(Black Mirror 4. sezonu izlemiş olanlar okumalıdır)
Ekranların fenomen kara dizisi Black Mirror, 4. sezonunu tamamladı. Her bölümünde farklı bir konunun işlendiği dizide teknolojiden yeni dünya düzenine, sosyal medyadan insan ilişkilerine kadar pek çok konu irdeleniyor.
Dizide 4. sezonun sona ermesiyle beraber ”Bu bölümler aslında hangi mesajları veriyor?” soruları ve yorumlar havada uçuşuyor. Peki öyküleri Charlie Booker tarafından yaratılan Netflix dizisinin bu sezonu bize hangi mesajları verdi?
-Diktatöre karşı tek yumruk olmak: Sezon, Star Trek serisine selam duran USS Callister ile başladı. Yönetmenliğini Sherlock dizisinin yönetmeni Toby Haynes’in yaptığı bölümde, Fargo dizisinin 2. sezonunda başrolü üstlenen Jesse Plemons, yine aynı diziden rol arkadaşı Cristin Milioti ile Westworld’ün William karakteri Jimmi Simpson rol aldı.
İzleyicinin çok beğendiği bu bölüm, 8.4 imdb puanıyla sezonun favorilerinden oldu. Kendi geliştirdiği bir oyunla işyerindeki arkadaşlarını klonlayarak bir uzay gemisine hapseden Robert Daly, kendini uzay gemisi Atılgan’ın kaptanı Kirk ile özdeşleştirmişti.
Ancak Kirk gibi iyi bir kaptan olmayan Robert, onlara istemedikleri şeyleri yaptırıyor, taciz ediyor, şiddet uyguluyordu. Robert, sonunda hepsinin cesurca birlikte hareket etmesiyle beklemediği bir sonla karşılaştı.
Bu bölüm, mutlak gücü elinde bulunduran diktatörlere gönderme yapıyordu. Bu diktatörler, ülkeleri yönetenlerden işyerinde mobbing uygulayan patronlara kadar hepsi olabilir.
Robert’ın sonu ise gücü kötüye kullananların üstesinden gelmek için tek yumruk gibi kenetlenmenin tek çözüm olduğunu anlattı.
-Aşırı korumacı anneliğin sonu: Özellikle günümüzde küçüklere yönelik tehlikeler arttıkça anneler de çocuklarının daha fazla üzerine düşmeye başladı.
Çocuklarını tüm tehlikelerden kendi başına koruyabileceği düşüncesindeki bu anneler, ilerleyen yıllarda çocukların psikolojilerini olumsuz yönde etkiliyor. İşte Arkangel de bunun öyküsü.
Black Mirror cephesinden bu sezonun en heyecan verici haberi, bu bölümde Jodie Foster’ın kamera arkasına geçecek olmasıydı. Bu nedenle Arkangel’ın fragmanı milyonlarca kez tıklandıysa da seyirci, belki de beklenti çıtasını fazla yükseğe koyduğu için bu bölümü 7.4 imdb puanıyla biraz geride bıraktı.
Bölüm, kızı Sarah’ı küçükken parkta kaybettikten sonra deney aşamasındaki uygulamayı kabul eden ve kızının başına gittiği her yerde izlemesini sağlayan çip taktıran annenin hikayesini anlatıyor.
Çipin bağlı olduğu tableti kızı büyüdüğünde kapatan Marie, verdiği sözü tutamayıp sistemi başlattı ve bu ona pahalıya patladı. Korumacı anneliğin sakıncalarını anlatan bölüm, kızın annesine şiddet uyguladığı sahnede de bireyin sınırlarını aşırı zorlamanın her sonuca yol açabileceğini gösterdi.
-Hafızamızdaki her şey kopyalanabilseydi: Dizinin ”Timsah/Crocodile” isimli bölümünde Outlander dizisinde Prens Charles Edward Stuart rolünde izlediğimiz Andrew Gower, Oscar ödüllü Birdman’de rol alan Andrea Riseborough ile Kiran Sonia Sawar rol aldı.
Buz gibi bir iklimde geçen bu bölüm için çekim mekanı olarak İskoçya seçildi. Crocodile, yıllar önce neden oldukları ölümlü trafik kazasını örtbas ederek cesedi nehre atan çiftin yıllar sonra bu olayın su yüzüne çıkmasıyla yaşadıklarını anlatıyordu.
Distopik bölümün vurucu detayı ise sigorta şirketleri, polis vb. tarafından insanların hafızalarındaki tüm olayları monitöre aktararak izleyebilen bir sistemin varlığıydı.
