü Karayel ile son yılların gözde starlarından Gökhan Alkan’ın rol aldığı dizide hikaye enteresan başlıyor. Lise öğrencisi olan Eylül’e gönlünü kaptıran öğretmen Ali Asaf, yıllar sonra bir özel hastanede Eylül’ü yeniden buluyor.
Yıllar sonra ise bu kez Ali Asaf hastanenin sahibi, Eylül ise mesleğinin ilk yıllarında idealist bir doktor. Ancak bu kez Ali’nin, Eylül’e yanaşması oldukça zor. Çünkü uçan erkek sineği bile kovalayan, idealist ve yetenekli kızımız sadece işiyle evli… Zarif ve güleryüzlü kahramanımızı öyle bir tersliyor ki Küçük Hanımın Şoförü filmindeki Belgin Doruk solda sıfır kalır.
-Kölem olmak için buradasın: Genç doktorlara ”Sen benim kölem olmak için buradasın” gibi cevaplar veren, gerektiğinde kanamayı durdurmak için topuklu ayakkabısını küt diye hastanın kalbinin ortasına çakmaktan çekinmeyen Eylül’ün en büyük sıkıntısı ise lise çağlarından beri onunla rekabet eden Bahar (Ege Kökenli).
Bahar da Ali Asaf’a aşık, üstelik onun da öğretmeni, dahası Eylül ile seneler sonra aynı hastanede çalışıyorlar. Daha bitmedi, bir de kötülük timsali doktor babası var ki evlerden uzak olsun. Lale Belkıs genç olsa Bahar’ı, Kenan Pars hayatta olsa babasını oynar, o derece Yeşilçam modeli bir baba-kız…
-Kumpasçı doktorlar: Bütün bu entrikalar arasında vakalara ve hastalara pek vakit kalmıyorsa da biliyorsunuz ki bizim dizilerimizde önemli olan kavuşamayan aşıklar, kumpas ve entrika. Onu da bol bol izliyoruz. Hastane de diziye dekor oluyor.
Onca yıl tıp eğitimi görmesine karşın acil servise getirilen, göğsüne demir saplanmış hastanın karşısında bakakalan doktor, birbirinin ayağını kaydırmaya ant içmiş sinsi hekimler, bitmek bilmeyen aşk üçgenleri, dörtgenleri derken dizi öylece sürüp gidiyor. Yine de çok daha beter diziler olduğundan yaz ekranının en eli yüzü düzgün dizisi diyebiliriz.
-Bu filmi görmüştük: Yaz ekranındaki bir başka popüler dizi de Dolunay. İlk bölümünde Grinin Elli Tonu’ndaki Christian Grey havalarındaki esrarengiz genç zengin Ferit Aslan (Can Yaman) ile evinde çalışan güzel aşçı Nazlı (Özge Gürel) arasında kah çekişmeli, kah şirin kızımızın bitmeyen sakarlıklarıyla dolu bir hikaye izledik.
1965 yapımı Neşeli Günler filmindeki ve sayısız Yeşilçam yapımındaki gibi kimseyi beğenmezken saf kıza aşık olma hikayesini işleyen dizi, bolca Kiralık Aşk dizisini de çağrıştırıyor.
-Konu değişti: Dizinin ekrana gelen 2. bölümünde ise konu neredeyse takla atarak karşımıza geldi. Bir anda drama evrilen dizide trafik kazasının ardından ölen aileyle beraber bu kez Ferit’in yakın arkadaşı Deniz, aşçı kızımıza abayı yaktı.
Bu arada ortada kalan garip yetimi canlandıran lüle lüle sarı saçlı minik Bulut bile son yılların gözde çocuk oyuncusu Aybars Kartal Özson’a bire bir benzediği de gözden kaçmadı. Bu bile orijinal değil yani, geçelim…
-Yalanın batsın, yalancısın: Size bahsedeceğim üçüncü yaz dizisi, Güneşi Beklerken ile meşhur olan Yağmur Tanrısevsin ile eski şarkıcı, sonradan oyuncu Keremcem’in rol aldığı İki Yalancı…
Son dönemde bu kadar sıkılarak izlediğim bir dizi olmadı. Zengin taklidi yaparak birbirini ağına düşürmeye çalışan, ancak aslında ikisi de fakir olan iki gencin hikayesini anlatan dizinin yan konuları ise kesinlikle ana konuyu beslemiyor, karakterler sıkıcı, konu bilindik ve yavan…
-Zenginim yalanı: Esasen ”zenginlik yalanı” da yine yılların eskitemediği bir konu. Mesela Türkan Şoray, Aytaç Arman ve Orçun Sonat üçlüsünün rol aldığı, 1973 yapımı Yalancı adlı filminin konusu bu diziye epeyce benziyor.
Zengin koca avına çıkan Zeynep’in (Türkan Şoray), aynı düşünceyle zengin eş arayan Ekrem (Orçun Sonat) ile lüks bir otelde rastlaşması ve zengin taklidi yaparak yalanlar söylemesinin konu edildiği hikaye, sonrasında yön değiştirse de temeli bu diziyle aynı. Neyse, çok da kafa yormak gereksiz esasen… Bildiğimiz klişe açıkçası.
Neticede bolca bilindik konu içinde yüzdüğümüz, güzel kızlar ve yakışıklı delikanlıların arz-ı endam ettiği yaz dizileriyle bir kez daha klişeler denizine yelken açmış bulunuyoruz. Zaten aslına bakarsanız kışından ne gördük ki yazından ne bekleyelim. Umarım bir gün bizim de özgün konulu yerli dizilerimiz olur.
Yorum Yapılmamış: "Yaz dizileri yine klişelere emanet"