İnsanların başlarına yapıştırılan küçük bir cihazla hafızalarının monitöre aktarılması gerçekten ürkütücüydü. Tüm tanıkları ortadan kaldırmasına karşın her şeyi gören minik bir hamster yüzünden yakayı ele veren Mia, ekran karşısındaki seyircilere, ”İyi ki her yaşadığımızı herkes bilmiyor” dedirtti.
Black Mirror’ın bu bölümü, giderek gelişen teknolojinin kara yüzünü bir kez daha gözler önüne serdi.
-DJ’i asın/Hang the DJ: Sezonun en çok övgü alan iki bölümünden biri olan Hang the DJ, sert tokadını sosyal medya aracılığıyla çiftleri eşleştiren ve irili ufaklı olarak sayıları 100’e kadar ulaşan Tinder, OkCupid, Badoo gibi arkadaşlık uygulamalarına vurdu.
İnsanların sadece böyle bir uygulamayla eşini bulabileceği distopik bir geleceğe vurgu yapılan bölümde, bu uygulama ilişkilerin ömrünü belli kriterlere göre biçiyordu. Bununla da söz konusu arkadaşlık sitelerinde kullanıcıların belirledikleri kriterlere göre eş adaylarının karşılarına gelmesine vurgu yapıldı.
Bu bölüm sayesinde ”Neyse ki yaşantımız öyle değil” diye düşünürken, diğer taraftan da çiftlerin giderek sosyal medya üzerinden tanışmaya başladığını düşündükçe ”Yoksa oraya doğru mu gidiyoruz?” sorusu zihinlerde canlandı.
Bu bölümde, Peaky Blinders dizisinde John Shelby’yi canlandıran Joe Cole ile Broadchurch’te seyrettiğimiz Georgina Campbell rol alırken, Vikings ve Versailles dizilerinin ünlü oyuncusu George Blagden da kısa bir rol üstlendi. Bölümün imdb puanı 9.0…
-Metal Kafa/Metalhead: Konusundan çok siyah-beyaz olarak çekilen farklı sinematografisi ile dikkat çeken bölümün oyuncuları Her Şeyin Teorisi filmiyle tanınan Maxine Peake, Jake Davies ile Clint Dyer …
Yine karanlık bir geleceğe işaret eden bölümde makineleşmiş bir dünyada çıkış yolu arayan çok az kişiden biri olan Bella, iki arkadaşıyla beraber geldiği yasak bölgede makinelerin saldırısına uğradı.
Minik bir makine köpek tarafından bölüm boyunca kovalanan Bella, sonunda başarısız oldu. Tamamı siyah-beyaz olan bölüm de yerdeki, bölümün tek renkli objesi olan bir oyuncak ayıyla son buldu.
Görüntü yönetimi dışında seyirciyi tatmin etmeyen bölüm, Black Mirror tarihindeki en düşük imdb ortalaması olan 6.8’i aldı. Bölüm sonundaki ayının ise yine aynı bölgede ölmüş bir çocuğu işaret ettiği, Black Mirror yaratıcısı Charlie Booker tarafından açıklandı.
Benim de beğenmediğim bu bölüm, Black Mirror için çok özgün bir fikir olmadığı gibi sezonun en kısa bölümü olmasına rağmen sanki saatler sürmüş gibi geldi. Konuyu sizler için yazacak olmasam kapatacaktım.
-Kara Müze/Black Museum: Bence 4. sezonun en iyi bölümü Black Museum idi. Bize ilk sezonu anımsatan bu bölüm, sonuna doğru merakın iyice arttığı, ilmek ilmek örülmüş başarılı kurgusu ve vurucu finaliyle gerçekten dört dörtlüktü.
”Kara Müze/Black Museum” adlı müzede geçen ve yine karanlık bir geleceğe işaret eden bölümde, ”insanlık dışı” deneylere ilişkin materyallerin sunulduğu müzenin sahibi geçmişe dönerek ziyaretçisine yaptıkları deneyleri anlattı.
Müze sahibi Rolo, hastalarının acılarını başına takılan bir çip aracılığıyla hisseden doktor, öldükten sonra yakınlarının beyninin bir bölümüne aktarılarak orada yaşayan anne flash backleriyle vurucu sona seyirciyi hazırladı.
Tüyler ürperten son deneyde ise bir idam mahkumunu sanal gerçeklikle müzedeki hücreye hapseden ve elektrikli sandalyedeki duygusunu tekrar tekrar ona yaşatan Rolo, nihayetinde bunları anlattığı ziyaretçisinin asıl kimliğini öğrendiğinde kendisi için çok geçti.
Bu bölüm de insanlık yararınaymış gibi gösterilen deneylerin ve tıptaki gelişmelerin günün birinde insan onurunu ayaklar altına alan bir noktaya varabileceğine vurgu yaptı.
Yorum Yapılmamış: "Black Mirror: 4. sezon bize ne anlattı?"